PARİS (İHA) - Le Monde gazetesi, Brüksel kaynaklı bir haber-yorumunda, Türkiye'de çıkan kriz, Kıbrıs'la ilgili müzakereler ve Türkiye-Kıbrıs-Avrupa Birliği (AB) ile ilişkileri ele aldı. Gazete, Türkiye'de çıkan krizin de, Kıbrıs'la ilgili bir çok müzakerenin çıkmazda olduğu ve AB ile ilişkilerin zedelendiği bir döneme denk geldiğini yazdı.
"İlk başta Kıbrıs sorunu var. Lefkoşa'da Ocak ayı ortasından beri Kıbrıslı Türk Lider Rauf Denktaş ve Kıbrıslı Rum Cumhurbaşkanı Glafkos Kleridis, 1974'te Türk Ordusu tarafından kuzeyinin işgal edilmesinden bu yana bölünmüş durumdaki adanın geleciğiyle ilgili bir uzlaşma yolu bulmak için haftada 2 kez görüşüyorlar" diye başlayan haber-yorumda Türkiye'deki kriz, Türkiye-AB ilişkileri ve Kıbrıs meselesi ele alındı. Le Monde gazetesinde yer alan haber-yorum şöyle;
"50 yıldan fazla bir süredir tanışan bu 2 adam, sözde müzakere ediyorlar. Ancak yedi ay içerisinde, Kıbrıs'ın gelecekteki statüsü, toprak paylaşımı, toprak ve mülk iadesi gibi kilit konulardaki tutumlarında bir değişiklik olmadı. Rauf Denktaş, kuzeyin ilhakını kurumsallaştırmak amacıyla, gelecekteki bağımsız devletin egemenliğinin sistematik ortaklığını istemeye devam ediyor. Kuzeyde kalan Rum mülkiyetleri için tazminat ödenmesini kabul etse de, topraklarının iadesini reddediyor.
İki "bölge" arasında bir federasyon kurulmasını savunan Glafkos Kleridis ise, diğer tarafta kalan mal varlıklarının iade edilmeyişini Rum kamuoyuna anlatamayacaktır. Bu tıkanıklığı gören BM Genel Sekreteri Kıbrıs özel temsilcisi Alvaro de Soto, karamsarlığını gizlemiyor. Hatta BM'de, bu 2 ihtiyar siyasetçi arasındaki doğrudan müzakere metodunun belki de bir hata olduğu değerlendirmesi yapılıyor. Öyle görünüyor ki, 2 tarafa daha yönlendirici bir arabulucu empoze etmeyi düşünmek gerekecek.
Bu tıkanıklığın sebeplerinden biri, Rauf Denktaş'ı Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit'e bağlayan yakın ilişkiler. Çünkü Denktaş'ın uzlaşmaz tutumu, Ankara'da destek buluyor. Bununla birlikte Kıbrıs'ın kuzey kesiminde, Rauf Denktaş'a muhalif ve Kıbrıslı Rumlar tarafından savunulan tutumlara yakın Mehmet Ali Talat'ın Cumhuriyetçi Partisinin (CTP-Sol), belediye seçimlerinde zafer kazanmasıyla olumlu bir faktör gelişti.
"ÖNKOŞULLAR DEVAM EDİYOR" Ancak bir gelişme olmaması halinde, Kıbrıs bölünmüş haliyle (Güney Kesimi) 2004'te AB'ye girecek. Ecevit hükümeti, sadece Rum tarafının Birliğe girmesi halinde adanın kuzeyini askeri anlamda ilhak etmekle çeşitli kereler tehdit etti. Ateşkes hattının kuzeyinde zaten 35 bin Türk askeri mevcut. Ama kuzeyde bir postal sesi duyulursa Rumlar da, hareketsiz kalmayacaklarını belirtti. Kıbrıs ihtilafını AB bünyesine taşıma perspektifinin, Türkiye-AB ilişkileri için ağır sonuçları olabilir.
Ecevit hükümeti, "Onbeşler"in geçtiğimiz ay Sevilla'da sergilediği temkinlilikten hayal kırıklığına uğradı. Çünkü Türkiye'nin üyelik müzakerelerinin başlaması için bir tarih belirlenmesi henüz söz konusu değil. Ön koşullar ise devam ediyor: Ölüm cezasının kaldırılması, insan hakları, olağanüstü hal durumu ve Kürtlere kültürel haklar tanınması.
Ankara'da iktidara Avrupa yanlısı bir geçiş olması, müzakereleri kolaylaştıracaktır. Üstelik Kıbrıs konusunda bir uzlaşmaya varılması olumlu etki yapacaktır. 3. bir dosya ise, Türk-Yunan ilişkilerinden dolayı karmaşıklaşan Avrupa Birliği ve Atlantik İttifakı arasındaki ilişkiler.
Yunanlar, NATO imkanlarının kullanımı konusunda Türkiye ve (Yunanistan hariç) "Ondörtler" arasında yapılan bir uzlaşmayı ("Ankara Metni") elbette kabul etmek durumunda kaldılar. Ama bunu "Ankara Metni'ne" ilaveten yapılan bir beyanattan hareketle yaptılar. Yunanlara bazı garantiler veren bu beyanat, NATO üyesi olup ama AB üyesi olmayan (yani Türkiye) bir devletin Avrupa savunma kararının özerkliğine muhalif çıkamayacağını içeriyor.
Türkler, bunun kabul edilemez olduğunu düşünüyor. Sonbaharda "Onbeşler"in, "Amber Fox" harekatı çerçevesinde Makedonya'da NATO'dan görevi devralması bekleniyor. Ancak AB ve NATO arasındaki "daimi düzenlemeler" konusunda bir anlaşmaya varılmaksızın böyle bir operasyonu düşünmek zorlaşıyor."