HABER

Kaygı bozukluğu (anksiyete) nedir? Anksiyete tedavisinde ilaç kullanılır mı?

İçerik devam ediyor
İçerik devam ediyor

Kaygı (anksiyete) bozukluğu, kişinin nedenini bilmediği durumlarda tedirgin olup korku duymasıdır. Bu sadece korku olarak kalmamakta, bedende de belirtiler verebilmektedir. Örneğin; kalp atım sayısı artmakta, göz bebekleri büyümekte, elleri terlemekte, yüzü kızarmakta ve korku içinde olma durumudur. Kaygı bozukluğu ciddi anlamda hayatı zorlaştıran, korku yaratan ve paniklere yol açan bir durumdur. Kaygıların korkulardan temel farkı, objelerin belli olmaması ve genel bir huzursuzluk halidir.

Kaygı (anksiyete) bozukluğunun belirtileri, hem duygusal hem de bedensel belirtiler olarak ikiye ayrılır. Duygusal belirtilerin içerisinde korku, kaygı, endişe ve bir şey olacak beklentileridir. Bedensel belirtilerin içerisinde ise, göz bebeklerinde büyüme, ağızda kuruluk, kalpte çarpıntı, nefes alıp vermede hızlanma, vücutta genel bir terleme, kızarma, idrarın sık gelmesi ve kişinin genel bir sıkıntı hali hissetmesidir.

Bedensel ve duygusal belirtilerin yanında, kişinin günlük hayatıyla ilgili belirtiler vardır. Örneğin; uykudan korkuyla uyanmak, telefon ve kapı sesiyle irkilmek, kaygı bozukluklarının temelinde vardır.

KAYGI BOZUKLUĞUNUN SEBEPLERİ NELERDİR?

Kaygı (anksiyete) bozukluğunun sebepleri, bedensel ve duygusal sebepler olarak ikiye ayrılır. Bunların yanında aileden gelen genetik nedenleri de sayarsak 3 kısımda ele alabiliriz. Özellikle fobiler yönünden bakıldığında, yaklaşık yüzde 30 oranında genetik bir geçiş söz konusudur. Bunun yanında kişi eğer korkulacak bir olayla karşı karşıya gelmişse, o durumdan sonra bu kaygı bozukluğu yoğun olarak görülebilir.

Beynin kan akımındaki azalmalar, adrenalinde gibi bir takım uyarıcı hormonların artması, bu insanların çok çabuk tepkiler vermesine yol açar. Zaten kaygı bozukluklarının temelinde yanlış alarm vardır.

Sinir sistemiyle ilgili bir takım maddelerin hızlı çalışması, temel kaygı yaratan bir durumdur.

KAYGI BOZUKLUĞU KİŞİNİN GÜNLÜK HAYATINI NASIL ETKİLER?

Kaygı (anksiyete) bozukluğu, kişinin günlük yaşam kalitesini bozar. Kişi dışarıdan bakıldığında çoğu zaman içerisinde yaşadıklarını belli etmez, sakin görülebilir. Hatta bu hastaların şanssızlığı, yaşadıklarının dışarıdan belli olmaması nedeniyle sürekli eleştirilmesidir. Ama içinde fırtınalar esmektedir. O yaşam bir kabus haline gelmektedir.

Özellikle travma sonrası stres bozukluğunda, sık sık rüyalarına yaşanılan olayın girmesi, çok çabuk tepkiler vermesi ve hemen korkuya kapılması, günlük hayatı olumsuz olarak etkiler.

Bu insanlar toplu taşıma araçlarına binemez, uçağa binemeyebilir. Bir köpeği uzaktan gördüklerinde yollarını değiştirebilirler, ayağına kedi değecek diye masada yemek yiyemeyen insanlar olabilir.

KAYGI BOZUKLUĞU İLE DEPRESYON ARASINDAKİ BAĞLANTI NEDİR?

Her 4 kadından ve her 5 erkekten biri yaşam boyunca depresyona yakalanabilir. Kaygı (anksiyete) bozuklukları yönünden bakıldığında, depresyon ciddi anlamda bir başlatan etken olmaktadır. Kişi mutsuzsa, endişeleri varsa, yaşantısında bir şeyler yolunda gitmiyorsa, kaygı bozuklukları da bununla birlikte devam eder.

Depresyonla birlikte, takıntılar ve panikler başlayabilir, nefes almak güçleşebilir hatta bu nefesi yetmediği için korkular yaşamaya başlayabilir. Çoğu zaman bu hastalıklar birbirine paralel gidebilmektedirler.

ANKSİYETE (KAYGI) NÖBETLERİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Anksiyete (kaygı) nöbetlerinin gelişimini önceden kestirmek mümkündür. Köpeklerden korkan ya da açık alanlara çıkmaktan korkan birisi, bu korkuyu yaşamaya çok önceden başlar. Örneğin; tünelden korkan bir insan, bir tünelden geçerken o tünelden geçemeyebilir, arabayı eşine verebilir ya da orada kilitlenip kalabilir.

Panik bozukluklar, fobiler ve diğer kaygı bozukluklarında kişinin yaşayacakları, onu yaşamadan evvel onda korku hale gelebilir. Kişi belki bir kere panik geçirebilir ama sonraki bir sene bu paniği geçirme korkusu yaşar. Nefesini kontrol eder, kalbini dinlemeye başlar.

ANKSİYETE (KAYGI) NÖBETLERİ NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Anksiyete (kaygı) nöbetlerinin tedavisi, sadece ilaçla olmamalıdır. Artık günümüzde terapilerin ele alınması, bir takım kaygı yaratan ortamlarla baş edilebilmesi bu bozuklukların tedavisinde temel unsurdur.

Kişinin korkularını sürdürmesi onun tedavisini sürdürmesini engellemektedir. Yapılacak en iyi iş, korkunun üzerine gitmektir. Üzerlerine gitmek bir süre sonra içimizdeki korkuyu kaldıracaktır. Yavaş yavaş terapist kontrolünde bunların üzerine gitmek, başlangıçta da hafif doz ilaçlarla vücudun tepkisini azaltmak bunu kolaylaştıracaktır.

KAYGI BOZUKLUĞU TÜRLERİ NELERDİR?

Kaygı (anksyiete) bozukluğu türlerinin en fazla görüleni, fobilerdir. İkincil olarak panik bozukluk çok fazla görülebilir. Panik bozukluk, kişinin bir anda yoğun ölüm korkusu yaşadığı dönemlerdir.

Post travmatik stres bozukluğu, kişinin bir anda korkunç bir olayı yaşadıktan sonra, geride kalan zamanlarda yaşadıklarıdır.

Bunun dışında agorafobiler vardır. Panik bozukluk olmadan kişinin açık alanlara çıkamamasıdır. Ama diğer zamanlarda çıkamadığı durumlar, agorafobilerdir. Klostrofobiler, kapalı alan korkularıdır. Kişi dar bir odada olsa bile, kapının açıldığını ya da camdan çıkabileceğini bilirse orada durabilir. Ama kapının kapalı olduğu durumda nefesi kesilmeye başlar, kendisini sıkıntılı hisseder.

KAYGI BOZUKLUKLARINI ÖNLEMEK İÇİN NELER YAPILMALIDIR?

Kaygı (anksiyete) bozukluklarını önlemek için yapılması gereken şey, bu korkuları ortadan kaldırmaktır. Korkular üzerlerine eklenen yaşantılarla daha fazla olur. Biz çocukluk yaşlarından itibaren onları korkutuyorsak, hayatımız bizi çevreleyen korkularla devam eder. Çocukları korumak adına, onlara korkular empoze etmemek gerekir.

Çocukluk çağından itibaren, korkuları insanların hayatına sokmamak gerekir.

KAYGI BOZUKLUKLARINA KARŞI NE ZAMAN PROFESYONEL YARDIM ALINMALIDIR?

Kaygı (anksiyete) bozuklukları günlük yaşamı etkilemeye başladığında yardım alınmalıdır. Herkeste zaman zaman korkular vardır. Bunlar hastalık değildir. Ama bunlar hayatı engelliyorsa, yaşamı zorluyorsa o zaman yardım almak gerekir. Uçağa bindiğimizde kalbimiz çarpabilir, kendimizi kötü hissedebiliriz. Ama tekrar binebiliyorsak bu bir hastalık değildir.

Fakat uçağı görünce elimiz ayağımız dolaşıyorsa, binmek için alkol vb. maddeler kullanıyorsak, işte o zaman profesyonel bir yardım almakta fayda vardır.

En Çok Aranan Haberler