HABER

Kılıçdaroğlu, Danıştay'daki o anları anlattı

İçerik devam ediyor
İçerik devam ediyor

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Grupta Faruk Loğoğlu'na da protesto vardı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'na yönelik sözleri nedeniyle CHP grup toplantısında protesto edildi.

CHP grup toplantısı başlamadan önce grup toplantısına gelen bazı partililer, Loğoğlu'nu TBB Başkanı Metin Feyzioğlu'na söylediği sözler nedeniyle protesto etti.Partililer, Loğoğlu'nun yanına giderek, "Bizi ayak altına alamazsınız. Bizi küçük düşürecek konuşmalar yapıyorsunuz. Dışarı" diye tepki gösterdi. Loğoğlu, kendisini protesto edenleri sadece dinlerken, bazı CHP'li milletvekileri protestoculara tepki gösterdi ve "Bu şekilde bağıramazsın diye" dedi.Loğoğlu, "Hiç bir şey demiyorum, vatandaşın doğal hakkı" diye cevap verdi.

Loğoğlu, Feyzioğlu ile ilgili olarak, "Danıştay'daki olay çok üzücü bir tablo. Orada sorumlu tek bir kişi değil. Orada Cumhurbaşkanı'mızın, Başbakan'ın ve Feyzioğlu'nun ayrı ayrı artıları ve eksileri var. Feyzioğlu, bakımından artı ifade özgürlüğü bağlamında konuşabilir. Ama her yerde her şey söylenir mi? hayır o da doğru değil. Feyzioğlu'nun diğer bir artısı Allah'tan Başbakan'ın sert çıkışına karşı sakin davrandı. Ama Feyzioğlu, kendisine verilen zamandan çok daha uzun konuştu. Böyle ortamlarda size ne kadar zaman verildiyse o kadar süre konuşup o ortama saygı göstermek zorundasınız. Bunu çok ama çok aşarak saygısızlık etti" şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.

Loğoğlu tepkileri sessizce izledi.

Kısa süreli gerginliğin ardından Kemal Kılıçdaroğlu grup salonuna geldi ve kürsüye çıktı.

İşte Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları:

Devlet adamı dürüst olmalıdır, "Paraları sıfırlayın" dememelidir. Acaba ülkeyi yöneten bu niteliklere sahip mi? Şeyh Edebali’nin de devlet adamına öğütleri var.

Der ki;

"Ey oğul beysin. Bundan sonra güceniklik bize, gönül almak sana. Acizlik bize, hoş görmek sana. Bundan sonra bölmek bize, bütünlemek sana. Ey oğul öfken aklını mağrur eder. Bu yüzden sabırlı ol. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Cahiller arasındaki alime, zenginken fakir düşene, hatırlıyken itibarını kaybedene acı. Yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Nereden geldiğini bil ki gideceğin yeri unutma."

Bunu 700 yıl önce söylüyor. Dünyanın pek çok bilgini benzer öğütlerde bulunmuştur. Kin ve öfkeyle devletin yönetilemeyeceğini dünya örneği göstermiştir. 2014’de şimdi biz Şeyh Edebali’nin öğütlerini okuyoruz. 2014 Türkiyesi’nde bu öğütleri bir daha okumak ihtiyacı olduğu için. Keşke Türkiye bugün içinde bulunduğu çalkantılı süreci yaşamamış olsaydı.

MUTLAK GÜCE YENİDEN DÖNEN SÜREÇ

21. yüzyılda mutlak güç diye bir kavram yoktur. Güçler ayrılığı ilkesi vardır. Çağdaş demokrasilerde 4. Güç medya vardır. Mutlak güce yeniden dönen bir sürecin içine girmiş oluyoruz. Akılla yönetilmeyen toplumlar ağır bedeller ödemişlerdir. 21. yüzyıl Türkiyesi’nde ağır bedeller ödemek istemiyoruz, birinci sınıf demokrasi istiyoruz.

DÜŞÜNCEDEN KORKUYORLAR

Siyasetçi her eleştiriyi dikkatle dinlemek zorundadır. Eleştiri doğru olmayabilir ama biz aklımızı kullanacağız, sabırlı davranacağız, her eleştiriden ders çıkaracağız. Öfkeyle kalkıp öfkeyle oturursanız sadece kendinizi değil toplumu da ateşe atmış olabilirsiniz. Biz vekil dokunulmazlıklarının kalkmasını hep savunduk. Bir olmazsa olmaz dokunulmazlığımız var. O da kürsü dokunulmazlığı. Milletin vekili kürsüye çıkıp düşüncelerini özgürce dile getirecek. Biz titriyoruz acaba iktidar da gerekli özeni gösteriyor mu? Sözden korkulur mu? Düşünceden korkuyorlar. Kitap bile bazen bombadan daha tehlikeli diyebiliyorlar. Kürsüde yapılan her konuşma saygıdeğer konuşmadır.

"O TÖRENDE BİR KİŞİYE ELİMİ UZATTIM..."

Biz şimdi düşüncesini açıklayana tahammül edemiyor. Bunu bir diktatör bozuntusu söylüyor. Düşünceye tahammül edememek doğru değil. 10 Mayıs Danıştay’ın 146. Kuruluş yıldönümü. Törene ben de gittim. Tören sırasında gittiğimde ön sırada oturan devlet ricali vardı. Ben de onlara merhaba dedim. Saygı içinde ayağa kalkıp tokalaştık. Bir kişiye de elimi uzattım. Hafif öne doğru eğildi ama ayağa kalkmadı. Olabilir. Biraz sonra Genelkurmay Başkanı da içeri girdi. Baktım bu esas duruşa geçmiş. Elini uzatıyor, başını eğiyor.Beğenirsin beğenmezsin herkese saygı duymak zorundasın. Birinin önünde esas duruşa geçebiliyorsun ama eleştiriye tahammül edemiyorsun.

"HAYATIMDA GÖRDÜĞÜM..."

Önce Danıştay Başkanı sonra da Barolar Birliği Başkanı çıktı. Konuşmanın sonlarına doğru birisi koltuğunda oturamamaya başladı. Sonra yanındakilerle konuştu ama her seferinde ses tonunu arttırarak. Sonra ayağa kalktı, kürsüde konuşan hatibe ‘edepsizlik yapma’ dedi. Arada bir tarihten bahseder. Tarihi de bilmiyor. Hayatımda gördüğüm dünyanın en cahil adamı.

‘BUNU DUYUNCA KULAKLARIMA İNANAMADIM’

Konuşmada edebi aşan tek bir cümle yok. Bizi de eleştirdi muhalefet olarak. Biz de saygıyla dinledik, dinleyeceğiz

Arkadan daha büyük bir şey söyledi, söyledikleri için ‘baştan aşağı yalan’ dedi. Bunu duyunca kulaklarıma inanamadım. Hukukun üstünlüğü onun için baştan aşağı yalan tabi
AYM’de Başkan hukukun üstünlüğüne vurgu yaparsa, aynı benzer konuşmalar Danıştay’da da yapılırsa demek ki Türkiye’de bir sorun var
‘Sen buna müdahale ediyorsun, hukukun üstünlüğü yok’ diyorlar ama o buna tahammül edemiyor.

“FEYZİOĞLU’NUN SEÇİLMESİ VEKİLLERİN SEÇİLMESİNDEN DAHA DEMOKRATİK”

Feyzioğlu’nun Barolar Birliği Başkanlığı’na seçilmesi vekillerin seçilmesinden daha demokratiktir. Vekilleri halk mı seçiyor. Kandırıyoruz birbirimizi. Oturuyor beyefendi, bir liste yapıyor, vatandaşın önüne koyuyor, ıy ver diyor. Bu diktatör bozuntusu seçiyor. Gel yasayı değiştirelim diyoruz ama yanaşmıyor. Kenan Evren’in arkadaşı da ondan. O da bir darbeci. Kapalı kapalı ardında kendi arka bahçesi olan memur sendikasıyla sözleşme yaptı.

“DİKTATÖR BOZUNTUSU”

Kendi vekillerine tuzluk dedi. Kendi vekillerinden biri ‘nasıl dersin’ dedi. Diktatör derken kusura bakma sen diktatör değil diktatör bozuntususun.
Bir ülkeyi yöneten kişi milletin önüne çıkıp ‘Yasama ve yargı benim için ayak bağı’ derse o diktatördür.

Çoğunluğu var ama yine de içine sindiremiyor
Arada bir yargıçlığa da soyunuyorlar. ‘Ben Silivri davalarının savcısıyım’ demedi mi? Şimdi kalkmış timsah gözyaşları döküyor. Bazıları haksız yere içerideymiş.

“DİKTATÖRLER AYNI ZAMANDA KATİLDİR”

Anayasamızda bir hüküm var. Kimseden izin almadan saldırısız ve silahsız herkes gösteri yapabilir diyor. 1 Mayıs’ı kutlayacaklar, yasak getiriyor. Yasak getiren adam demokrat değil diktatördür.
Çiftçi Başbakan’ı bulmuş derdini anlatacak. ‘al ananı da git’ diyor.

Bu diktatör talimat verdi, 34 yurttaşımız öldürüldü. Ankara’nın karanlık dehlizlerinde bu olay kaybolmayacaktır diyordu. Çıkardı mı? Çıkarmadı. Diktatörler aynı zamanda katildirler,
İstanbul Barosu dünyanın en büyük 3. Barosu… Yöneticilerini yargılamaya kalktı yasalara aykırı olarak.

CHP olduğu sürece senin söylediklerin gerçekleşmeyecek.
Gazetecilere ‘boyunlarınızdaki tasmaları ben çıkardım’ dedi. Boyunlarında tasma olanlarla havuz medyasını oluşturdu.
Fezlekeler görüşülürken TBMM’de fiili yasak uygulandı vatandaşlar görmesin diye. Neden korkuyorsunuz? Diktatörler kime kardeşim dediyse bir süre sonra arkadan hançerleniştir
Esad’a kardeşim dedi, beraber tatil yaptılar bir baktık elinde hançer arkadan hançerliyor.

“BU KADAR PARAYA AŞIK ADAM GÖRMEDİM”

Hayatımda bu kadar paraya aşık bir adam görmedim. Para deyince sigortaları atıyor. Hele yeşil olursa dolar olursa sorun yok

“MENDERES KİM SEN KİM”

AYM’ye gayri milli diyeceksin, iş adamlarına vatan haini, çiftçiye al ananın da git diyeceksin. Sonra da kalkacaksın diyeceksin ki ‘Bu ülkede bize karşı darbe yapılıyor’… 17 Aralık sürecini niye darbe olarak yorumluyor

Şimdi gitmiş 60’lardan Menderes’ten bahsediyor. Menderes kim sen kim? Onun adını ağzına alacak son kişisin. Menderes çocuklarına ‘paraları sıfırla’ demedi. Menderes o kadar temizdi ki çocuklarına ‘Ben başbakanken ticarete atılmayın diye öğüdü’ vardı.

"YENİ SAVCILAR DA AYNI ŞEYİ SÖYLEDİ”

17 Aralık’ta darbe diyor.. Allah aşkına neyin darbesi. Bu diktatör bozuntusuna soruyorum. 700 milyarlık kol saatini senin bakanın koluna darbeciler mi taktı?

100 milyon dolardan 10 lira eksik.. Senin oğluna Suudi Arabistan’dan darbeciler mi gönderdi
Senin bakanlarının çocuklarının yatak odalarına boy boy 7 kasayı darbeciler mi yerleştirdi
Senin önüne 18 Nisan 2013’te senin bakanların devletin sırlarını Reza Zarrab’a satıyor diye raporu darbeciler mi koydu? Bunlara cevap veremez. En ufak şeye cevap veriyor, bunlara gelince tık yok. Kendisi bu işin başı. Bunları sonuna kadar takip edeceğiz
Senin bakanın Zafer Çağlayan’ı 28 seferde 52 milyon dolar rüşvet aldığını darbeciler mi iddia ediyor
Muammer Güler’in 10 seferde 10 milyon dolar aldığını darbeciler mi iddia ediyor
O savcıları görevden aldın. Ama yeni atadığın savcılar da aynı şeyleri söyledi.

"DARBE FALAN YOK”

Darbe paranoyasının arkasına saklanmasın. Ortada darbe falan yok. Sen bu milletin cebine darbe yaptın. Senin çocukların, bakanların köşeyi döndü.

En Çok Aranan Haberler