YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Kesilen parmak

Ocak ayında bir çok ünlü ismin sonsuzluğa uğurlandık; onlar zamansız aramızdan ayrıldılar, geri de hoş bir seda bırakarak…

Ocak ayında bir çok ünlü ismin sonsuzluğa uğurlandık; Metin Kaçan,Asım Kocabıyık, Burhan Doğançay,Mehmet Ali Birand,Toktamış Ateş ve kentimizin yetiştirdiği önemli isimlerden Ahmet Mete Işıkara, sanatçılardan Ferdi Özbeğen aramızdan ayrıldılar, geri de hoş bir seda bırakarak…

Onları çok arayacağız. Kamuoyu tarafından kendi alanlarında öncülük etmiş isimler gerçekten çok zor yetişiyor. Bugün sahnede olmasalar bile yüreklerde yaşamalarının en büyük nedeni bıraktıklarıyla ilgilidir.

Bu arada insanlar gibi yönetimler de tarih sayfaları arasında iz bırakırlar. Atatürk’ün tartışma götürmez bıraktığı derin izler, bugün bile hala diriliğini koruyarak bir nehir yatağına dönüşmüştür; sakin sakin akan ama çağlayana dönüşeceği günü bekler gibi…

İkinci Dünya Savaşı sürecinde ülkeyi savaşın kıyısından çekip kurtaran İnönü’yü unuta bilir miyiz? Bugün nüfusumuz onun muhteşem dış politikası sayesinde 75 milyondur. O günlerde ateşin içerisine girseydik; 30 milyon insanı yutan bu savaşta acaba kaçımızın dedesi paçayı kurtarabilecekti.

“Nankörlük cihan mükâfatı” derler ama buna pek inanan olmaz. İdam sehpasında boynuna ip geçirilirken Menderes’in aklından geçenleri bilmemizin imkânı olmaya bilir ama içi huzur doludur diyoruz; çünkü bu topraklara olan hizmet borcunu ödemişti o.

Sağlığında hedef tahtasına dönen Özal, bugün saygı ve minnetle anılıyor. Türkiye’ye çağ atlattığını üstelik iç barışı sağlayarak bunu başardığını benim gibi elli yaşına gelmiş kimseler ise yeni yeni anlıyor.

Kuşkusuz, Erdoğan da ülke tarihi sayfalarımız arasında derin izler bırakacak bir isim. Muhafazakâr duruşuna karşı tepkili olanlar aslında onun dününü ya unutmuş ya da bilmiyorlar. O, siyasi yaşamı boyunca hep aynı duruşu ortaya koyarak bugünlere geldi. Odağı muhafazakâr, demokrat olan bir partinin kurucu başkanının ülkeyi yönetim noktasında ki duruşu zaten bu olmalıdır ki, farklılığını koruyabilsin.

Süreç artılarıyla eksileriyle devam ediyor. Adalet ve Kalkınma Partisi 3 Kasım’da bir halk hareketi sonucu ortaya çıkmıştı. Genel Başkanı yasaklı olan bir partinin çok kısa bir sürede yüzde otuz dört gibi bir oy alması bile bunu tek başına ifade ediyor.

Şu da var, siyasi tarihimizin en kötü hükümetlerinin iş başında olmaları ve vurgun anlayışıyla ülkeyi idare etmeleri, devlet içerisinde derin yapılanmaların varlığı, kurumların en alt birimine inen talan görünümlü yolsuzluklar, kendi bankasını soyanlar ve daha neler neler…

Bu halk neyi ne zaman yapacağını çok iyi biliyor aslında…

Ülkenin dört bir yanında birden aynı şeyleri üstelik birbirimizden habersiz düşünüyoruz.

Başlıca ortak düşünceyse, geçmişte, “kahramanımız” diyerek bağrımıza bastığımız ordu mensuplarının bugün tartışmalı davalarla yargılanarak cezaevinde çürümeye terk edilmeleri ve bu da “Türküm” diyen herkesin içini sızlatmakta ve kaçınılmaz olarak polise ve yargıya olan güven sarsılmaktadır.

Bu ulusal gündemi sarsan bu davalarda tarihe iz düşümü bırakacaktır, kimin nasıl baktığına göre anlam kazanarak.

Ben en çok, suçlu diye gözaltına alınan, mahkemeye çıkartılan ve suçsuzluğu anlaşılarak serbest bırakılan ama toplumda acımasızca yalnızlığa mahkûm edilenlere üzülüyorum. Bu kentte gazetecilik yaptığım için sıklıkla rastlıyorum, Mersin’de de suçluların arasında böyleleri var. Özellikle birkaç sene önce sık sık yapılan böylesi polis operasyonlarında suçluların yanı sıra suçsuzlarında arada kaynadığını görmüştük.

“Kurunun yanında yaş ta yanar” diyenler aslında yanmayanlardan başkası değildir, onlar da yandıklarında “yandım anam” derler.

Bu korkuyu yaşayanların olduğunu da yakından görüyorum. Geçen Yılmaz Özdil’in köşe yazısında Mersin Büyükşehir Belediyesi’ne yakında bir polis baskını gerçekleştireceğine dair bir saptama vardı. Bu yazıyı belediyede çalışanların tamamı okumuş olacak aynı gün oraya gittiğimde ortama tedirgin bir hava hâkim olduğunu gördüm. Herkes “acaba polis bizi ne zaman götürecek” korkusu vardı. Bu arada makamına gittiğim Başkan Özcan’ı bulabilseydim, konuya ilişkin görüşünü de alacaktım.

Hangi görevde olunursa olunsun, korku denizinde kulaç atarak belli hedeflere yüzmek çok zor olsa gerek.

Bir de bu korku haksızlığa uğramaya karşın hissedilirse! İşte o zaman asla işin içinden çıkılmaz.

Kısacası, hangi dünya coğrafyasında olursa olsun, bir ülke de adalete güven yoksa orada yaşamaya değecek hiçbir şey de yok demektir.

Bu yüzden hiçbir yerde “Adalet” yanlış parmak kesmemeli.

Çünkü haksız yere kesilen parmak çok acıtır…

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler