CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu. 'Erken seçim' açıklaması yapan CHP lideri, "Önümüzdeki süreç parlak bir süreçtir, yeter ki önümüze sandığı koysunlar. Bir kişi karar verecek ona, cesareti varsa sandığı koyar" dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın cuma hutbesindeki sözlerine tepki gösteren Kılıçdaroğlu, "Atatürk'ün TBMM'yi açış konuşması vardır. 13 Ağustos 1923. "Her gün Ayasofya'ya haç asıp gözdağı vermeleri ile hassas duygularımız incindi" diyor. Dönemin Mustafa Kemal'i diyor. Bu beylerin haberi var mı bundan? Dolayısıyla liyakat dediğiniz farklı bir kavramdır. Adaletli olacaksınız. O koltuğa kimlerin gelip oturduğunu bileceksiniz. Siz kalkıyorsunuz, bir din insanına asla yakışmayacak lanet sözcüğü kullanılır mı? Birlik, beraberlik varken. Belki lanet sözcüğünü Erdoğan için kullanmış olabilir onu da söylesin. Ona rağmen bu sözcüğü bir din adamının kullanması asla doğru değil. Dua okunur, okusaydın o zaman. Bunlar liyakatin de ne olduğunu bilmiyorlar. Gerçeğin de ne olduğunu bilmiyorlar. O koltuğun kendisine paye vereceğini sanıyorlar. Siz sadece o koltuğu kirletiyorsunuz" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları:
Pandemi sürecinde tarih yazan, mücadele eden, engelleri aşan belediye başkanlarımıza her ortamda bir tarih yazdıkları için teşekkür ettim. Bunun arkasındaki güç CHP'lilere aittir. Yani hepimize aittir.
Önümüzdeki süreç parlak bir süreçtir, yeter ki önümüze sandığı koysunlar. Bir kişi karar verecek ona, cesareti varsa sandığı koyar.
Bir ayıbı dünya görmesin diye izin vermiyorlar. Dünya görüyor zaten. Bir karanfil bırakmayı engelliyorsan, o ülkede demokrasinin olmadığını, bütün dünya görüyor. Bizi üzen bu tablo.
Osman Kavala, tam bugün 1001 gün oldu içeride. 3 kez tahliye edildi. Mahkemeden beraat kararı verildi, her tahliyeden sonra tekrar tutuklandı. Bunlar olmaz, devlete yakışmaz. Beraat etmişse, beraat etmiştir. Yeni bir suç uyduruyorsanız siz Osman Kavala'dan intikam alıyorsunuzdur. Olay intikama dönüşmüştür, tıpkı Selahattin bey gibi. Sanıyorlar ki bunlar biz ettik, siz etmeyin falan diyecekler, niye desin, bunlar suçlu değil ki.
Gazeteciler de aynı şekilde. Müyesser Yıldız, Barış Pehlivan, Murat Ağırel, Hülya Kılınç, hapiste tutuluyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, kalemini satmayan hiçbir gazeteci zorun karşısında diz çökmez.
Belki de bizim bugüne kadar yaptığımız en düzenli kurultaydı. Hiçbir şekilde hiç kimseyi üzmemeye özen gösteren bir kurultayı gerçekleştirdik. Emeği geçen bütün arkadaşlarıma yürekten teşekkür ederim. Bu kurultayda ikinci yüzyıla çağrı beyannamesini dillendirdik. İşsizlik vardı, yoksulluk vardı, adaletsizlik vardı, torpil vardı, bunları sonlandırmak gerekiyordu. Yolsuzlukla mücadele vardı. Bunları kimlerle ve nasıl yapacağız. Bunları dostlarımızla gerçekleştireceğiz. Dostlarımızla deyince, havuz medyasında bir titreme meydana geldi. Vay efendim kim dostlarımız. Kim olacak, 13 maddeye evet diyen herkes bizim dostumuzdur.
Biz demokratik yollardan bir dikta yönetimini sonlandıracağız. İşin özür budur. Yeni bir anayasa yapacağız. Hiçbir zaman toplumu temsil eden kesimler ortak bir anayasa yapamadılar. En son değişiklik OHAL'de yapıldı. Baskı döneminde yapıldı. Anayasa kitapçığını eline alan her vatandaş, bu benim anayasamdır diyecek. Bütün siyasi tarafların bir araya gelmesiyle demokratik bir anayasa yapacağız. Gerçek anlamda milli irade olacak. Bu anayasada Cumhurbaşkanı tarafsız olacak. Cumhurbaşkanı herkese eşit mesafede olacak.
Gazi Mustafa Kemal, İstanbul işgal edildiğinde İngiliz Muhipler Cemiyeti kuruluyor. Saray desteği veriyor. Mustafa Kemal için idam fermanı çıkarılıyor. İdam fermanı çıkaran da Şeyhülislam Dürrizade Abdullah. Neden düşmanla mücadele ediyorsun? Boğaz'a demirlemişler keyfimiz yerinde. Sevr'i imzaladılar. Rifat Börekçi de dönemin Diyanet İşleri Başkanı'ydı. Ankara'da milli Kurtuluş Savaşı kahramanlarından birisidir. O da Şeyhülislam'ın tam aksine açıklama yaptı. Çıkacaksınız, öyle bir konuşma yapacaksınız ki, geri almak için çaba harcayacaksınız. Bu o koltuğun hakkını veremiyorsun demektir. Bilgili, birikimli değilsin sen. Atatürk'ün TBMM'yi açış konuşması vardır. 13 Ağustos 1923. "Her gün Ayasofya'ya haç asıp gözdağı vermeleri ile hassas duygularımız incindi" diyor. Dönemin Mustafa Kemal'i diyor. Bu beylerin haberi var mı bundan? Dolayısıyla liyakat dediğiniz farklı bir kavramdır. Adaletli olacaksınız. O koltuğa kimlerin gelip oturduğunu bileceksiniz. Siz kalkıyorsunuz, bir din insanına asla yakışmayacak lanet sözcüğü kullanılır mı? Birlik, beraberlik varken. Belki lanet sözcüğünü Erdoğan için kullanmış olabilir onu da söylesin. Ona rağmen bu sözcüğü bir din adamının kullanması asla doğru değil. Dua okunur, okusaydın o zaman. Bunlar liyakatin de ne olduğunu bilmiyorlar. Gerçeğin de ne olduğunu bilmiyorlar. O koltuğun kendisine paye vereceğini sanıyorlar. Siz sadece o koltuğu kirletiyorsunuz. Kitabımız insanlara 'güzel söz söyleyin' der.
Liyakat sistemi olduğu zaman bu tür adamlar devletin kademelerinde yer almazlar. AK Partili kardeşlerime söyleyeyim, güreşçiden banka yönetim kurulu üyesi olmaz.