"Yıkımlara Karşı Mücadele Kurultayı" adıyla 28-29 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul Maltepe'de bulunan Türkan Saylan Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilecek olan organizasyonla birlikte, sorunun; “Kentsel Dönüşüm” değil, kentte yaşayanların karar mekanizmalarına katıldığı, sosyal, kültürel ve ekonomik koşulları temel alan “YERİNDE İYİLEŞTİRME VE YERİNDE ISLAH”dan geçtiğine vurgu yapılacak.
Kurultayın duyurusuyla ilgili yapılan duyuruda, şu detaylara yer veriliyor;
"Gerek siyasal iktidardan gerekse de yasaların gücünden aldığı kuvvetle şehirlerimize ve insanlarımıza çökecek olan ve adına “Kentsel Dönüşüm” denilen bu hayalet 12 Haziran 2011 seçimlerinin sonuçlanmasını bekliyor. Aylar öncesinden her yönüyle hazırlığı yapılmış olan bu saldırı ile başta İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir gibi şehirlerimizin emperyalist sermaye tarafından yıkılıp, "...yeniden yaratılması" sağlanarak, sistemin ihtiyaçları ve tekellerin çıkarları doğrultusunda hareket edilecektir.
Daha bugünden yaptıkları yasal değişikliklerle İstanbul’da 1 milyon evin yıkılacağı duyurdular, Ankara’da 7 bölgenin Bakanlar Kurulu kararıyla 'Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı' ilan edildi; yine Eskişehir’de 11 ayrı bölgede toplam 2 milyon 500 bin metrekarelik bir alanın “Kentsel Dönüşüm Bölgesi” olarak belirlendi.
Belediye Yasası’nın Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanları başlıklı 73. Maddesi’nde değişiklik yapan kanun teklifi 24 Haziran 2010 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Bu yasal değişikliğe göre, belediyeler, hiçbir hukuksal zorlamayla karşılaşmadan, şehirlerimizi sermayenin dikensiz gül bahçesine dönüştürmeyi planlıyorlar.
Yasaya göre, bu ülkede yaşayan hiç kimse; başını sokacak bir evi olduğu için, ya da gelecekte yapacağı ev için bir arsasının olmasının güvenini hissetmeyecektir. Evin veya arsanın borç harçla alınmış olması veya miras kalmış olması da hiç kimseye güvence sağlamayacaktır. Yine bu yasa, halen sahip olduğunuz evinizi (ister tapusuz isterse de tapulu olsun) belediyelerin kendi istediği fiyatla elinizden almasına ve yine kendi belirlediği fiyattan size geri satmasına olanak sağlamaktadır.
Şehrin tüm değerleri, anıtlar, tarihi ve kültürel varlıklar, kamuya ait alanlar, parklar ve ormanlar kaldırılabilir, dönüştürülebilir, “geliştirilebilir” hale gelmiştir. Belediye sınırları içerisinde mülkiyet güvencesi fiilen ortadan kalktığı gibi, “barınma hakkı” gibi en doğal, en insani bir hak hiçbir gerekçe gösterilmeksizin “Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Alanı” çerçevesinde ellerimizin arasından alınıp gidecektir.
Bugün kamu sektörünü tasfiye eden ve kamu hizmet alanlarını ticarileştiren, Dünya Bankası, İMF, Dünya Ticaret Örgütü’nün birlikte düzenlediği “Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması”(GATT) ile “Hizmet Ticaret Anlaşması”nın (GATS) altına imza koyan siyasal iktidarın, kentlerimizi de bir rant kapısı olarak görmesi bizleri şaşırtmıyor.
Çok iyi biliyoruz ki, bu kentsel dönüşüm projelerinin içinde halk yer almamaktadır. Bu projelerle bir taraftan kentin doğal, kıyı, liman, gar ve orman alanları, tarihi ve kültürel miraslar emlak, turizm ve kültür eksenli projelerle belli sermaye guruplarının çıkarları uğruna feda edilirken, bu kenti oluşturan gecekondu mahallerinde ve kentin merkezi haline gelmiş bölgelerinde yaşayan yoksul halk yerlerinden edilmektedir. Bu büyük projelerin bir kısmının ihaleleri gerçekleşmiş, bir kısmı sırasını beklemekte, bir kısmı ise uluslararası yarışmalarla ve İstanbul Metropoliten Planlama ve TOKİ eliyle dönüştürülmeye başlanmıştır.
Kente ait saldırı ve düzenlemelerin "daha fazla kâr" amacından başka bir amaca yönelik olmadığını bilen biz mühendis, mimar ve şehir plancıları olarak, sorunun zorunlu göçlerden, yoksullaştırmadan, barınma hakkına saldırılmasından, toplumu ayrıştırma ve gettolaştırmadan, var olan kültürel zenginliklerin yok edilmesinden geçtiğini biliyoruz.
Bu nedenle, kentimizi, mahallemizi ve sokağımızı yaşanabilir kılacak tek anlayışın “Kentsel Dönüşüm” değil; kentte yaşayanların karar mekanizmalarına katıldığı, sosyal, kültürel ve ekonomik koşulları temel alan “YERİNDE İYİLEŞTİRME VE YERİNDE ISLAH”’dan geçtiğidir.
Ve yine çok iyi biliyoruz ki, “Kentsel Dönüşüm projelerinin” içinde biz de varız: Planlanmasından, uygulanmasına kadar, her aşamada bizlerin düşünce ve emekleri bu planların ete/kemiğe dönüşmesini sağlayacaktır.
Bu uygulama ve saldırı planının içinde yer alacak mıyız?
Yoksa halkın mühendisi, mimarı ve şehir plancısı olarak, rantsal saldırının tetikçisi ve uygulayıcısı olmayacağımızı haykırarak; yıkımlara karşı sürdürülecek mücadeleden yana mı olacağız?
“Kentsel Dönüşüm” adı altında yapılacak olan yıkımlara ve rant projelerine izin vermeyeceğimiz bilinciyle, 28-29 Mayıs tarihleri arasında yapacağımız “YIKIMLARA KARŞI MÜCADELE KURULTAYI”ında sizleri de aramızda görmekten; düşünce ve önerilerinizden güç almaktan mutluluk duyuyoruz."