HABER

Kıbrıs 125 yıldır problemli

LEFKOŞA (İHA) - 300 yıldan fazla Osmanlı Devleti'nin hakimiyetinde bulunan Kıbrıs Adası, son 125 yıldır sorunlu bölge değerlendirmelerinde hep ilk sıralarda yer aldı.

Kıbrıs'ta bulunan Yunan kuvvetleri ve EOKA-B örgütünün Türkleri katletmesi üzerine Türkiye, garantör devlet olarak, 20 Temmuz 1974'te birinci, 14-16 Ağustos 1974'te de ikinci barış harekatını gerçekleştirmek mecburiyetinde kaldı. Türk Ordusu'nun muvaffakiyetle gerçekleştirdiği askeri harekatlar neticesinde, Ada'daki Türkler imha edilmekten kurtarıldı. Yıllardan beri devam eden görüşmelerde kesin neticeye gidilemeyince, Kıbrıs Türk toplumu 13 Şubat 1975'te Kıbrıs Türk Federe Devleti'ni, 15 Kasım 1983'te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kurarak bağımsızlığını ilan etti. Kıbrıs Adası'nın Osmanlı Devleti tarafından fethedilmesi ve ilk Türk cemaatinin buraya yerleştirilmesi 1571 yılına dayanıyor.

Ada'nın 1800'ün sonlarından itibaren kronolojisi şöyle:

1878 - Ruslar karşısındaki yenilgide fazla taviz vermemek için Ada, Britanya İmparatorluğu'na kiralandı. (Osmanlı mülkiyeti devam ediyor sayılmakla birlikte, yönetim tamamen İngilizlere geçti)
1914 - İngiltere, Kıbrıs'a tamamen el koydu.
1923 - Lozan Barış Antlaşması'nın 20. maddesi gereğince Türkiye, Ada'nın İngiltere'ye ilhakını kabul etti.
1925 - 'Crown Colony' olarak ilan edilen Ada'ya ilk Türkiye Cumhuriyeti konsolosu atandı.
1931 - Rumların Enosis isyanı başladı. Rumlar İngiliz valisinin konağını yaktı. Türk cemaati Enosis'e karşı olduğunu açıkladı.
1939 - İngiltere, İkinci Dünya Savaşı'nın başlaması üzerine, Ortadoğu'nun kontrolü kapsamında stratejik önemi olan Ada'yı elinden kaçırmamak için, özerklik vaadinde bulunacağını yaydı. Rumlar ise Enosis'te kararlıydı.
1943 - İngiltere güdümlü 'Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu' (KATAK) kuruldu, ancak yapısı sebebiyle gelişemedi.
1944 - Dr. Fazıl Küçük, 'Kıbrıs Milli Türk Halk Partisi'ni kurdu.
1950 - İkinci Dünya Savaşı'nın ardından bütün dünyada kolonilerin tasfiyesi eğilimi yaygınlaşınca, Kıbrıs Rum Ortodoks Liderliği (18 Ekim'de başına Makarios seçilmişti), yoğun kampanyaya girişti. Yunanistan hükümeti de Birleşmiş Milletler'e, ulusların kendi geleceğini tayin haklarının Kıbrıs için de uygulanması yolunda başvuruda bulundu.
1954 - Yunanistan, Birleşmiş Milletler'e self-determinasyon için başvurdu. Türkiye karşı çıktı. Birleşmiş Milletler, Yunan talebini reddetti.
1955 - Yunan terör örgütü EOKA, 1 Nisan'da Ada'da faaliyete geçti. Rumlar arasında Enosisçi-Anti Enosisçi çatışması başladı. Türkiye ilk kez sorunda taraf olmayı kabul etti ve 29 Ağustos'ta Londra'da İngiltere ve Yunanistan'ın katıldığı toplantıda Türkiye de temsil edildi. Konferans devam ederken, EOKA terörünün Türkleri de hedef almaya başlaması karşısında, İstanbul'da düzenlenen mitingler kontrolden çıktı. Daha sonraları '6-7 Eylül Olayları' diye anılacak olan yağma ve tahribat, Türkiye'deki Rumlar kadar, diğer azınlıkları da hedef aldı. Aynı zamanda 'Ya Taksim Ya Ölüm' sloganı yoğun biçimde kullanılmaya başlandı.
1956 - İngiliz hükümeti, karışıklıkların baş kışkırtıcısı sıfatıyla Başpiskopos Makarios'u Seyşel Adaları'na sürdü. Birleşmiş Milletler'de Türkiye ilk kez, 'taksim' tezini açıkladı. İngiltere, askeri üssünün kalması şartıyla, 'self-determinasyon'u kabul etmeye yanaştı.
1957 - NATO arabuluculuk görevini üstlenince, EOKA geçici olarak ateşkes ilan etti, Makarios serbest bırakıldı. 15 Kasım'da Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) kuruldu.
1958 - Kıbrıs'ın İngiliz Milletler Topluluğu içinde kalmasına ama Türkiye ve Yunanistan'la da bağlara sahip olmasına dayalı 'MacMillan Planı' gündeme geldi.
1959 - İngiltere Başbakanı ve üç devletin dışişleri bakanlarının katılımıyla Zürih Antlaşmaları onaylandı. Cemaat temsilcileri olarak Makarios ve Dr. Küçük de toplantıya katıldılar. 19 Şubat'ta Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, Kıbrıs Anayasası'nı garanti altına aldı. İngiliz üslerinin devamı kabul edildi. Mayıs ayında Yunanistan Başbakanı ve dışişleri bakanı Türkiye'yi resmen ziyaret etti ve barış rüzgarları esmeye başladı.
1960 - Kıbrıs Anayasası imzalandı. Ada'ya sembolik Türk ve Yunan birlikleri yerleştirildi. Makarios Cumhurbaşkanı, Fazıl Küçük de yardımcısı oldu. Bu arada 27 Mayıs 1960'da Türkiye'de ordu yönetime el koydu. 1961 seçimleriyle ülkede tekrar demokrasiye dönüldü.
1963 - Başbakan Karamanlis'in istifası ve ülkeyi terk etmesinin ardından, Yunanistan sürekli kabine bunalımları geçirmeye başladı. Bu yüzden Kıbrıs üzerinde etkisi azaldı. Makarios, kendi girişimiyle yıl boyunca anayasası değiştirme ve Türk Cumhurbaşkanı yardımcısının yetkilerini kısma faaliyetlerini artırdı. Kasım sonunda ABD Başkanı Kennedy, Makarios'a bundan vazgeçmesini önerdi. Aralık başında da Türkiye tek taraflı değişiklikleri kabul etmeyeceğini bildirdi.
21 Aralık'ta Noel katliamı ile EOKA, Türk cemaatine karşı 'etnik temizleme ve Ada'dan kaçırma' politikasını zirveye çıkardı. Eylemleri 1964 Ağustos'unun ortalarına kadar sürdü. 30 Aralık'ta ise Makarios 13 maddelik anayasa değişikliği önerisini açıkladı ama Türkiye buna karşı olduğunu tekrarladı.
1967 - Yunanistan'da ordu yönetime el koydu ve 1974'e kadar iktidarda kaldı. Subaylar halkın desteğini elde etmek için Kıbrıs'ta EOKA'ya desteği artırdılar. Türkler iyiden iyiye gettolara sıkıştırılmaya başlandı. Yunan ordusunun 15 bin askeri, gayri resmi olarak Ada'ya yerleştirildi. Türklere karşı sürdürülen soykırımın kesilmesi için Türk ve Yunan başbakanları arasında düzenlenen toplantı bir sonuç vermeyince, Türkiye askeri müdahalede bulunacağını açıkladı. Yunanlılar, üç Türk köyünden geri çekilirken, arkalarında 24 ölü bıraktılar.
TBMM, hükümete müdahale yetkisi verdi. Türk uçakları Kıbrıs üzerinde uçmaya başladı. Donanma ve çıkarma birlikleri harekete geçti. ABD'nin arabuluculuğuyla Yunan birliklerinin geri çekilmesi sağlanınca, Türk harekatı durduruldu. 1964'ten beri Türkiye'de bulunan Rauf Denktaş gizlice Ada'ya gitti. Denktaş, Yunanlılarca tutuklandı ama Türkiye ve ABD'nin baskısıyla iade edildi.
5 Temmuz 1974 - Yunan subaylarının yönettiği Ulusal Muhafız Örgütü, Cumhurbaşkanı Makarios'u devirdi ve EOKA-B önderi Nikos Sampson'u 'cumhurbaşkanı' ilan etti.

1. KIBRIS BARIŞ HAREKATI
Ada'daki İngiliz üssüne sığınan Makarios, Kıbrıs'ı terk etmek zorunda kaldı. Bu suretle Enosis'in gerçekleştirilmek istendiğini anlayan Başbakan Bülent Ecevit, garanti anlaşması uyarınca, İngiltere'yi ortak eyleme davet etti. İngiltere'nin katılmaması üzerine, 19 Temmuz'da Türk çıkarma gemileri denize açıldı ve 20 Temmuz'da denizden çıkarma ve havadan indirmelerle Girne bölgesi kontrole alındı. Ancak Yunan birliklerinin, garantör olarak bulunan Türk birliğine saldırması, çarpışmaları bütün Ada yüzeyine yaydı. 22 Temmuz'da Birleşmiş Milletler'in çağrısına uyularak ateş kesildi. Bu girişim sonucu, Kıbrıs'ta Nikos Sampson, Yunanistan'da ise askeri cunta devrildi ve Yunanistan demokrasiye döndü. Ancak Kıbrıs'ta dağınık durumdaki Türklerin güvenliği sağlanamadığı gibi, Girne'deki Köprübaşı da Türk ordusu için yeterli güvenceye sahip değildi.
16 Ağustos 1974 - Cenevre'de sürdürülen barış görüşmelerine rağmen Yunanistan, hiçbir uzlaşmaya yanaşmak niyetinde olmadığını gösterdi.

2. KIBRIS BARIŞ HAREKATI 14-16 Ağustos 1974- Rumların, köylerdeki Türkleri öldürmeye devam etmesi üzerine Türk ordusu, Ada'nın yüzde 37'sini kontrol altına alacak kadar ilerledikten sonra ikinci harekatı sona erdirdi.

1975 - 13 Şubat'ta, Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. Aynı yıl içerisinde bir de nüfus mübadelesi gerçekleşti. Bu mübadele ile Kıbrıs'ın Güney kesimindeki Türkler kuzey kesimine, kuzey kesimindeki Rumlar da güney kesimine geçti. Mübadele BM gözetiminde gerçekleşti. Çeşitli kaynaklara göre, bu tarihten günümüze kadar, Türkiye'den Ada'ya 30-40 bin civarında Türk yerleşimci gönderilmiş durumda.
1977-79 - Denktaş-Makarios (1977) ve Denktaş-Klerides (1979) ile zirve anlaşmaları imzalandı. Bu anlaşmalarla, Kıbrıslı Rumlar ilk kez iki kesimli, iki toplumlu federal bir çözümü benimsiyordu.
1982 - Papandreu, 1981 Ekim'inde Yunanistan'daki seçimleri kazandıktan hemen sonra, Şubat 1982'de Kıbrıs'a gitti ve buradaki konuşmasında, "Kıbrıs'ın Helenizmin bir parçası" olduğunu söyleyerek, Kıbrıs sorunu ile ilgili bütün tarafların katılacağı bir "uluslararası konferans" toplanması gerektiğini ekledi. BM Genel Kurulu, Rum tarafının başvurusu üzerine, Ada'daki "işgal ordusu"nun derhal çekilmesini ve mültecilerin "isteğe bağlı olarak" geri dönmelerini tavsiye eden kararını aldı. Bunun üzerine KTFD Meclisi, 17 Haziran'da radikal adım atarak "Kıbrıs toplumunun self-determinasyon hakkı"na dair bir karar aldı.
15 Kasım 1983'te, KTFD Meclisi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) adında bağımsız bir devlet kurulduğunu dünyaya ilan etti. KKTC'nin kurulması, Rum tarafının, Yunanistan'ın ve Batılı devletlerin yanısıra BM Güvenlik Konseyi'nin de tepkisini çekti. Güvenlik Konseyi, 18 Kasım'da aldığı bir kararla, bağımsızlık kararını kınadı. Türkiye'ye yakın bazı devletler, KKTC'yi tanımanın eşiğine gelmişlerdi ki, ABD ve İngiltere'nin baskıları ile bu kararlarından vazgeçtiler. 13 Mayıs 1984'te de BM Güvenlik Konseyi 550 sayılı kararı ile KKTC'nin ilanını 'ayrılıkçı bir hareket' olarak nitelendirdi.
1984-1990 - KKTC'nin kurulmasından sonra toplumlararası görüşmeler yeniden başladı. KKTC kurulurken, 1977-79 zirve anlaşmalarına atıfta bulunularak, iki toplumlu, iki kesimli federal bir çözüme kapılar açık bırakılmıştı. Görüşmeler sürecinde, New York'ta 17 Ocak 1985'te ve 29 Mart 1986'da BM Genel Sekreteri'nin hazırlamış olduğu 'Kıbrıs Üzerine Anlaşma Taslağı', Kıbrıs Türkleri tarafından kabul edilip, Rumlar tarafından reddedildi. 22 Mayıs 1987'de AB ve 'Kıbrıs', 18 aylık görüşmeler sonucunda Gümrük Birliği protokolü başlattı. Ocak 1988'de anlaşmanın tüm Ada'yı kapsamasına karar verildi. 1990'daki iki taraf arasındaki New York Zirvesi de başarısızlıkla sonuçlandı.
1990 - BM Güvenlik Konseyi, bu tarihte 649 sayılı kararını aldı. Bu kararla BM, Ada'daki her iki tarafı da, kabul edilebilir bir çözüm bulma yolunda çaba göstermeye çağırdı. Aynı karar, böyle bir çözümün iki toplumlu, iki kesimli bir anlayışa sahip olması ve çözümün siyasi olarak iki eşit toplum liderinin direkt görüşmeleri yoluyla sağlanması gerektiğini vurguladı. Kararın, Kıbrıs sorununu 1974'te değil de 1960'lara hatta öncelerine dayandırması bir başka önemli nokta idi. 1990 Temmuzu'nun ilk haftası içinde Kıbrıs Rum Yönetimi "Kıbrıs" adına AB'ye üyelik için başvurdu. BM'nin ve Türk tarafının uyarılarına rağmen topluluk 11 Eylül 1990'da bu başvurunun normal süreç içinde değerlendirilmesini kararlaştırdı.
1991 - Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Kıbrıs konusunda bir 'dörtlü konferans' toplanmasını önererek, o güne kadar sorunun iki toplum arasında görüşülmesi gerektiğini savunagelmiş olan Türkiye'nin bu anlayışına da değişiklik getirdi. Özal'ın önerisine göre Kıbrıs sorunu, KKTC, Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye ve Yunanistan arasında ele alınmalıydı. 28 Haziran 1991'de BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar, BM Güvenlik Konseyi'ne sunduğu raporda Türkiye'nin önerdiği Dörtlü Zirve Toplantısı'nı kabul ettiğini belirtti.
1992 - 100 paragraftan oluşan BM Fikirler Dizisi, tarafların onayına sunuldu. New York'ta sürdürülen görüşmelerin ardından, BM Genel Sekreteri Butros Gali, toprak düzenlemeleri ve anayasal konuların tümünü kapsayacak bir paket anlaşma hazırladı. Türk tarafı 100 paragraftan 91'ini onayladığını açıkladı. Rum tarafında ise Kıbrıs Rum lideri Yorgo Vasiliu paketi onaylarken, daha sonra iktidara gelen Glafkos Klerides bu pakete karşı çıktı.
1993 - AB, Haziran 1993'te Kıbrıs'ın tam üyelik için gerekli şartları taşıdığını belirten görüşünü yayınladı. Aynı yıl Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi arasında Ortak Savunma Doktrini imzalandı.
1994 - BM Genel Sekreteri Butros Gali'nin girişimleriyle ortak anlaşma zemininin oluşturulması amacıyla 'Güven Artırıcı Tedbirler Paketi' düzenlendi. ABD'nin destek verdiği pakete Rum tarafı karşı çıkınca 1994'te rafa kaldırıldı.
1996 - 3 Haziran'da bir Kıbrıslı Rum asker, BM denetimindeki bölgede bir Kıbrıslı Türk asker tarafından vurularak öldürüldü. 11 Ağustos 1996'da Kıbrıslı Rum motosikletçiler, Yeşil Hat'tı geçmeye kalkışınca Kıbrıslı Türk göstericiler ve Türk askerleri ile çatıştı. 70'ten fazla kişi yaralandı. Bir Kıbrıslı Rum öldü. 14 Ağustos 1996'da Kıbrıs'ta Derinya bölgesinde Türk güvenlik güçleri, Türk bayrağını indirmeye kalkışan bir Rum gencine ateş açtı. Rum genç öldü. 8 Eylül 1996'da Güney Kıbrıs tarafından açılan ateş sonucu bir Türk askeri şehit oldu, biri yaralandı. 13 Ekim 1996'da Kıbrıs Türk kesimine geçen bir Rum, askerlerce öldürüldü. 6 Şubat 1997'de Kıbrıslı Türk ve Rumlar birbirine ateş açtı. Ölen veya yaralanan olmadı.
1997 - 4 Ocak'ta Kıbrıslı Rumların, Rusya'dan S-300, yerden havaya 150 km. menzilli füze alımına dair anlaşmaya imza koyması, uluslararası arenayı ve dolayısıyla hassas Türk-Yunan ilişkilerini karıştırdı. Türkiye, Kıbrıslı Türklerin güvenliğini tehdit edecek herhangi bir gelişmeye göz yummayacağını açıkladı. İngiltere ve BM de anlaşmaya sert tepki gösterdi. 24 Şubat 1997'de AB, Kıbrıs'ın AB'ye tam üyeliğine dair geleneksel tavrını değiştirerek, Kıbrıs'ın AB'ye tam üyeliğinin gerçekleşebilmesi için Ada'da önce siyasi çözümün şart olduğunu açıkladı ve Yunanistan da bu açıklamaya tepkilerini bildirdi. AB, ilk defa, topluluğa tam üyelik konusunda Kıbrıs Türklerinin de dikkate alınması gerektiğini, tam üyelik görüşmelerine Ada Türklerinin de katılması gerektiğini belirtmek suretiyle net şekilde ifade ediyordu. Yunanistan Dışişleri Bakanı Theodoros Pangalos, bu açıklamaların hemen ardından, AB'nin Doğu'ya doğru genişlemesini veto edeceğini açıkladı.
1999 - AB'nin 10-11 Aralık 1999'da yaptığı Helsinki zirvesinde Türkiye'nin AB'ye tam üyelik için adaylığı resmi olarak kabul edildi. Türkiye için tarihi öneme sahip olan bu zirvenin sonuç belgesinde genişleme sürecindeki Türkiye'nin konumu ve Kıbrıs sorunuyla ilgili özel maddeler de yer aldı. Buna göre, "Avrupa Birliği Konseyi, 3 Aralık'ta New York'ta Kıbrıs meselesinin kapsamlı bir çözümüne yönelik olarak başlatılan görüşmeleri memnuniyetle karşılar ve BM Genel Sekreteri'nin bu süreci başarıyla sonuçlandırma yönündeki gayretlerine güçlü desteğini ifade eder. Avrupa Birlilği Konseyi, politik bir çözümün Kıbrıs'ın Avrupa Birliği'ne katılımını kolaylaştıracağının altını çizer. Üyelik müzakerelerinin tamamlanmasına kadar kapsamlı bir çözüme ulaşılamamış olursa, Konsey'in üyelik konusundaki kararı, yukarıdaki husus bir ön şart olmaksızın verilecektir. Bu konuda, Konsey tüm ilgili faktörleri dikkate alacaktır" denildi.
2000 - AB Komisyonu'nun 7 Kasım 2000'de açıkladığı ve Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecindeki "yol haritasını" çizen Katılım Ortaklığı Belgesi'nde (KOB) yer alan Kıbrıs'la ilgili ifadeler, Türkiye-AB arasında büyük bir krize sebep oldu.
Komisyon'un, Yunanistan'ın baskısıyla KOB'un kısa vadeli öncelikler bölümüne Kıbrıs sorununun çözümüne dair baskıcı ifadeler eklemesi Türkiye tarafından "ön şart" olarak algılandı. KOB'un içeriğinin Helsinki zirvesinin çizgisinde yer almasını isteyen Türkiye, AB'nin bu tutumuna Başbakan Bülent Ecevit dahil tüm üst düzey yetkilileriyle sert tepki gösterdi. KOB'un açıklanması ardından Çankaya'da düzenlenen "Kıbrıs" zirvesinden ise AB'ye sert ve net bir mesaj çıktı. Zirvede, KKTC lideri Rauf Denktaş'ın BM nezdinde yapılan dolaylı görüşmelerden çekilmesi kararlaştırıldı.
2001 - Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Romano Prodi, Kıbrıs sorunu çözülmeden de Güney Kıbrıs'ın üyelik başvurusunun değerlendirilebileceğini söyledi. Türk Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Kıbrıs konusunda işlerin olumlu gitmediğini açıkladı. Başbakan Bülent Ecevit ve yardımcısı Devlet Bahçeli, Kıbrıs'ta bedel ödemeye hazır olduklarını söylediler. Yıl sonunda Rauf Denktaş'ın, Glafkos Klerides'e mektupla yaptığı görüşme teklifi sonucunda iki lider, 4 Aralık'ta Lefkoşa'daki 'Yeşil Hat'ta BM gözetiminde bir araya geldiler. Görüşme sonunda BM Genel Sekreteri'nin Kıbrıs özel temsilcisi Alvaro De Soto, liderlerin 2002 Ocak ayında yine Yeşil Hat'ta bir araya geleceklerini ve müzakereleri sürdüreceklerini açıkladı.

En Çok Aranan Haberler