Acıbadem Ankara Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Binnet, "Kıkırdak problemleri hücresel tedavilerin öncelikli uygulama alanı olarak belirlenmiştir. Bu yöntem, kişilerin kendi kıkırdak hücrelerini laboratuvarda çoğaltarak tekrar kişiye aşılanması esasına dayanan bir yöntemdir. Laboratuvar koşullarında kıkırdak hücreleri çoğaltılabilmekte ve eklem kıkırdağını yeniden oluşturabilecek kapasiteye erişebilmektedirler" dedi.Vücudu ve tüm yüklenmeleri taşıyan eklemlerdir. Eklemler içerisinde en büyük eklem olan dizlere hak ettikleri hassasiyeti göstermek gerekir. Acıbadem Ankara Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Binnet, kıkırdak zedelenmelerinin vücut üzerindeki olumsuz etkilerini anlattı. Prof. Dr. Binnet, eklem yüzlerini oluşturan 3-4 milimetre kalınlığındaki kıkırdak tabakanın çok hassas bir yapı olduğunun altını çizerek, "Yaralanmalara bağlı kıkırdak problemleri amatör, profesyonel sporcularda ve aktif bir yaşam tarzı olanlarda sıklıkla görülmektedir. Kıkırdak dokusunun mekanik olarak yük taşıma ve sürtünmeyi azaltarak hareket açıklığı sağlamak gibi çok önemli fonksiyonları vardır, ancak bu yapı çok hassas olduğu için düzelmesi oldukça zordur. Yaralanmış olan eklem kıkırdağının hiçbir şekilde tekrar iyileşmeyeceği düşüncesi yıllardır süregelen bir inanıştır. Erişkin ve gençlik çağındaki kişilerde eklem kıkırdaklarında oluşan zedelenmeler sıklıkla iyileşme bozukluğu gösterir. Kıkırdak zedelenmelerinin bir sonucu olarak eklemde erken bozukluk ve yaşlanma oluşur ve eklem mekaniği bundan olumsuz etkilenir" diye konuştu.Kıkırdak zedelenmelerinin belirtileriProf. Dr. Binnet, "Tedavi edilmeyen veya tedavi edilemeyen bu tür kıkırdak zedelenmeleri ilerleyen dönemde halk arasında kireçlenme olarak bilinen osteoartrite (ileri derecede eklem bozukluğuna) yol açarlar. Bu zedelenmelerin sık karşılaşılan belirtileri dizlerde ağrı, takılma, su toplaması, şişlik ve hareketlerde güçlüktür" ifadesini kullandı.Kıkırdak zedenlenmeleri için önlem ve tedavi"Öncelikle eklemlerimize fazla yük bindirmemek için kilo alımına dikkat etmeli, sağlıklı beslenmeye özen göstermeliyiz" diyen Prof. Dr. Binnet şöyle devam etti:"Fazla kilolar eklemlerimizin zorlanmasına ve erken aşınmaya sebep olur. Olmazsa olmaz bir diğer unsur ise, egzersizlerle diz çevresi adalelerimizi kuvvetli tutmaktır. Adalelerimiz yeterli kuvvette değilse ekleme binen yük fazlalaşır. Bütün bunları yaptıktan sonra dizimizdeki problemler günlük yaşamımızı güçleştiriyorsa doktora başvurmak gerekir. Yaşanan sorunlar kişilerin etkinliklerini, yaşam kalitelerini düşürür ve tedaviyi kaçınılmaz kılar. Bu durumda cerrahi ya da cerrahi olmayan bir dizi tedavi seçenekleri uygulanabilir. Eklem kıkırdağının kaybı ile birlikte gelişen ilerleyici bozuklukların tedavisi, günümüz hareket sistemi cerrahisinin çözüm bekleyen sorunlarının başında gelir. Büyük kıkırdak kayıpları ile birlikte olan kıkırdak yaralanmalarının bugüne kadar uygulanan tedavi yöntemleri kısa süreli bir iyilik hali sağlasa da hastanın kendi orijinal kıkırdağının tekrar yerine konulması mümkün olmamaktadır.""Kıkırdak problemleri hücresel tedavilerin öncelikli uygulama alanı olarak belirlenmiştir"Prof. Dr. Binnet, son 15 yıl içerisinde hücresel tedavilerin yaygınlaşması üzerindeki gözlemlerin bu teknolojinin hareket sistemine de uygulanabileceği görüşünün benimsenmesine yol açtığını vurgulayarak, "Erişkin kök hücre tedavi uygulamalarının günümüzde daha cazip tedavi seçenekleri olmayan ve çözüm bekleyen eklem hasarının veya hastalık süreçlerinin doğal tabiatını değiştirme potansiyeli vardır. Eklem hastalıklarının ve tedavilerinin uzmanlık alanı olan ortopedik cerrahideki uygulamalar içerisinde öncelikle kıkırdak hücreleri üzerine odaklanılmıştır. Bu yüzden kıkırdak problemleri hücresel tedavilerin öncelikli uygulama alanı olarak belirlenmiştir. Bu yöntem, kişilerin kendi kıkırdak hücrelerini laboratuvarda çoğaltarak tekrar kişiye aşılanması esasına dayanan bir yöntemdir. Laboratuvar koşullarında kıkırdak hücreleri çoğaltılabilmekte ve eklem kıkırdağını yeniden oluşturabilecek kapasiteye erişebilmektedirler. Bu yöntem ilk kez 1994 yılında İsveçli bir grup tarafından tanımlanmış ve kullanılmıştır. O tarihten bu yana ABD de ve Avrupa’da çok sayıda uygulama yapılarak etkinliği kanıtlanmış bir yöntemdir. Son on yıldır Türkiye’ de de yöntem başarı ile uygulanmaktadır. Bu güne kadar yapılan operasyonların sonuçları incelendiğinde yüzde 80 oranında çok başarılı sonuçlar alındığı tespit edilmiştir. Hastaların büyük bir çoğunluğunda belirtiler tamamen ortadan kaldırılmakta, daha da önemlisi eklem performansları tamamen düzeltilmektedir. Özellikle profesyonel kişiler için hasarsız olarak işlerine dönmeleri sağlanmaktadır" şeklinde konuştu.
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz