HAK PAR Genel Başkanı Kemal Burkay, KCK’nın kuruluş aşamasında MİT’in aktif rol oynadığını söyledi. KCK içerisinde bin tane MİT elemanı var olduğunun Balyoz Davası belgelerine, medyaya yansıdığını hatırlatan Burkay, “Bu demektir ki; bu örgütler birlikte yapıldı. Böyle bir şey varsa devlet bundan sorumludur.” dedi.
NTV'de Gülay Avşar'ın sunduğu "Bana Söz Ver" programına katılan HAK PAR Genel Başkanı Kemal Burkay, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın “KCK operasyonlarının Ergenekonvari bir yapı tarafından yönetildiği” iddiaları ve KCK oparsyonlarını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, KCK’nın son 8-10 ylda, yani Abdullah Öcalan’ın yakalanıp İmralı’ya konmasından sonra ortaya çıktığını, daha önce böyle bir yapının olmadığını ifade etti.
İllegal ve silahlı bir PKK’nın var olmasının yanında, öte yandan BDP, belediyeler gibi demokratik yapıların da KCK içine girmesine bir mana veremediğini belirten Burkay şunları söyledi: “Şimdi KCK’ya neden ihtiyaç duyuldu: KCK’ya dikkat ederseniz başında Kandil’deki en üst düzey komutan Murat Karayılan var. Bu illegal bir yapı. İçinde rahatça siyaset yapılan BDP’de, belediyelerde siyaset yapanlar buralara kanalize edildiyse bu çok büyük bir yanlış. Bu insanları kriminalleştiriyor. Öte yandan KCK’nın içinde çok sayıda MİT ajanı olduğu söyleniyor. Hatta bin rakamından söz edildi. Medyaya yansıdı, doğrusu bu bizi de şaşırttı. Yani biz tahmin ediyorduk. Bir ara Balyoz davasında dışarıya yansıyan bir belge vardı. Orada Öcalan’ın avukatlarından biri Genelkurmay’ın temsilcisi ile oturuyor. Bu 2000’li yılların başında, Öcalan’ın yakalanmasından sonra olan bir şeydi. O belgeye göre orada aralarında şöyle bir konuşma geçiyor: Avukata deniyor ki; (Genelkurmay’ın 50 tane genç subayını PKK’nın ve diğer demokratik kurumların içerisine kilit noktalara yerleştirelim. Avukat da diyorki; Tamam yapalım ama ben tek başıma olmayayım, yanımda bir kişi daha olsun.) Bu çok ilginç bir şey, medyaya da yansıdı. Ama fazla da üzerinde durulmadı. Ama ben bunu unutmadım. Balyoz davasında bir belgeydi bu. Bu ne demek: 50 tane genç subayı PKK’nın ve diğer demokratik kurumların kilit noktasına yerleştiriyorsunuz. Sonradan KCK operasyonları yapılanca ortaya çıktı ki; KCK olayı, aynı zamanda MİT’in aktif rol oynadığı bir yapı. Bin tane MİT elemanı var, bu ne demektir. Bu demektir ki bu örgütler birlikte yapıldı. Böyle bir şey varsa devlet bundan sorumludur. Sadece bu örgüte girmişleri BDP’lileri, belediye başkanlarını, belediyelerde görev yapan meclis üyelerini suçlamak haksızlık olur. İllegal örgüte girmelerinden dolayı hataları var. Bunu kabul etmek lazım. Yani ortada yasalara uygun olmayan bir durum, suç var. Öte yandan bu MİT ile birlikte kotarılan bir şey. Nedir? PKK’yı, Kürt hareketini kontrol etmek için. Yani devletin öteden beri yaptığı, uyguladığı bir yöntem bu. Bana göre hükümet bunu biliyor. Hükümetin bunda sorumluluğu olmasa bile. Bence KCK oluşturulurken AK Parti Hükümeti duruma hakim değildi.”
Demirtaş’ın “KCK operasyonlarının Ergenekonvari bir yapı tarafından yönetildiği” iddialarına kendisinin de katıldığını belirten Burkay, Demirtaş’ın ayrıca şunu da söylemesi gerektiğini belirterek; “KCK’ya gerek yok. Ben bunu söylüyorum açık bir şekilde. KCK’ya gerek yoktu. KCK oluşurken belediye başkanlarının, meclis üyelerinin, BDP’lilerin orada işi ne? Yani legal politika yapanların orada işi ne? Dolayısıyla devlet bu işi PKK içindeki belli unsurlarla birlikte bu işi organize ettiyse devletin ciddi bir hatası var. Bu bir skandaldır. Bu adeta uyuşturucu şebekesini yakalamak için içerisine polis sokmak, onun vasıtasıyla eylem yapmak gibi bir şey. Şimdi KCK olayı karşılıklı, devlet ve BDP’nin yaptığı hataların bir düğümüdür. Bundan nasıl çıkacağız, buna bakmamız lazım. Ben KCK operasyonlarını da doğru bulmadım. Buna salt hukuk açısından bakmamak lazım. Bu bir siyasi sorundur. Orada binlerce insanı alıp içeri tıkmak, cezalandırmak sorunu çözmüyor. Dokunulmazlıkları kaldırmak da sorunu çözmüyor. Siyasi bir yaklaşım gerekiyor. Siyasi yaklaşım da sırf baskıyla, tutuklamayla, yargıylamay olmaz. Bir uzlaşma, diyalog gerekiyor. Sonunda Kürt sorunu böyle çözülür. Öyle bir yapalım ki KCK davaları ortadan kalksın, dokunulmazlık meselesi de ortadan kalksın, hatta öyle yapalım ki dağdaki insanlar silah bırakabilsin.”
“ULUDERE OLAYINI HÜKÜMET ARAŞTIRMALIYDI”
HAK PAR Genel Başkanı Kemal Burkay, Uludere’de olayının aydınlatılmadığını, hükümetin de olayın üzerine gitmediğini söyledi. Neden gitmediği hususunda çeşitli yorumların olduğunu belirten Burkay, “Bence hükümet darbecilerin üzerine gittiği, askeri vesayetin üzerine gittiği gibi Uludere’nin üzerine gitmedi. Uludere’de ciddi bir yanlış yapıldı. Yanlış bir istihbarat alındı. 'Bahoz Erdal Türkiye’ye geçiyor' denildi. Böylesine yanlış bir istihbarat geldi.”
Yanlış istihbaratın büyük bir ihtimal ile PKK’nın içerisinde bulunan istihbarat elemanlarından geldiğini öne süren Kemal Burkay, “Yanlış bir istihbarat verildi. Yanlış istihbarata uygun olarak orası bombalandı. Ama bu olay kamuoyuna açıklanamadı. Bence açıklanması gerekirdi. Çünkü bunu yapanlar öncelikle hükümeti köşeye sıkıştırmayı hedefliyorlardı, bu bir. İkincisi, gerilimi artırmak istiyorlardı. Yani bu çatışma ortamı devam etsin, diyalog ortamı sabote edilsin, bu hep yapılıyor.”
“HÜKÜMETİN ULUDEREYİ AYDINLATMAMASI, EN BAŞTA KENDİSİNE ZARAR VERİYOR”
Seçimlerden sonra bir yumuşama beklendiğini, diyalog ortamının gelişmesinin beklendiğini, yeni bir anayasanın yapılmasının gündemde olduğunu, BDP ve AK Parti’nin seçimlerde başarıyla çıktığını hatırlatan Burkay, “BDP parlamentoda yeni anayasanın yapılmasında çok önemli roller oynayabilirdi. Ama boykot etti. Bu bana göre çok ciddi bir yanlıştı. Bunun arkasından PKK tarafından Duran Kalkan’ın belirlediği halk savaşı stratejisi gündeme kondu. Yani biz bir halk savaşı ile AK Parti iktidarını yıkacağız. Konan hedef de çok ilginç. Halk savaşı stratejisinde; ‘Zaten ordu da hükümetten rahatsız, Suriye ve İran da Türkiye’ye karşı. Yani müttefikler çok.’ Duran Kalkan’ın halk savaşı stratejisine göre PKK’nın müttefikleri çok. İçeride ordu, dışarıda İran ve Suriye var. Bu nasıl anlayıştır. PKK ve BDP kesimi bakımından yapılması gereken bu değildi. Yapılması gereken seçimlerden sonraki ortamı iyi değerlendirmekti. BDP parlamentoda iyi bir anayasa çalışması yapmalıydı, bunu yapmadı. PKK’da bir çatışma ortamı yarattı. Hükümette bu ortamda ustaca davranmadı. Hükümet Uludere olayını aydınlatamadı, sorumlularını cezalandıramadı. Belli ki hükümetin bunu aydınlatamamasında bir adım atamamasında bir sorunu var, ama bu yanlış. Bu en başta kendisine zarar veriyor.
(CİHAN)