Today’s Zaman Genel Yayın Yönetmeni Dr. Bülent Keneş, İran şirketlerinin bir yılda yüzde 41 arttığına dikkat çekti. Bu firmaların İran’daki derin yapılanmalarla bağlantılı olduğunu söyleyen Keneş, “Burada ne yaptıkları incelensin. İran’ın Türk şirketlerine yaşam şansı vermediği de unutulmasın.” dedi.
Gediz Üniversitesi öğrencilerinin kurduğu Gri Düşünce Topluluğu’nun bu defaki misafiri Dr. Bülent Keneş oldu. Keneş, “Arap Baharı Bağlamında Ortadoğu ve İran” konusunda gençlerle söyleşi yaptı. "İran: Tehdit mi Fırsat mı?" ve "İran ve Terör" kitaplarında da ele aldığı Türkiye-İran ilişkileri üzerine konuştu. Bülent Keneş, İran’ın İslamiyet için kendini feda eden bir rejim görüntüsü vermeye çalıştığını ancak bunun kandırmacadan ve palavradan ibaret olduğunu söyledi. İran’ın bütün politikalarının ardında Fars milliyetçiliği yattığını, amaca ulaşabilmek için de hem dini hem Şiilik mezhebini kullandıklarını belirterek, “Eğer İran gerçekten İslamiyet adına ve Müslümanlar için kendini feda ediyor olsaydı geçmişte Hama’da, bugün de Suriye’nin tamamında yaşanan zulmü desteklemez, Azerbaycan toprakları işgal edilirken Ermenistan’dan yana tavır almazdı. Rusya ve Çin bile Suriye politikalarını bugün gözden geçirip Esed’e karşı mesafeli durma sinyalleri verirken İran, sonuna kadar direneceğini ifade ediyor. Esed zulmüne destek olmaya devam edecek, çünkü Suriye’deki mevcut düzen menfaatlerine hizmet ediyor. Tahran, Bağdat-Şam ekseninin kırılmasını istemiyor. İran’ın nihai hedefi, Hint Okyanusu’ndan Akdeniz’e kadar Şii hilâlini canlandırmak ve ayakta tutmaktır.” şeklinde konuştu.
Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş, İran’la Türkiye’nin menfaatlerinin tarihten bu yana çakıştığını vurgulayarak şunları kaydetti: “Türkiye’nin iki doğal açılımı var. Birincisi Orta Asya ve Kafkaslar, ikincisi Ortadoğu. Ülkemiz açısından ticaretten diplomasiye kadar kritik önem taşıyan bu coğrafyaların kilidini ise İran elinde tutuyor. Canı isterse izin veriyor, canı istemezse bizi engelliyor. Şii hilâlinin Türkiye’yi kuşattığını görmeli, çevremizdeki fotoğrafı iyi okumalıyız. Bu kuşatmadan kurtulmamız, Türkiye’nin jeopolitik konumu bakımından zorunluluktur.”
Arap Baharı'nın İran’ın gerçek yüzünü ortaya çıkardığını söyleyen Dr. Keneş, sözlerine şöyle devam etti: “Suriye’de olup bitenden sonra İran’a bakış değişti. Türkiye’nin İran’a gösterdiği anlamsız ve hesapsız kredi nihayet sona ermeye başladı. Tarihsel, kültürel ve coğrafi olarak Türkiye ile İran’ın rakip olduğunu, Suriye krizi anlamamızı sağladı. Hâlâ farkında olmadığımız hususlar da var. Bunlardan biri, ülkemizdeki İran şirketleri. 2011 yılında bunların sayısı yüzde 41 arttı; bu yılın ilk 10 ayında da tablo pek farklı değil. Bu şirketlerin tamamına yakını İran Devrim Muhafızları, İran devleti ve oradaki derin yapılanmaların kontrolünde hareket ediyor. İran şirketlerinin ülkemizde ne amaçla bulunduğu, ne faaliyetler yaptığı ve sayılarının neden son yıllarda hızla arttığı incelenmeli. Bu arada İran’ın Türk şirketlerine yaşam şansı tanımadığı da unutulmamalı. 2005’te bir GSM operatörümüz orada lisans ihalesi kazandı ama müsaade etmediler. Uluslararası İmam Humeyni Havaalanı’nın işletmesini de yine bir Türk firması kazandı, sonuç farklı olmadı.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz