HABER

Kelepir mutluluk çubuğu olur mu?

Kelepir mutluluk çubuğu olur mu?

Reklâmlar hayatımızın ayrılmaz parçası haline geldi adeta. Hadi, şampuanda, kredi kartında, dondurmada, jilette, parfümde, çamaşır deterjanında… reklâma eyvallah ama, sağlıkta reklâma tabii ki hayır.

Kanunlar ‘sağlıkta reklâm’ asla ve kat’a yapılamaz’ yazsa da, benim
gibi reklâm karşıtları yırtınıp dursa da, kimin umurunda? Gazeteler, dergiler, televizyonlar… sağlıkla ilgili reklâmlardan geçilmiyor.

‘’Reklâmın iyisi kötüsü olmaz’’ diyen Zeki Müren’ in rûhu şad oluyordur herhâlde. Herkes, onun bu teorisini ispatlamak için var gücüyle çalışıyor sanki.

Reklâm taraftarları ‘’Efendim, bu yapılan reklâm değil, tanıtım ve bilgilendirmedir’’ diyip işin içinden sıyrılamaya çalışıyorlar, ama boşuna. Göreceksiniz sağlıkta reklâm başımıza pek çok işler açacak.

Bu reklâmların daha şimdiden hangi boyutlara geldiğini, sağlığımızı nasıl etkilemeye başladığını… geçen gün bir hastamın bana anlattıklarından size de aktarmak istiyorum:
“Bizim evde ameliyat olmayan kalmadı ’’ diye söze başladı hastam ve devam etti:

“Önce bir hastanenin ‘sezaryende mevsim indirimi’ reklamını görüp aslında pek de düşünmediğimiz halde eşimle 3. çocuğumuzu yapmaya karar verdik, çünkü fiyat gerçekten çok cazipti. Üstelik, 10 bin kilometreye kadar, pardon çocuk 365 gününü doldurana kadar tüm muayenelerinde %50, 2-5 arasında ise %25 indirim de yapılıyordu.

Daha eşim hastanede iken, ‘bademcikte de kampanya’ var, kaçırmayın dediler. Başhekim, öyle bir anlattı ki bademciğin tehlikelerini, ödümüz koptu. Çocukların ikisinin de bademciklerini aldırdık. Aslında çocukların sadece küçüğünün birazcık bademcik problemi vardı, ama kampanyada kardeşlerden birinin bademciği alınırsa, ikinci kardeşinki bedava idi. Bir pizza alana ikincisi bedava ya, işte aynen öyle. Biz de nasıl olsa ilerde problem yaratır, onunkini de madem bedava, aldıralım gitsin dedik.

Bu arada stresten, sıkıntıdan benim de basurum azdı. Basur ameliyatı olana prostatta %50 indirim olduğundan ve ilk ödeme 4 ay sonra başlayıp 12 taksite bölündüğünden, ben de bıçak altına yatmışken, hem basurumu aldırdım, hem de prostatıma lazer yaptırdım. Gerçi prostatla ilgili fazla derdim yoktu, ama günü birinde nasıl olsa iş açacak bu meret başıma, şimdiden tedbirimi alayım ben diye düşündüm.

Tam narkozdan uyanırken doktorum kulağıma fısıldadı: “Elimde kelepir bir mutluluk çubuğu var, istersen onu sana takalım”. Söylediği rakam gerçekten de çok cazipti. Hemen kararımı verdim, nasıl olsa daha tam da ayılmamıştım. Olmuşken o da olsun dedik, gerçekten kelepir bir fiyata, neredeyse iki kutu ‘mutluluk hapı’ parasına mutluluk çubuğu da taktırdım. Ameliyatlardan da çubuktan da çok memnunum.

Bu girişimler sayesinde epeyce çip para ve tekno-puan kazandık.
Bunların boşa gitmemesi, ziyan olmaması için neremizden ameliyat olalım diye çok düşündük bulamadık. Hatta hastaneye gidip ‘’Acaba bizim şu kadar çip paramız ve tekno-puanımız var, ne ameliyatı olabiliriz diye doktorlara bile sorduk. Onlar bile hiçbirimizde ameliyatlık bir durum bulamadılar maalesef.

“Allah’ım neden bize ameliyatlık bir hastalık vermiyorsun, para ve puanlarımız boşu boşuna yanacak” diye kahrolurken, eşimin aklına annesi geldi. Onlarla da kayınvalidenin gözündeki kataraktı aldırdık. Gözlükle ancak önünü görebilen kadıncağızın gözleri pırıl pırıl görmeye başladı. Hatta, yeni gözleriyle televizyonda bir reklâm görmüş, eşimle beni karşısına aldı: ‘’Çocuklar bakın, falanca hastanede karındaki yağlarını ön ödemesiz, beş ay sonra başlayan ve 24 aya varan taksitlerle aldırabiliyormuşsunuz. Şunun yerini bir öğrenseniz de ben de şu yağlarımdan kurtulsam.’’ diye bize ricada bulundu.

Eşim, hastanenin adresini öğrendi. Şimdi kayınvalidenin üç aylığını almasını bekliyoruz.’’


Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi

ahmetrasimk@mynet.com

En Çok Aranan Haberler