HABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

"Kıbrıs eleştirileri haksız"

ANKARA (İHA) - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 17 Aralık kararlarına ilişkin uğradıkları en haksız eleştirinin Kıbrıs ile ilgili olduğunu belirterek, hükümet olarak Kıbrıs'ı bir milli mesele olarak gördüklerini ve Türk tarafının menfaatlerine gölge düşürecek herhangi bir girişime göz yummayacaklarını defalarca ifade ettiklerini anlattı.

17 Aralık sonrasında gerek kendi açıklamalarında, gerek resmi bildiride Gümrük Birliği'ni 10 yeni üye ülkeye teşmil etme kararının, hiçbir şekilde Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni tanıdıkları anlamına gelmediği ifadesinin açık olarak yer aldığını vurgulayan Erdoğan, ancak Türkiye'de sağır sultanın duyduğunu dahi duyamayan ve anlamayanlar olduğuna işaret etti.

Erdoğan, "Herkesin biran önce kavraması gereken bir gerçek var. Çözümsüzlük politikalarında ısrar ederek, pasif kalarak, savunma psikolojisiyle hareket ederek adadaki Türk menfaatlerini daha fazla koruyamayız. Türkiye bu konuda inisiyatif kullanarak cesaretli adımlar atmak ve hep bir adım önde olmak durumundadır. 2004 yılı içinde Kıbrıs konusunda ardı ardına attığımız adımlar ve bu adımların diplomatik kazanımları ortadadır. Türkiye bugün bütün dünya tarafından bu meselede çözüme yakın olan taraf olarak görülmekte ve sempatisini sürdürmektedir. Bu yeni dönemde de dayatmalara asla rıza göstermeden, milli menfaatlerimizden asla taviz vermeden adaya kalıcı barışı getirecek çözüm arayışımızı aktif biçimde sürdüreceğiz. Hükümet olarak BM Genel Sekreteri'nin iyi niyet misyonu doğrultusunda gösterdiği çabaları destekliyoruz. Önümüzdeki dönemde yine BM çatısı altında adadaki iki tarafın eşit statüde olacağı, ortaklık temelini esas alan çözüm arayışlarına etkin olarak katılacağız. Bu konuda AB'nin de çözüm sürecine hakkaniyeti gözeterek katkıda bulunmasını bekliyoruz" şeklinde konuştu.

BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın, Kıbrıs'ta 24 Nisan'da yapılan referandumun ardından hazırladığı raporunda çözüm planının başarısızlığa uğramasının sorumluluğunu, Rum tarafına yüklediğine işaret eden Erdoğan, Annan'ın Rum tarafının müzakereler ve sonrasındaki tutumunu kuvvetli şekilde eleştirdiğini bildirdi. Erdoğan, Annan'ın Türkiye ve KKTC'nin yapıcı tutumunu ise açık ifadelerle kayda geçirdiğini anlattı. CHP Genel Başkanı Baykal'ın kendisiyle ilgili yanlış bir ifadede bulunduğuna işaret eden Erdoğan, kullandığı ifadenin, 'Türkiye'nin AB üyeliği Güney-Kuzey gerilimine feda edilemez' şeklinde olduğunu bildirdi. Çatışma ve gerilimin farklı ifadeler olduğunu kaydeden Erdoğan, Baykal'ın sözünü ettiği konuşmasında, Türkiye'nin AB üyeliği ve Kuzey Kıbrıs'ın varoluş davasının statükoya feda edilemeyeceğine işaret ettiğini vurguladı. 24 Nisan öncesinde, muhalefetin takındığı tavrı takınmış olsalar, bugün dünyada herkesin Türkiye'nin aleyhinde bir tutum içinde olacağını savunan Erdoğan, şimdi bütün dünyanın 'Güney Kıbrıs işi yokuşa sürdü' dediğini bildirdi. Yıllar yılı sadece Türkiye tarafından tanınan bir KKTC bulunduğunu söyleyen Erdoğan, kendi dönemlerinde KKTC'nin İslam Konferansı Örgütü'ne KKTC'nin Kıbrıs Türk Devleti olarak katıldığını hatırlattı.

"TÜRKİYE'NİN MİLLİ TEZLERİ DAHA İYİ BİLİNİYOR"

2004 yılının ilk yarısının Türkiye-ABD ilişkilerinde Irak krizi dolayısıyla ortaya çıkan bazı gerginliklerin aşıldığı ve ikili ilişkilerde dinamizmin yeniden yakalandığı bir dönem olduğuna dikkat çeken Erdoğan, bu dönemde iki ülke siyasi ve askeri temsilcileri arasında çeşitli temaslar gerçekleştirildiğini, problem yaşanan konuların karşılıklı olarak masaya yatırıldığını ve açıklığa kavuşturulduğunu belirtti. ABD önderliğindeki koalisyon güçlerince gerçekleştirilen harekatı izleyen dönem içinde Irak'ta zaman zaman bazı menfur hadiselerin cereyan ettiğini dile getiren Erdoğan, "Müttefikimiz olan bir ülkeden milletimizi derinden etkileyen böyle hadiselerde azami hassasiyet içinde olmasını beklemek en tabii hakkımızdır. Bu hassasiyetlerimizi çeşitli zeminlerde ABD yönetimine de iletiyoruz. İnanıyorum ki bu hassasiyetlerimiz dikkate alınacak ve Türkiye'nin bölgede barışın sağlanması noktasındaki önem ve değeri iyi anlaşılacaktır. Irak'ta durumun bir an önce normale döndürülmesi, Irak'ın siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda süratle yeniden yapılandırılması ve insanlığın vicdanını yaralayan görüntülerin artık son bulması en büyük temennimizdir" dedi.

Geçen 2 yılda attıkları adımlarla Türkiye'nin, uluslararası siyaseti tribünden izleyen değil, sahada yerini alarak oyuna katılan bir kimliğe ve etkinliğe kavuştuğunu dile getiren Erdoğan, geçen yıl ABD'de düzenlenen G-8 Zirvesi'ne demokratik ortak sıfatı ile katıldıklarını, İstanbul'da İKÖ Dışişleri Bakanları Toplantısı'na ve İstanbul'un Haziran ayında NATO toplantısına ev sahipliği yaptığını hatırlattı. İzledikleri çok yönlü aktif diplomasinin bir gereği olarak başta çevre ülkeler olmak üzere dünyanın dört bir yanına ziyaretler yaptıklarını ve dünyanın dört bir yanından ziyaretçileri ağırladıklarını söyleyen Erdoğan, son 2 yılda Başbakan olarak 40 ülkeye toplam 74 ziyaret gerçekleştirdiğini anlattı. Bu ziyaret trafiğinin toplam uzunluğunun 320 bin kilometreyi bulduğunu kaydeden Erdoğan, bunun, Türkiye'ye hizmet yolunda kırdıkları bir başka rekor olduğunu vurguladı. Bu ziyaretlerden sonra Türkiye'nin dostlarının arttığını kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin çeşitli meselelerdeki milli tezlerinin daha iyi bilinir hale geldiğini ifade etti.

"DÜŞMAN DEĞİL, DOST KAZANIYORUZ"

Hükümet olarak bütün dünya ülkeleri ile dostluk ve barış esasına dayanan iyi ilişkiler geliştirme gayreti içinde olduklar7ney-Kuzey gerilimine feda edilemez' şeklinde olduğunu bildirdi. Çaını ifade eden Erdoğan, dış politika anlayışlarının düşman değil, dost kazanmaya yönelik olduğunu dile getirdi. Gerek Irak'ta yaşanan acı tabloların son bulması, gerek Filistin-İsrail arasında yaşanan yangınların söndürülmesi için bütün tarafların barış fikri temelinde bir araya gelmek durumunda olduklarını belirten Erdoğan, Ocak ayının ilk haftasında Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, Filistin ve İsrail'e ilk ziyaretini yapacağını açıkladı. Erdoğan, "İnşallah atacağımız tohumlar burada barışın ilk adımları olur" dedi.

Hükümetin insan haklarının korunması ve demokrasinin çağdaş standartlara kavuşturulması konusunda büyük bir hassasiyet gösterdiğini vurgulayan Erdoğan, bu hassasiyetin gereği olarak Türkiye'yi bir demokrasi ve özgürlükler ülkesi haline getirme hedeflerini hayata geçirmek adına önemli reformlar gerçekleştirdiklerini bildirdi. Bu reformların eksiksiz biçimde uygulanmasına ve Türkiye'nin uluslararası temel insan hakları belgelerine taraf olmasına ilişkin çalışmaların bundan sonra da büyük bir dikkatle sürdürüleceğini ifade eden Erdoğan, demokrasi ve özgürlükler konusunda Türkiye'yi dünyanın örnek ülkelerinden biri haline getirmenin öncelikli hedeflerinden olduğunu vurguladı. Bu hassasiyetler sonucunda Türkiye'nin Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin 1966 yılından beri sürdürdüğü işkence listesinden bu yıl çıkarıldığını anlatan Erdoğan, uluslararası zeminlerde Türkiye'nin sık sık karşısına çıkan bu ayıbın temizlendiğini ve bu yasal düzenlemelerden sonra yeni bir düşünce suçu mahkumiyetinin gerçekleşmediğini söyledi.

En Çok Aranan Haberler