KIDEM TAZMİNATI MESELESİ

Şu günlerde gündemi pek meşgul etmese de yıl da en az bir kaç kez gündeme gelen kıdem tazminatı mesesi…

İşverenin isteği belki hiç kıdem ödememektir, işçinin isteği ise her durumda kıdem almaktır. Bu iki durumda mümkün olmayan iki olasılık olarak şimdilik kenarda dursun..

İçeriğini pek bilmemekle beraber medyadan öğrendiğimiz kadarı ile planda bir fon kurulması kararlaştırılmış, işten ayrılan işçi içinde kıdemini alabilmesi için uzunca bir süre beklemesi düşünüldüğü yazılıp çizilmekte…

Hali hazır durumda kıdem tazminatını işveren işçiye ödemekte bu durumunda devlete pek külfeti olmadığını düşünmekteyim.

Ama işçide işe ilk başladığında aklına kıdem hesabı düşmekte, ancak kıdem alamama olasılığını da hep aklının bir kenarına not etmekte. Aynı durum uzun süre işçi çalıştıran işveren içinde geçerli biriken kıdemleri gün geldiğinde ödeyip ödeyememe kaygısını taşımakta…

Şöyle bir orta yol bulunsa ne dersiniz!!!

Sigorta işveren payı ve işçi payı olarak hesaplanan primlerin yanında buna benzer tazminat primi de işçinin çalıştığı süre kadar aylık olarak SGK hesabına ödenmeli. İşten çıkartıldığı için kıdem alacağı olan işçide tazminatını İş kurdan yada SGK dan almalı, bugün nasıl işsizlik maaşı alınabiliyorsa o günde tazminat alınabilir.

Artı olarak da bu durum yasa koyucuları işten çıkartmaları zorlaştırıcı kanunlar çıkarmaya da yönlendirebilir!

Hakeza şirketin iflası durumunda da işçinin kıdem hakkı yasal bir güvencede devlet kontrolü kazanmış olur.

İşvereni iflas ettiği için tazminatını alamayan onlarca binlerce insan bugün mahkeme kapılarında tabiri caizse sürünmemiş olur. İş mahkemelerinin yükü bir nebze de hafiflemiş olur.

Yazdığımız bu birkaç satır belki yazdığımız ile kalır kimse okumaz. Nasıl göle maya çalmaya çalışan Nasrettin Hocaya gölde maya tutar mı hocam diyenlere, ‘’ ya tutarsa’’ demesi… 