Bu sıkılmış ve sıkışmış insanların mırıldandığı küf kokulu bir nostalji çağrısı değildir. Aksine bu, sıkılmış ve sıkışmış insanların ağır işiten kulaklarına bas bas bağırılan bir kurtuluş önerisidir. Unutmak yitirmektir. Kedilerini bile tanıdığınız sokakları, oyun bahçelerinizi, ahbaplarla televizyonsuz odalarda edilen sohbetleri yitirmek. Helal paraları, israf etmemeyi, tasarrufu, açı toku, hastayı yaşlıyı düşünerek davranmayı, saygılı olmayı yitirmek. Domatesin kokusunu, karpuzun çekirdeğini, patatesin lezzetini yitirmek.
Hak etmeyi, had bilmeyi, sabdı, sebat etmeyi, olgunluğu, onurluluğu, utanmayı, adil ve vicdan sahibi olmayı yitirmek.
Bunlar yittiğinde, yani yürek ve bellek yittiğinde ne kalır ki geriye; işlevini yitirmiş organlar yığını!
Huzursuz, kararsız ve yararsız kıvranmalar... Karışık kafalar ve oradan çıkan anlamsız bir dil. Kösnül yüreklerin üretebileceği güdük sevgiler. Aidiyetsiz sahiplikler, sahip çıkılamamış aidiyet; yani itaat! Eski ve inançlarda debelenen ruhlarla, meşru çıldırma yöntemleri peşinde koşan akıl.
Oysa hatırlamalısın ki ayırt edebilesin, seçebilesin ve kurgulayabilesin. Hatırlamalısın ki özgürleşebilesin. Hatırlamalısın ki insan gibi insan olasın.
"Kadın vardır arpa ununu aş eder, kadın vardır buğday ununu temaş eder"
Bu söz Kemahlıların. Kemahlı kadınların çoğu arpa ununu aş etiiler. Hatta bununla yetinmeyip nefis lezzetler yarattılar. Yüzyıllar boyu yemekler yapıp bir kültür oluşturdular. Şimdi pek çoğu unutuldu bu yemeklerin. Oysa hatılamalısın ki, yeni lezzetler yaratabilesin.
Cıvırla, erikli dolma, kelekoş, pirpirim...
8 Temmuz 2005 Cuma, Sıcak'ta hatırlayacağımız Kemah yemeklerinden birkaçı. Bekliyoruz...
Assos Vakfı
Assos ve Çevresi Kültür ve Sanat Vakfı
www.assosvakfi.org