Öncelikle sıradan bir elmayı dilimleyip bıraktığınızda, elmaya ne olduğunu anlamamız gerekiyor.
Bir elmayı dilimlediğinizde, bitki dokusuna oksijenin erişmesine izin veriyorsunuz. Oksijen, elma hücrelerini etkiler etkilemez de elmayı oksitleyen bazı kimyasal reaksiyonlar başlamış oluyor. Bu süreç enzimatik esmerleşme olarak adlandırılıyor ve muz, patates gibi diğer meyve ve sebzelerde de meydana geliyor.
Buradaki amaç kararmayan elmalar üretmek. Bunu anlamak için neden bu elmaların kararmadığına göz atalım.
Çıtır Elma Tatlısı Tarifi İçin Tıklayın
Genetik modifikasyon yoluyla mühendisler, elmanın zaten sahip olduğu genlerin fazladan kopyalarını elmanın içine yerleştiriyorlar. Bu fazladan genler ilave edildiğinde elma, normalde çalışan aktivitelerini kilitleyerek tepki gösteriyor ve kararma reaksiyonuna neden olan enzimi üretmeyi durduruyor.
Bu kulağa kolay ve açık gelse de, böyle uygulamalar (RNA müdahalesi) pek çok beklenmedik ve istenmeyen yan etkilere neden oluyorlar.
Elmalı Yabanmersinli Bademli Kek Tarifi İçin Tıklayın
Az önce belirttiğimiz gibi, bir elma üzerinde değişiklik yapmak için RNA müdahalesi olarak bilinen bir yöntem kullanılıyor.
RNA müdahalesi elmadaki trankripsiyon düzeyini ya transkripsiyonu durdurarak ya da dizilime özgü RNA bozulması metodunu başlatarak sınırlandırıyor. Ancak, bu müdahale yöntemleri hem bitkide hem de bitkiyi yiyen organizmalarda istenmeyen yan etkilere neden oluyor. Peki neden?
Mantık çerçevesinde baktığınızda, kararma tüketicilerin bitkilerin ne kadar taze olduğuna kara vermesi için gerekli bir işaret. Eğer biz doğanın bitkinin durumunu belirlememizi sağlayan işaretlerini önleyip saklarsak, tüketiciler (ister doğada ister markette olsun) taze ve yenilebilir görünen ama hiç de öyle olmayan bir şeyi yeme tuzağına düşebilir.
GDO’lu ürünlerin en iyi bilinen yan etkilerinden biri genellikle geliştirdikleri “herbisit toleransı”. Genetiği değiştirilmiş ürünler, hangi çeşitte olursa olsun, çiftçilerin genellikle kullandığı normal düzeydeki tarım ilacına direnmeyi öğreniyor.
Tarçınlı Elma Cipsi Tarifi İçin Tıklayın
Ürünlerin yeni direncine karşılık olarak, bu problemle başa çıkabilmek için çiftçiler normalde kullandıkları tarım ilacı miktarını arttırıyorlar. Bu durum sadece çevre kirliliği ile değil, aynı zamanda taze ürünümüzde büyük miktarda zehirli kalıntı ile de sonuçlanmış oluyor. Tüm bunların yolculuğu bizim ve diğer organizmaların içinde son buluyor.
Dahası, yiyecek alerjilerinin 1996’dan beri birdenbire arttığını biliyor muydunuz? Bu tarih ilginç bir biçimde GDO’lu ürünlerin piyasaya çıkmasının hemen sonrasına denk geliyor.
Hormonlu Sebze ve Meyveleri Nasıl Tanırsınız?
Genlerin nasıl çalıştığını tam olarak bilmiyoruz. RNA müdahalesinin ölümcül bir yan etkisinin olmadığını nasıl garanti edebiliriz? Tüm bilim insanları herhangi bir genin birden fazla protein üretebileceğini ve bitkinin herhangi bir yerine ilave edilen bir genin daha önce olmayan proteinler üretebileceğini bilir.
Elma Soslu Çörek Tarifi İçin Tıklayın
Genetiği değiştirilmiş ürünler yerel mağazalarda satışa sunulalı yirmi yıl oluyor, gelin görün ki insan sağlığını nasıl etkilediklerine dair çalışmalar ancak şimdi başlıyor!
Son olarak, ciddi bir büyük biyolojik kirlilik yaratma riski altındayız. Büyük çapta bir bulaşmayı nasıl engelleyebiliriz?
Lütfen bu senaryoyu hayal etmek için birkaç dakikanızı ayırın: Bir yerlerde böyle genetiği değiştirilmiş bir meyve veya sebze gibi bir mahsul var. Bu alandaki bitkileri yiyen kuşlar uçup, tohumlarını başka bir alana bırakarak bu iyi düşünülmemiş tarifi bir felakete neden olacak şekilde dağıtmış oluyorlar.
GDO’lu ürünleri yetiştirmek için kullanılan toprak kirlendiğinde ise kendi suyumuzu zehirleme riskini almış oluyoruz. Zehri sadece GDO’lu ürünleri yetiştirdiğimiz alanlarla sınırlı tutmak ve bu süreçte suyumuzu, hayvanları, böcekleri ve insanları zehirleme riskinden kaçınabileceğimizi öne sürmek imkânsız.