CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, KARAR TV'de Elif Çakır ve Taha Akyol'un sorularını yanıtladı.
"Kovid-19'a karşı aşılama çalışmalarının gecikmesine" ilişkin soru üzerine Kılıçdaroğlu, "Beş maskeyi dağıtmaktan aciz bir iktidarın bu aşı olayını çözme şansı zaten yok." dedi. Kılıçdaroğlu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın aşıyla ilgili söylediklerinin birbiriyle çeliştiğini savundu.
Bilim Kurulu'nun sözcüsü olması ve alınmasına karar verilen önlemler ile iktidara düşen görevleri açıklaması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Vatandaş olarak biz de güven duyardık. Tam bir güvensizlik üzerine inşa edilen bir tablo var." diye konuştu.
Aşılarla ilgili konulara kimin karar verdiğini bilmediğini dile getiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sayın Bakan çıkıyor, açıklamalar yapıyor. Açıklamalar Bilim Kurulu'nun açıklamaları mı? Yoksa kendi açıklamaları mı? Yoksa Saray'ın açıklamaları mı? Bundan haberimiz yok. Bu aşı işini beceremediler. Beceremeyeceklerini ben gayet iyi biliyorum. Emin olun bizim belediyelere bu yetki verilseydi, bizim belediyeler bunun hepsini çözerdi."
Kılıçdaroğlu, koronavirüs tedbirleri kapsamında bugün tam kapanma sürecine girildiğini hatırlatarak, İstanbul'daki 1,5-2 milyon insanın kıyı kesimlere gittiğini, böylece İstanbul'daki virüsün de kıyı kesimlere taşınacağını söyledi.
Oradaki hastanelerde yeterli yatak kapasitesi bulunmadığını belirten Kılıçdaroğlu, "Eğer kapanma kararını alıyorsanız ulaşımı da engellemeniz gerekiyordu. Kişiler evlerinde oturacaklardı ve siz onlara bakacaktınız hastalık olduğu zaman. Sorun çok ama bunları yönetemiyorlar." diye konuştu.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, "tam kapanma" kararını doğru bulduğunu belirterek, "Ama kapanmayla beraber ekonomik önlemleri alacaksınız. Bu insanları eve kapatıyorsunuz, güzel. Bu insanlar nasıl geçinecek?" dedi.
KOSGEB vasıtasıyla toplamda 5 milyar lira bütçeli yeni bir destek programı başlatıldığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Esnaf ne yapacak?" sorusunu yöneltti.
"18 günlük kapanmanın ekonomik bilançosu, ayrılması gereken bütçe ne olmalıydı? Böyle bir çalışma yaptırdınız mı?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, bu yönde bir çalışmanın olmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bana göre bu rakamlar çok önemli. İstanbul Havaalanı işletmecilerine sağlanan avantaj 21 milyar lira. Otoyol işletmelerine 2020 yılında verilen garanti ödemesi 10 milyar 100 milyon lira. Şehir hastanelerine sağlanan hizmet bedeli ve kira 17 milyar 600 milyon lira. Elektrik üretim şirketlerine sağlanan avantaj var 2020 yılında 3 milyar lira. Elektrik dağıtım şirketlerine sağlanan bir avantaj var, 2 milyar lira. Digitürk'ün Katarlı ortağı vardı, 'parayı ödemiyorum' dedi, 900 milyon lira da ona avantaj sağlandı. Topladığınız zaman bunların sayısı, şirket ve kişi 50'yi geçmiyor. 50 kişiye sağlanan imkan, 54 milyar 600 milyon lira. Esnafa ne verilecek?
Bütçenin fazla verdiğinin açıklandığını aktaran Kılıçdaroğlu, "Bütçe fazla verdiyse bu parayı niye esnafa vermiyorsunuz? Kredi demiyorum. Doğrudan doğruya hibe. Hibe vereceksiniz." şeklinde konuştu.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, plansız ve kontrolsüz kararlar alındığını, bunların uygulanabilirliğinin olmadığını savundu.
Zor durumda olan vatandaşın düşünülmediğini, devletin yandaş, büyük ihale alan şirketlere her türlü imkanı verdiğini iddia eden Kemal Kılıçdaroğlu, "22 milyar lira bütçe fazla verdi, ilk 3 ayda' açıklamaları öyle. 22 milyar lira fazla verdi ne anlama geliyor? Bir, ben vatandaştan tahminimden çok daha fazla vergi aldım. İki, 'hayır, yani vergi almadım ama tasarruf yaptım, 22 milyar lira harcamam gerekirdi, bunları harcamadım tuttum' O zaman şimdi harcayacaksın bu parayı. Kime vereceksin? Esnafa vereceksin, günlük geçinen insana vereceksin." değerlendirmesini yaptı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, hükümetin güven vermek istiyorsa, milletin önüne çıkıp, "Bütün dünya bunu yaşıyor. Ciddi anlamda paraya ihtiyacımız var. Ben de sosyal devletin gereği olarak vatandaşıma bakacağım. Hiç kimseyi aç yatağa yatırmayacağım ve bu fedakarlığı önce devlet olarak ben yapacağım. Tasarruf yapacağım ve israfı engelleyeceğim." demesi gerektiğini söyledi.
Bunun yapılabileceğini kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Dünya kadar israf var. Allah aşkına benim mi 13 uçağım var? Pandemi döneminde siz kalktınız saraya yeni lüks, dünyanın parasına Mercedesler aldınız. Bu kadar araba neyinize yetmez? Bir yerden maaş değil, 5 yerden maaş alan var. Bu israf değil midir? Onların yerine siz en azından 100 tane asgari ücretli üniversite mezununu sigortalı olarak çalıştırabilirsiniz. Dolayısıyla 'israfı önleyeceğim' diyeceksiniz ve örnek vereceksiniz. Şunları, şunları, şunları yapacağım... Vatandaşla devleti yönetenler arasında güven ilişkisinin oluşması lazım.
Kamu özel iş birliği, 54 milyar lira. Çağıracağım onları, zaten sayıları 50 kişi, 'Gelin arkadaşlar, bak esnafa dükkanı kapat dedim kapattı. Vatandaşa evine kapan dedim, kapandı, onlar en büyük fedakarlığı yapıyor. Benim onlara bakmam lazım. Bu 54 milyarı size daha sonra ödeyeceğim, ama izin verin, bu parayı şimdilik ben bu insanlara ödeyeyim sosyal devletin gereği olarak, siz batmazsınız, bir şey olmaz size ama bu insanlar perişan olur. Bunların çoluk çocuğu var ve ben sosyal devlet olarak bunlara güvenceyi vermek zorundayım.' Bunun yapılması lazım."
Merkez Bankasının kontrollü şekilde para basabileceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Ama bu parayı götürüp yine bu müteahhit tayfasına vermeyecek, bu beşli çeteye vermeyecek. Bu parayı götürecek esnafa, vatandaşa verecek. Yoksulluk çeken insanlara verecek." dedi.
Belediyelerin yardım kampanyaları açtığını, vatandaşın yatırdığı parayla fakir fukaranın masrafının karşılamasını istediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu paraya el konulduğunu, bunun en büyük hatalardan biri olduğunu söyledi.
Belediyelerin para yardımının yasaklandığını, bunun serbest bırakılması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, kimin ihtiyaç sahibi olduğunu en iyi belediyelerin bildiğini dile getirdi. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sadece CHP'li belediyeler için söylemiyorum. AK Parti'li belediyeler de kimin fakir olup olmadığını gayet iyi bilirler, gider yardımı yaparlar. Bunun önünün açılması lazım. Son derece basit bir kararla açılması lazım.
Yine aynı şekilde. Sayın Erdoğan çağıracak İçişleri Bakanını, 'Bütün kaymakamlara talimat ver, bütün gecekondu bölgelerindeki bakkallarda ki veresiye defterini satın alacaksınız kardeşim.' diyecek. Orada fakir fukara gidip ekmek alırken veresiye defterine yazdırıyor. Satın alın kardeşim, 'tamamını siz ödeyeceksiniz' deyin. Çok büyük paralar değil, o insanların bakkaldan veresiyeyle satın aldıkları ürünlerin karşılığını devlet ödemiş olacak. Düşünebiliyor musun vatandaşla devlet arasındaki güveni?"
CHP'li belediyelerin düzenli olarak ihtiyaç sahiplerine yardım yaptığını ve buna ilişkin rakamları her hafta kamuoyu ile paylaştıklarını belirten Kılıçdaroğlu, 20-26 Nisan'da 847 bin 164 haneye ayni yardım, 221 bin 478 haneye de nakdi yardım yapıldığını bildirdi. Kılıçdaroğlu, ramazan ayının başlangıcından 26 Nisan'a kadar 2 milyon 76 bin 813 haneye yardım götürüldüğünü kaydetti.
Bu yardımların toplam tutarının 99 milyon 312 bin 35 lira olduğunu, bunun bir kısmının vatandaşlardan bağış olarak alındığını, kalan tutarın da doğrudan belediyelerin kendi bütçesinden karşılandığını anlatan Kılıçdaroğlu, "Bakın bu iktidarın oturup CHP'ye dua etmesi lazım. Eğer 2 milyon 76 bin haneye yardım götürülmeseydi kim götürecekti o yardımı? Bir toplumsal buhran çıkardı ortaya." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine, parti binalarına asılan "128 milyar dolar nerede?" yazılı afişlerin indirildiğini hatırlatarak, bu konuda şu ana kadar açılan hiçbir dava olmadığını, tutanaklarla Kabahatler Kanunu'na göre ceza uygulandığını, cezaları yargıya taşıyacaklarını belirtti.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Davalar devam ediyor ama şöyle bir artısı oldu. Onların bu girişimi, '128 milyar dolar nerede?' sorusunun 83 milyon tarafından öğrenilmesine yol açtı." değerlendirmesinde bulundu.
Merkez Bankasının bağımsızlığıyla ilgili CHP olarak Meclis'e bir kanun teklifi sunacakları bilgisini veren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Arkadaşlarımıza talimat verdim, yarın veya öbür gün bir kanun teklifi verecekler Merkez Bankasının bağımsızlığıyla ilgili. Merkez Bankası sıcak siyasetin dışında kalırsa güven verir, topluma da güven verir, dış piyasalara da güven verir. Ekonomi dışa açık bir ekonomi, serbest kur politikası var, dolayısıyla dünyadaki bütün sermaye çevreleri güven veren bir kurum görmek ister. Bilançoların şeffaf olup olmadığını sorgulamak ister."
Kılıçdaroğlu, bu kanun teklifi için MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de desteğini isteyeceklerini aktararak, "Grup başkanvekili arkadaşlarımız, MHP grup başkanvekilleri ile görüşürler. Derler biz böyle bir kanun teklifi veriyoruz. Arzu ederseniz ortak verelim veya siz verin, biz sizi destekleyelim." ifadesini kullandı.
Bahçeli'den destek alacakları konusunda umutlu olmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Çünkü kendisini çok fazla Erdoğan'a endeksledi. Şöyle bir özelliği var Bahçeli'nin, dün o sözü söyledi ama üç gün sonra tam tersini, 180 derece tersini söyleyebilir, yapabilir. Beni üzen de zaten bu. Yapmaması lazım. Türkiye'nin çıkarlarını düşünmesi lazım. Merkez Bankası hepimizin bankası ve çok değer vermemiz gereken bir kurum. Bağımsız olması lazım." dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu'nun, yıl sonu enflasyon beklentilerinin yüzde 12 olacağı tahminine ilişkin soru üzerine de daha önce bu rakamın yüzde 9 olarak açıklandığını hatırlattı. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Dördüncü aydayız sapmaya bakın, 9'dan 12'ye. Ne demektir bu, 6 ayda bir Merkez Bankasının başkanını değiştirirseniz, önümüzdeki 4 ay sonra bir daha oturursunuz masanın başına, yeni enflasyon rakamını açıklarsınız. Çünkü Merkez Bankasını banka olmaktan çıkardılar. Hedefe kilitlenmekten çıkardılar. Saraya bakıyor, oradan gelecek talimata göre karar veriyor."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ABD Başkanı Joe Biden'ın 1915 olaylarını "soykırım" olarak nitelendirmesine ilişkin tepki göstermedikleri yönünde eleştiriler olduğunun hatırlatılmasına karşılık, bu konuda 22 Nisan'da yazılı açıklama yaptığını belirtti.
Kılıçdaroğlu, açıklamada, "sözde soykırım ifadesi kullanılırsa bunun Türkiye-Amerika ilişkilerine büyük zarar vereceğini, bu konunun tarihçilerin alanına girdiğini, dolayısıyla bunun sıcak siyasete konu edilmemesi gerektiğini" söylediklerini aktardı.
Biden'ın, 24 Nisan'daki açıklamasından sonra da parti sözcüsünün açıklama yaptığını, kendisinin de daha sonra bu konuda görüşlerini ifade ettiğini anlatan Kılıçdaroğlu, asıl konuşması gereken kişinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğunu söyledi. Kemal Kılıçdaroğlu, "Aslan gibi kükremesini bekliyordu, bütün tabanı bekliyordu. Konuşacak ve aslan gibi kükreyecekti. Ve benim anlatımıma göre kedi gibi miyavladı. Bir şey yapmadı." görüşünü savundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ülkeyi çok kötü yönettiğini ileri süren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Türkiye'nin çıkarlarını savunabileceğini hiç ama hiç düşünmüyorum. Bir devletin başkanı Allah aşkına 'Biden bana ne zaman telefon edecek' diye bir beklenti içine girer mi? Böyle bir beklenti olabilir mi? Kesinlikle bunları reddediyorum. Erdoğan'ın bu saatten sonra yapacağı şey gerçekten sandığı koyup, halkın hakemliğine başvurmasıdır."
Bu ülkede bağımsız yaşamak istediklerini, bir egemen gücün gölgesini asla kabul etmeyeceklerini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"İdlib'de 33 askerimiz şehit edildi, şehit edenler belli, siz koşa koşa Putin'e gittiniz. Putin aldı, kapıda kaç dakika beklettiğini kronometreyi koydu, televizyonlardan izletti. Erdoğan kapısında dakikalarca bekledi, sonra içeriye aldı. Bu, benim onurumu zedeliyor ama onun onurunu zedelemedi. Onun için diyorum. Burada, Erdoğan artık bir milli güvenlik sorunu haline gelmiştir, egemen güçlere karşı Türkiye'nin çıkarlarını savunacak noktada değildir. Bakın, bu lafın çok iddialı olduğunu biliyorum ama bunu bilerek söylüyorum."
"Mısırla niye kavga ettiler?, Doğu Akdeniz'de niye dışlandık?" sorularını soran Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin şu anda dış politikada en zayıf dönemini yaşadığını, Filistin, Mısır, Libya, Suriye, Irak, İran, Rusya ve Yunanistan dahil "barışık olduğu" hiçbir ülke bulunmadığını söyledi.
Kılıçdaroğlu,"Yunanistan Dışişleri Bakanı Türkiye'ye gelecek, Türkiye'de kalkacak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne meydan okuyacak. Yunanistan bunu yapar mıydı? Kimin sesi çıktı? Erdoğan'ın sesi mi çıktı, çıkamaz, mümkün değil. Koltuk derdine düşerseniz memleketi bu hale getirirsiniz. Bir yöneticinin temel felsefesi ülkesinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutmaktır, kendi koltuğunu değil." diye konuştu.
Biden'ın "soykırım" nitelemesinin ardından S-400'ler sebebiyle ilave yaptırımların uygulanması gibi daha kötü senaryoların gündeme gelip gelmeyeceğinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Halk Bankası olayı var, Rıza Sarraf'ın orada itirafçı olduğu söyleniyor, kimlere rüşvet verdiği, ne kadar rüşvet verdiğini açıkladığı söyleniyor." dedi.
"Bunlar size gelen özel bilgiler mi?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, bunların Amerika'daki temsilciden gelen bilgiler olduğunu, tutanakların bir süre sonra tamamen yayınlanacağını ve gerçeklerin ortaya çıkacağını söyledi.
Tayin edilen büyükelçiyi üç aydır kimsenin muhatap almadığını, güven mektubunu veremediğini, davet bile edilmediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin böyle bir duruma hiç gelmediğini savundu.
Kılıçdaroğlu, dış politikada yetişmiş insanlar olduğunu belirterek "Allah aşkına siz oraya eski bir milletvekilini hangi gerekçeyle gönderdiniz. Rüşvet alandan büyükelçi yaptılar ya. Rüşvet alan adam büyükelçilik yapar mı ya, bayrak taşıyor. Türkiye'nin bir itibarı, bir saygınlığı var." diye konuştu.
Salı günü konuşma yaptığını ve çarşamba günü Erdoğan'ın grup toplantısı yapmasını beklediğini belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Yapmadı. Niye yapmadı? Benim söylediklerime cevap veremiyor, veremez de zaten. 128 milyar dolarla ilgili de salı toplantı yapmıştım, çarşambayı bekledim ne söyleyecek diye, o gün de yapmadı. Çünkü herkes bekliyordu, Erdoğan konuşacak çarşamba günü ne söyleyecek acaba diye ama yapmadı. Eğer siz, bütün sorulara yanıt vermiyorsanız o zaman sizde bir sorun var, bir şeyler yanlış gidiyor demektir."
Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin S-400'lerin aktif hale getirilmesini istemesine ilişkin bir soru üzerine, bunun aktive edilmeyeceği söyledi. Bahçeli'ye burada bir görev düştüğünü ifade eden Kılıçdaroğlu, "Süre versin, 6 ay içinde aktive etmezlerse hükümetten desteğimi çekeceğim...Yiğit adamsa bunu yapsın. Niye yapmıyor?" dedi.
Kılıçdaroğlu, "Bay Kemal dendiği zaman ne hissediyorsunuz?" sorusuna ise "Gülümsüyorum" yanıtını verdi. Bir insanın, muhatabını, rakibini veya bir başka partiyi eleştirebileceğini ancak söyleyecek bir söz bulamıyorsa başka yöne savrulacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Bay Kemal de onun savrulduğu bir başka alan. Ben de ona şöyle söylüyorum. Bay Kemal olmak kolay bir şey değil yani. Dürüst adam olacaksınız, yolsuzluk yapmayacaksınız, kul hakkı yemeyeceksiniz, onurlu duracaksınız, birisi sana mektup yazdığında 'aptal olma' dediğinde sen bunu onur meselesi yapıp, en ağır şekilde buna yanıt vereceksin, mektubunu hemen aynı sertlikte geri iade edeceksin. Bunları ancak Bay Kemal yapar, o yapamaz."
Kılıçdaroğlu, seçim sistemiyle ilgili ne düşündüğünün ve neyi müzakere ettiklerinin sorulması üzerine, hem siyasetçilerin hem de bu işi iyi bilen akademik dünyadan insanların değişik seçenekler getirdiğini ve bütün seçenekler üzerine çalışmalar yaptıklarını söyledi. Hangi seçim sistemi getirilirsen getirilsin kendi açılarından çok büyük bir sorun olmadığını belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Burada sorun şurada, sadece iki partiyi mi ayakta mı tutalım, yoksa çok partili bir rejimimiz mi olsun? Çok partili bir rejim istiyorsak yeni arayışlara gerek yok. Barajı biraz makul düzeye düşürürsünüz, yolumuza devam ederiz ama benim bildiğim kadarıyla Erdoğan'ın barajı düşürmeye niyeti yok. Çünkü yüzde 10 baraj kalsın, MHP baraj altı kalır, ee kalırsa kalsın. Ben daha fazla milletvekili çıkarırım ama barajı düşürürsem bizim çıkaracağımız milletvekili azalır diye bir düşüncesi olduğunu düşünüyorum."
HSK üyeliği seçimlerine ilişkin "dostlarıyla" görüşüp görüşmediklerinin ve "dostlar" nitelemesinin kimlerden oluştuğunun sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, İYİ Parti, Demokrat Parti ve Saadet Partisi'nin içinde bulunduğu resmi ittifak ile şimdi de güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunan Gelecek Partisi ve Deva Partisi'nin bunun içinde yer aldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu için ittifak olarak biz kendi aramızda görüşmeleri yaptık. İktidar partisi, biz 2 yargıç kontenjanı verelim diyorlar ittifaka, siz kendi aranızda ne yaparsanız yapın, diğerlerini biz atayalım diye. Bunu doğru bulmadık, sayısal olarak doğru bulmadık. Kabul etmezseniz biz kendimiz seçeceğiz diyorlar. Kurallara aykırı olarak seçecekler, üç aday seçilecekse bir kişi üç adaya da aynı zamanda oy verecek. Bu, kurallara aykırı ama biz bunu yapacağız diyorlar. Yaparlarsa da kendileri bilirler."
Parlamentonun seçeceği yargıcın özgeçmişine, yaşamı boyunca aldığı kararların Yargıtay tarafından ne kadar bozulup, onandığına, makaleleri olup olmadığına, yabancı dil bilip bilmediğine bakılması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, bunlara bakılmadığı zaman tamamen yandaş hakim seçildiğini söyledi.
Erken seçim beklentisi olup olmadığı sorusu üzerine ise Kılıçdaroğlu, siyasi iktidarın Türkiye'nin karşılaştığı sorunların getirdiği yükü uzun süre sürdüremeyeceğini, her geçen gün vatandaşın üzerindeki maliyetin ağırlaştığını söyledi. Kılıçdaroğlu, "Makul olanı 2021'in sonbaharında seçim yapmaktır. Erdoğan, biraz ekonomiyi düzelttikten sonra seçime giderim diye düşünüyor büyük bir ihtimalle ama görünen tabloda bu, mümkün görünmüyor." dedi.
Kılıçdaroğlu, çektikleri videoda Türk pasaportunu aşağıladıkları gerekçesiyle gözaltına alınan gençlerin sorulması üzerine, şunları kaydetti:
"Bu pasaportları veriyorsunuz, adamlar bu pasaportla insan kaçakçılığı yapıyor. Onlara dokunan oldu mu? Hayır. Valiye soran oldu mu, belediye başkanına soran oldu mu? Hayır. İki genç şaka yapıyorlar. Siz bunları alıyorsunuz, incecik ellerine, bileklerine kelepçe takıyorsunuz. Sonra çıkarıyorsunuz fotoğrafçıların önüne, fotoğraflarını çekiyorsunuz, bunları yayınlıyorsunuz, aşağılıyorsunuz. Devlet bu mudur ya? Devlette hoşgörü denen bir kavram vardır."
(AA)