Halk arasında kemik erimesi olarak bilinen osteoporoz, vücutta bulunan tüm kemiklere etki etse de daha çok kalça, omurga ya da bileklerde çatlak ya da kırılmalarda kendini gösterir. Kemikte bulanan doku canlı olup herhangi bir kırılma veya çatlak durumunda kendini yeniden onarabilir. Ancak bu hastalıkta kemiklerde bulunan mineral azalmasıyla kemikler güçsüzleştiğinden, kemik kendini onarma kabiliyetini kaybeder ve kemikler yenilenemez.
Bu kemik hastalığı bütün ırklarda hem erkek hem de bayanlarda görülebilir. Ancak beyaz olan ırklarda ve Asya kadınlarında bilhassa menopozdan hemen sonra yaşlılığın bir göstergesi olarak ortaya çıkma oranı daha yüksektir. İskelet sistemi rahatsızlığı olan osteoporoz, her yaşta görülen bir hastalık olabilir ancak 40 yaş ve üzerinde bu hastalığa daha sık rastlanır. Özellikle bayanlarda erkeklere göre daha çok görülür. Sağlıklı beslenme, ilaç tedavisi ve bazı egzersizler ile hastalığa önlem alınabilir. Böylelikle güçsüz ve zayıf durumda olan kemikler güçlenerek hastalığa direnç sağlar.
Vücudumuzda bulunan kemiklerin devamlı olarak kendini tazeleme özelliği vardır. Devamlı yeni kemikler üretilerek eski kemikler kırılarak yok edilir. Bu kemik yenilenme döngüsü böylelikle devam eder. Genç yaşlarda, yeni kemik üretimi hızlı bir şekilde oluşur. Çoğu insan 20 yaş civarına kadar en çok kemik kütlesine sahip olur. Kişinin yaşı arttıkça kemik kütlesinin yok olması, kemik üretilmesinden çok daha hızlı bir şekilde gerçekleşir.
Erimenin gerçekleşmesinin hızı, gençken sahip olunan kemik kütlesinin ne kadar olduğuna bağlı olarak değişir. Eğer kemik dokusu miktarı fazla ise ilerleyen yaşlarda vücut depo yaparak osteoporoz olma olasılığını düşürür. Ancak eğer genç yaşlarda kemik dokusu miktarı az ise, yaş ilerledikçe erimenin gerçekleşme riski daha da artar. Birtakım riskler elde olmayan sebeplerle oluşmakta olup kontrolümüz dışındadır ve değiştirilmesinin başka bir yolu yoktur. Bu hastalığın olmasına sebep olan en önemli faktörleri sıralayalım; yaş, ırk, cinsiyet, bazı tedavi yöntemleri ve birtakım ilaçlar, aile de hastalığın genetik oluşu, hormonlar, günlük yaşama biçimi ve yanlış beslenme alışkanlıklarıdır.
Yaşlanmış olmak kemikler açısından en çok risk taşıyan durumlardan biridir. İnsanların yaş ilerledikçe bu kemik hastalığına yakalanma ihtimali artar. Çünkü vücudun ve kemiklerin yapısı doğa gereği zamanla deformasyona uğrar.
Çoğunlukla Asya kökenli olan ve beyaz ırk kökenli olan bireylerde bu kemik hastalığının yaşanma olasılığı daha fazladır. Afrika kökenli insanlarda daha az rastlanır. Irk kemik hastalıklarında belirleyici bir faktördür.
Bayanlarda bu hastalığın başlama yaşı 35-40 yaşlarında iken erkelerde ise ortalama 70 yaşlarındadır. Düşük olan cinsiyet hormonu düzeyi kemiklerde zayıflamaya neden olur. Özellikle bayanlarda menopoz zamanlarında seviyesi normalden daha da azalan östrojen hormonu, bu hastalığın oluşmasına sebep olan en büyük risktir.
Kanser tedavisi alan kadınlarda kemoterapi alındığı zamanlarda östrojen seviyesi düşer ve bu hastalığı tetikler. Bunun dışında ek olarak; prostat olan ve tedavisini gören erkeklerde bu tedavi esnasında yaşanan testosteron hormonunun miktarının düşmesi de erkekler için bu hastalığa yakalanma ihtimali oluşturur. Ayrıca belli bir süre boyunca uzun bir zaman alınan kortizonlu veya prednizon çeşidinde ilaçların kullanımı, kemiklerin kendini yenilemesine engel olduğu için osteoporoz riskini artırır. Bunlar dışında; mide rahatsızlıkları olan gastrit ve reflü ilaçları, kanser ilaçları, nöbet geçirirken bunu önlemek için kullanılan ilaçlar, vücudun organ nakli sırasında bunu reddetmesi durumunda kullanılan ilaçlar da bu hastalığın ihtimalini artırır.
Anne ve babanızda veya kardeşinizde bu hastalık varsa sizin de aynı hastalığı geçirme ihtimaliniz oldukça yüksek olur. Özellikle genlerimizin geldiği anne veya babada yaşanan bu hastalık sizi direkt riskli gruba dahil eder. Gen durumunu öğrenmek için birtakım testlerden geçmelisiniz.
Özellikle birçok kişinin yaşadığı sorun olan tiroid hormonunun normalden daha fazla üretilmesi de bu hastalığa neden olur. Tiroid bezlerinin çok fazla çalışması sonucu oluşan bu erimeler, tiroid salgısını azaltan bazı ilaçların kullanımı ile önlenebilir. Özellikle paratiroid ve adrenalin bezlerinin aşırı aktif çalışmasının bir sonucu olarak bu hastalık riski ortaya çıkar.
Bazı gıdaların eksik (hatta bazen hiç alınmaması) veya fazla alınması ile bu hastalığın riski artar. Beslenme ile ilgili bu olası faktörler; düşük miktarda kalsiyum alınması ve yeme bozuklukları gibi durumlardır. Sağlıklı ve uzun bir hayatın sırrı olan kalsiyum, kemik dokularının yapısına ve gelişimine katılarak kemiklerin daha sağlam olmasını sağlar. Uzun süre boyunca devam eden kalsiyum eksikliği, kemiklerin gücünün azalmasına neden olarak kırılmaların ya da çatlamaların oluşma olasılığının artmasına neden olur.
Ayrıca bunlar dışında osteoporoz ihtimalini de artırır. Özellikle zayıflamak için yemek yemeyen ve bu yüzden hastalıklar geçiren kişilerde veya devamlı olarak iştahsızlık olan kişilerde bu hastalığın yaşanma ihtimali daha yüksektir. Çünkü bu bireyler, kemik gelişimi için gerekli olan protein ve kalsiyumu alamadıkları için kemikleri güçsüzleşir.
Menopoz dönemindeki kadınların iştahsız olmaları da kemiklerin güçsüz olmasına sebep olur. Benzer şekilde erkeklerin de düzensiz yeme bozukluklarına bağlı olarak gelişen hormonal bozukluklar bu hastalığın yaşanması riskini artırır. Düzensiz fiziksel aktivitenin olduğu ya da fiziksel aktivitelerin hiç olmadığı bir durum olan sedanter yaşam tarzı da bu hastalığa davetiye çıkartır.
Günlük yaşamın büyük bir kısmını oturarak hareketsiz geçirmek de hastalığa sebep olur. Ağırlık kaldırma egzersizleri, en çok da yürüyüş, koşu gibi sporlar ve dans etmek gibi fiziksel aktiviteler ise bu hastalığın oluşma ihtimalini azaltır.
Kemik erimesi nasıl anlaşılır, ancak belirtiler ile açıklanabilir. Kemik erimesinin ilk zamanlarında herhangi bir belirti genellikle görülmez. Ancak bu hastalık dolayısıyla kemiklerde güçsüzleşme olduğunda, hastalık belirtileri görülmeye başlar. Bu belirtiler genellikle şunlardır;
Kemik dokularının vücutta en fazla olduğu yer olan sırt, bu hastalıkta ağrı çekilen yerlerin en başında gelir. Burada yaşanan ağrılara hasar görmüş ve çökmüş olan omurlar neden olur. Bu omurlardaki oluşan kemik dokusunun kaybı, bazı zamanlarda kişide çok şiddetli şekilde ağrılara neden olur.
Özellikle yaşı fazla olan ve hastalığın ilerlemiş olduğu kişilerde ufak bir hareket ya da eylemde kemik dokuları zarar görebilir ve kemiklerde kırılmalar-çatlamalar meydana gelebilir. Günlük hayatta bir poşet kaldırırken, yere düşen bir şeyi alırken veya bir çanta taşırken boyunda ve belde oluşabilecek omurlardaki kırıklar şiddetli boyun ve bel ağrılarına sebep olur. Bu ağrılar hareket ettikçe arttığı gibi dinlenme ile kişi rahatlayabilir. Zamanla oluşan bu kırıklar şekil bozulmasına yol açarak kronik boyun ve bel ağrılarına sebep olur.
Kemik dokularında gerçekleşen çatlaklar ya da ufak çaplı kırıklar kişinin boy uzunluğunda kısalmasına sebep olur. Osteoporoz yani erime sebebi ile kütlesinde azalma olan kemikler, iskelet sisteminin yapısında kimi zaman değişimler yaşanmasına ve böylece sonuç olarak da, boy uzunluğunun normal olmaktan çıkıp kısa bir boya sahip olmasına sebep olur. Genellikle bu hastalığı olan kişilerde boy uzunluğu hiç beklenmedik şekilde kısalır.
Bu kemik hastalığının en önemli semptomlarından bir tanesi de öne eğik olarak veya kambur bir şekilde olan duruş bozukluklarıdır. Kemik dokularında yaşanan fazlaca kütle kaybı ve bunun neticesinde omurlarda oluşan zararlar, birçok duruş bozukluğunun oluşmasına neden olur. Osteoporoz hastalığı olan kişilerin genellikle eğri ve iki büklüm bir vaziyette duruş sergiledikleri yaygın olarak görülür. Omurlarındaki kemikleri hastalık etkisi ile zedelenmiş olan bu kişiler kambur ya da eğik bir duruş göstermek zorunda kalırlar.
Genellikle basitçe bir hareket ile hasar oluşan ve zarar gören kemikler, yüksek olasılıkla osteoporoz yani kemik erimesinin bir göstergesi olur. Kemik dokularının önceki gibi sağlıklı bir halde kendini tazeleyememesi neticesinde, kişinin vücudu yeni kemik üretmekte güçlük çeker. Bunun sonucu olarak yeni kemik dokusu oluşumu engellendiğinden dolayı, kemikler çok kolay olarak çatlayabilir ya da kırılabilir. Ayrıca bu durum kırılan, çatlayan ve hasar gören kemiklerin iyileşme sürelerinin çok daha uzamasına sebep olur.
Özellikle kalça ve omurga kemiklerinde meydana gelen kırılmalar kemik erimesi için en önemli komplikasyonlardır. Düşme sonucu meydana gelen kalça kemiği kırılmaları bu hastalık yüzündendir. Çünkü hastalık sebebiyle zaten zayıf olan kemikler ufak bir darbe ile hasar almaya meyilli olduğundan düşme sonucu da kolayca kırılabilir. Bu yüzden osteoporoz sonucu birçok sakatlık durumları yaşanabilir.
Bazen hiç düşme olmadan da omurga kemiklerinde kırılmalar görülebilir. Bunun sebebi yine osteoporozdur. Ayrıca bu hastalık ciddi sırt ağrıları ve kambur olmaya neden olur. Hastalık ölümcül bir durum oluşturmasa bile eğer erken yaşta başlamış ve kalıcı bir sakatlanmaya sebebiyet verdiyse hayat boyu tedavi süreçleri, fizik tedaviler ile kontrol altında bir yaşam sürdürmeniz gerekir.
Kemik erimesi nasıl geçer, konusu tamamen tedavisine bağlıdır. Kemik yoğunluğunun belirlenmesi ve kemik erimesi tanısını koymak gayesi ile düşük seviyede röntgen cihazından faydalanılır. Böylelikle kemiğin yapısında bulunan mineral düzeyi belirlenmiş olur ki bu röntgen çekme durumu acısız ve ağrısız bir durumdur.
Röntgen çekerek özellikle bilek, kalça kemiği ve omurga kemikleri kontrol edilir. Bu hastalıkta tedavi yöntemi olarak, kemik yoğunluğu testi gibi testlerin sonucuna bakarak 10 sene içinde kemik kırılma ihtimallerini tahmin edip bir tedavi yöntemi belirlenmelidir. Eğer risk yüksek ise ilaç tedavisine hemen başlanmalıdır. Ancak bu ihtimal çok fazla değil ise tedavi ilaç yerine hayat tarzında bir kaç değişiklik yapılmalıdır. İlaç tedavisi dışında hormon tedavisi ya da fiziksel aktivite gerektiren sporlar veya fizik tedavi de uygulanabilir. Ayrıca beslenme düzenine önem verilmeli ve kalıcı önlemler alınmalıdır.
Hastalığın tedavisi için kullanılan ilaçlar bifosfonat içerikli ilaçlar olup kemik yıkımını önlemeye yardımcı olurlar. Bahsettiğimiz ilaçlar; Alendronat, risedronat(atelvia), zoledronik asit(reclast) gibi ilaçlardır. Ancak bu ilaçlar tedavi ettiği gibi bulantı, karın ağrıları, yutkunurken zorlanma ve bazı mide hastalıkları gibi yan etkileri de oluşabilir. Ayrıca bu bifosfonat içeren ilaçlar 5 seneden fazla kullanılırsa uyluk ve kalça kemiklerinde çatlamalara sebep olur.
Kadınlarda menopoz sonrasında östrojen eksikliği sebebiyle östrojen takviyesi, kemik yoğunluğunu azaltmaya çalışmak ve bu hastalığı tedavi etmek amacıyla oldukça yardımcı olur. Ancak bu tedavi yolu, kan pıhtılaşması, göğüs kanseri ve bazı kalp rahatsızlıklarını tetikleyerek erime oluşumuna sebebiyet verebilir. Erkeklerde ise osteoporoz hastalığı, testosteron seviyesinde devamlı olarak ve yaş ilerledikçe buna bağlı olarak düşme olmasıyla ilgilidir. Bu yüzden takviye olarak hormon tedavisi kemikleri güçlendirmeye yardımcı olacaktır.
Bu hastalığın önlenmesi kemik sağlığı açısından oldukça önemlidir. Hastalığı önleyebilecek faktörleri incelersek;
Yeteri miktarda kalsiyum tüketimi; özellikle ergenlikten yaşlılık dönemine kadar geçen sürede kadın ve erkeklerin tüketmesi gereken günlük kalsiyum miktarı 1000 miligramdır. Ancak bu değerleri kadınlarda menopoz sonrası, erkeklerde ise 70 yaş sonralarında 1200 miligrama yükseltmek gerekir. Kalsiyumu alabileceğiniz en önemli besinler şunlardır; az yağlı süt ve süt ürünleri, özellikle demir içerikli yeşil sebzeler, soya ürünleri, kalsiyum destekli tahıl ürünleri ve portakal suyu oldukça kalsiyum oranı yüksek besinlerdir. Ancak kalsiyumun fazla alınması da zararlıdır. Böbrek taşı ve kalp hastalıklarına sebep olabilir. Bu nedenle mutlaka alınan kalsiyum belli bir oranda olmalıdır. Günlük 200 miligram ile 50 miligramın arasında olmalıdır.
D vitamini ihtiyacını karşılamak; bu vitamin çeşidi doğada bulunmakta olup kalsiyumun emilimini sağladığı için kemiklere oldukça faydalıdır. D vitamini için güneş ışığından faydalanılabilir. Ancak çok uzun süre güneşe maruz kalmak ciltte güneş yanıklarına ve daha ciddi sorunlar olan cilt kanserine de davetiye çıkaracağından oldukça dikkat edilmelidir. Günlük alınan güneş ışığı takviyesi dışında doktor gerekli gördüğü takdirde D vitaminini vücutta artırmak için ilaç tedavisi uygulayabilir.