CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara'daki terör saldırısına ilişkin, "İstihbarat zafiyeti nasıl olmasın? Bal gibi istihbarat zafiyeti var. İstihbarat konusunda Türkiye sınıfta kalmış durumda. Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne 500 metre mesafede 97 gencimiz, vatandaşımız hayatını kaybediyor, 2 canlı bomba" dedi.
İŞTE O PATLAMA ANI
Kılıçdaroğlu, Halk Tv'de canlı yayımlanan "Halk Arenası" programında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"Tiyatro sanatçısı Levent Kırca'nın hayatını kaybettiğinin" hatırlatıldığı Kılıçdaroğlu, Kırca'nın Türk tiyatrosunun önemli isimlerinden olduğunu söyledi.
Kırca'nın ağırlıkla siyasileri hicvettiğini, siyasilerin de bunu olgunlukla karşılayarak saygı duyduklarını belirten Kılıçdaroğlu, AK Parti ile başlayan dönemde mizahın dışlandığını, sansürlendiğini, Kırca'nın devre dışı bırakılarak, sanatını yapmasının engellendiğini savundu.
Hitler'in Propaganda Bakanı Joseph Goebbels'in, "Gazeteciler bir piyano tuşları gibi olmalı, biz hangi tuşa basıyorsak, o sesi vermeli" dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, gelinen sürecin, Goebbels'in uyguladığı politikaların benzeri olduğunu ileri sürdü. Birçok gazetecinin yargılandığını ve cezalar aldığını kaydeden Kılıçdaroğlu, bu durumda, gazetecilerin yazılarını yazamayacağını söyledi.
"Levent Kırca'nın arkasından, 'ünlü alkolik öldü' diye haber yapıldığının" aktarılması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Maalesef bunları yaşıyoruz ve yaşamaya da devam edeceğiz, öyle anlaşılıyor. Umarım 1 Kasım'da bu bölüm sona erer. 1 Kasım'da hepimiz daha aydınlık bir Türkiye için çaba harcarız, sandığa gideriz, oylarımızı veririz ve 2 Kasım'da yeni bir başlangıcı başlatırız. Buna Türkiye'nin, bu ülkenin ihtiyacı var. Yaşadığımız bütün olaylara bakın; Toplum ayrıştı, biz 'ayrışmasın' diyoruz. Toplum bölündü, biz 'bölünmesin' diyoruz. Beraber bu ülkede birlikte yaşayabiliriz, çocuklarımıza, ülkeye yönelik umutlarımız var. Bu umutlarımızı beslemeliyiz.
Umutları beslemenin temel yolu 1 Kasım'da sandığa gitmektir. Bütün geçen seçimlerde sandığa gitmeyen bütün yurttaşlarıma seslenmek istiyorum; Türkiye'nin bu gidişinden memnunsanız, daha karamsar bir tablonun ortaya çıkmasını istiyorsanız, insan kavgası, iç savaş olsun diyorsanız sandığa gitmeyin. 'Hayır, biz bu ülkede huzur, barış, birlikte yaşmak istiyoruz, farklılıklarımızı zenginlik kabul ediyoruz, dolayısıyla bu farklılıklarımızla biz bir arada yaşayabiliriz, daha güzel bir Türkiye'yi inşa edebiliriz, birinci sınıf demokrasiyi ülkemize getirebiliriz' diyorsanız, sakın ama sakın sandığa gitmekten vazgeçmeyin. Sandığa gidin, oyunuzu kullanın."
- "Çivisi çıkmış bir Türkiye var"
Türkiye'de son dönemde yaşanan terör saldırılarının hatırlatılıp, "Bu etnik temelde bir kardeş kavgasına, parçalanmaya yol açan senaryonun bir aşaması olabilir mi?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, siyasi partilerin devlet olmak için değil, devleti yönetmek için iktidara geldiğini söyledi. Defalarca "Ortadoğu bataklığına Türkiye'yi sürüklemeyin" uyarısında bulunduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, canlı bomba olayının bir Ortadoğu geleneği olduğunu kaydetti.
Suriye'nin, Ortadoğu'daki ülkelerin içişlerine karışılmaması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bugüne kadar Ortadoğu'da bir sorun çıktığında başvurulan ülke olduğunu, ancak ilk kez AK Parti hükümeti döneminde mezhep eksenli bir politika yürütüldüğünü savundu.
Suriye'nin, Irak'ın, son olarak da Mısır'ın içişlerine karışıldığını iddia eden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin 5 büyük kentte büyükelçisinin olmadığını, Türkiye'nin Ortadoğu bataklığına aşama aşama sürüklendiğini, sınırların yol geçen hanına döndüğünü, bütün cihatçı grupların Türkiye üzerinden Ortadoğu'ya gittiğini ileri sürdü.
Türkiye'de şu anda bir yönetim boşluğu olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, "Her isteyenin, her istediğini yapabildiği bir Türkiye var şu anda. 'Çivisi çıkmış' derler ya çivisi çıkmış bir Türkiye var. Üzülerek söylüyorum ama bu gerçek" diye konuştu.
- "Ortadoğu'nun şamar oğlanına çevirdiler"
"Türkiye, Suriye konusunda bu derece ısrarcı olmasaydı, PKK terörü bu boyuta ulaşır mıydı? Türkiye bu katliamı yaşar mıydı?" sorusu üzerine Kılıçdaoğlu, Türkiye'de liyakat esasının sıfırlandığını, devletteki bütün nitelikli kadroların temizlendiğini savundu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez MİT'in başına siyasi kimliği net olan bir kişinin oturtulduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, bunun doğru olmadığını söyledi.
MİT'in bir bölümü sadece AK Parti için çalışıyorsa, burada bir felaket senaryosunun olacağını ileri süren Kılıçdaroğlu, "İstihbarat zafiyeti nasıl olmasın? Bal gibi istihbarat zafiyeti var. İstihbarat konusunda Türkiye sınıfta kalmış durumda. Ankara Emniyet Müdürlüğüne 500 metre mesafede 97 gencimiz, vatandaşımız hayatını kaybediyor, 2 canlı bomba. Biz bu tabloyu, Türkiye'nin başına bunların geleceğini biliyoruz" dedi.
Recep Tayyip Erdoğan'a başbakan olduğu dönemde, 24 Ağustos 2012'de bir mektup göndererek, "Suriye politikanız yanlıştır, bu politika Türkiye'yi ateşe sokar, Uluslararası Suriye Konferansı toplayalım" dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, taleplerinin "anlamazsınız" denilerek, reddedildiğini aktardı.
Türk uçağının Suriye tarafından düşürüldüğünü hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Ne diyordu Sayın Davutoğlu? 'Bizim gücümüzü test etmesinler.' Ya Ortadoğu'nun şamar oğlanına çevirdiler, hangi güçten bahsediyorsun sen?" diye konuştu.
- "DEAŞ şüphesini gündeme getirmedim"
İktidarın, Suriye'nin Rusya için ne kadar önemli bir ülke olduğunun farkında olmadığını öne süren Kılıçdaroğlu, "Biz oyun kurucuyduk diyorlar. Hangi oyunu kurdun? Suriye'de ne yapıyorlardı? '24 saatte Şam'a gideriz' buyurun gidin, bakayım gidebiliyor musunuz? 'Emevi Camisinde namaz kılacağız' buyurun gidin namaz kılın bakalım nasıl kılacaksınız?" diye sordu. "Başbakan Ahmet Davutoğlu ile bir görüşme yaptınız, bundaki amaç neydi?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, Davutoğlu'nun daveti üzerine görüşmenin gerçekleştiğini söyledi.
Davutoğlu'nun kendisine yönelik "bazı mahrem konuları açıkladığını" söylediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"'Bu konu mahremdir, aramızda kalsın' dediği hiçbir konuyu, ben kendi Merkez Yönetim Kurulumda bile gündeme getirmedim. Benim devlet terbiyem bunu gerektirir. Fakat onun dışındaki olaylarda, 'bu konu gizli kalsın' denmediği için, kendi görüşlerimizi açıkça dile getirdik. Hatta ben bilgi verilmiş olmasına karşın, Ankara'daki canlı bombalarda DEAŞ şüphesini bile gündeme getirmedim, 'örgüt ismi verilmedi' dedim. Bugün kendisi DEAŞ'ı bir numaralı şüpheli olarak açıkladı. Biz bu kadar dikkatli davrandık."
Davutoğlu ile görüşmesinde, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanının da kendisine bilgiler verdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, bu bilgilerin kendisinde ve Davutoğlu'nda olduğunu söyledi.
- "Soruşturmayı yapanlar bakana bağlı"
Davutoğlu'na patlamanın ardından üç bakanın televizyondaki açıklamalarını izleyip izlemediğini sorduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Davutoğlu'nun kendisine, "izleyemediğini" söylediğini aktardı. "Bir bakan 'Güvenlik açığımız yok' diyor. Güvenlik açığınız yoksa bu 95 kişi nasıl öldü? Adalet Bakanı soruya cevap verirken gülüyor gülümsüyor, Türkiye kan ağlıyor, bakan televizyonda gülüyor" diyen Kılıçdaroğlu, Davutoğlu'na, İçişleri ve Adalet Bakanının istifa etmeleri ya da azledilmeleri gerektiğini söylediğini kaydetti.
Davutoğlu'nun da "olayla ilgili soruşturma açtığını" söylediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Buradaki garabet şu; Soruşturmayı yapanlar bakana bağlı. Yani kendi bakanı hakkında soruşturma açacak, kargalar güler buna" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu'na "Neden güvenlik önlemlerinin alınmadığını" sorduğunu da belirten Kılıçdaroğlu, "Efendim güvenlik önlemleri alınmış, nerede Sıhhıye'de, Kızılay'da alınmış. Ya insanlar orada toplanıyor. Terör eylemi yapacak birisi herhalde güvenlik önleminin alınmadığı bir yerde yapar. Güvenlik önleminin yüzde yüz alındığı bir yerde gidip terör eylemi mi yapar?" dedi.
Kılıçdaroğlu, iktidarın görevinin, insanların can ve mal güvenliğini sağlamak olduğunu ifade etti.
"İstihbarat zafiyeti nasıl olmasın?"
İstihbarat zafiyeti tartışmalarına ilişkin Kılıçdaroğlu, saldırı öncesinde "bombalamanın olacağı"na ilişkin bazı tweet'lerin bulunduğunu ve bunu da Başbakan Davutoğlu'na hatırlattığını söyledi. Açık istihbaratı dahi göremeyen bir yapının bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Gazetecileri, politikacıları... Eğer başka alanlara istihbaratçıları yönlendirmeseydi belki başka bir şey çıkacaktı, bunlar yakalanacaktı" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Amerika'da üç Müslüman gencin öldürülmesi üzerine, 12 Şubat 2015'te yaptığı konuşmasından bir bölümü aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:
"Üç kişi, 97 kişi... Bu işin siyasi sorumlusu kim? Bu milletin vicdanına gerçekten seslenmek istiyorum. 97 tane gencecik çocuğumuz, umudumuz yok olup gidiyor. Bu işin siyasi sorumlusu kim? Normalde iki bakanın derhal gidip, istifa dilekçelerini verip, 'Kusura bakmayın bu işte bizim sorumluluğumuz var. Biz bu işin siyasi sorumlusuyuz. Bizi affedin' demeleri lazım. Bunu demedikleri takdirde bu işin sorumlusu onlar, artı Sayın Davutoğlu."
- "Hukuk yok, hukuk devleti yok"
Başbakan Davutoğlu ile yaptıkları görüşmede, hukuk devletinin olmadığını, hukuk devleti kavramında sorun yaşandığını da söylediğini anlattı. Bir mafya liderinin çıkıp miting yaptığını, "Oluk oluk kan akacak" dediğini ve hiçbir cumhuriyet savcısının, "Bu adam kimdir? Niye bunu yapıyor?" diye harekete dahi geçmediğini söyleyen Kılıçdaroğlu, Davutoğlu'na, "Bu savcılar da mafya babasının emrinde mi?" diye açık ve net sorduğunu ifade etti. Bunu söylemek zorunda olduğunu, oraya konu mankeni olarak gitmediğini belirten Kılıçdaroğlu, Davutoğlu'nun ise mitingin kendileri ile bir ilgisinin olmadığını söylediğini aktardı.
"Bu miting yapılırken validen izin alınmıyor mu? Vali aynı zamanda hükümetin valisi değil mi?" diyen Kılıçdaroğlu, "Nasıl diyebilir ki, 'Bizimle ilgisi yoktur bunun. Şakanın da ötesinde. Ülkenin nasıl yönetildiğine bakın. 'Ülkede yönetim boşluğu var' derken, aslında bunları kastediyorduk. Hukuk yok, hukuk devleti yok. Savcı, kendisini cumhuriyetin savcısı değil de iktidarın savcısı olarak gördüğü andan itibaren, cumhuriyet ve kurumları tehlikede demektir" değerlendirmesinde bulundu.
- "'Efendim bu, AKP hükümeti değil' Onu da söylüyor. Bal gibi AKP hükümeti"
Başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı koltuğunun boş olduğunu, bu koltukta oturanların, o koltukların hak ettiği görevi yapmadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Eğer siz, iradenizi, başka bir iradeye ipotek etmişseniz, siz ülkeyi yönetemezsiniz. Nitekim yönetilemiyor ülke. Siz, 'Efendim CHP de bu seçim hükümetinde olsaydı, belki daha iyi olurdu.' Hala onu söylüyor Sayın Davutoğlu. Biz size dört yıllık koalisyon önerdik. Dört yıl kurulacaksa buyurun koalisyon yapalım. Şimdi sıkıştılar, terör her tarafı sardı, 'Neden onlar seçim hükümetinde yer almıyorlar?' Bu seçim hükümeti terörü mü önleyecek? 'Efendim bu AKP hükümeti değil' Onu da söylüyor. Bal gibi AKP hükümeti. Bakan olarak atadıklarınız sizin getirdiğiniz müsteşarlar, genel müdürler değil mi?
Kendi sorumluluğunu bir başkasının üstüne atma alışkanlıkları var bunlarda. Kendi hatalarını başkalarına fatura etme gibi bir hastalıkları, alışkanlıkları var. Hükümeti kuran sensin. Kendisine aynı zamanda başbakan ile Adalet ve Kalkınma Partisi'nin de genel başkanı olduğunu söyledim. Vesayet, nereden başladı biliyor musunuz? AKP'nin kongresi başlamadan önce Erdoğan onu genel başkan olarak ilan etti. Kongrenin tamamen şekli bir kongre olduğu ortaya çıktı. 'Sen benim başbakanımsın. Genel başkan seçileceksin' dedi. Siyasi partiler yasasına göre usulen toplandılar ve seçtiler. Kimin iradesinden söz ediyoruz biz. Demokrasilerde bağımsız irade önemlidir ama böyle bir şey yok ortada."
- AK Parti ile yapılan koalisyon görüşmeleri
Koalisyon hükümeti kurma görüşmeleri kapsamında Başbakan Davutoğlu geldiğinde, "Bir koalisyon kurmak için biz geliyoruz" diye bir önerisi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, o dönemdeki görüşme sürecine ilişkin bilgi verdi. Görüşmeler sırasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, "Beni ve ailemi karıştırmayacakları konusunda söz versinler" şeklinde bir teklifinin gelip gelmediği yönündeki bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, değişik kanallardan kendilerine buna benzer taleplerin intikal ettiğini ancak bunları ciddiye almadıklarını belirtti.
Söz konusu görüşmelerde, "Biz samimi ve dürüst bir şekilde, neye inanıyorsak onları söyledik. Bizim söylediklerimizden, 'Şuna itiraz ediyoruz' diyorsanız onu da bize söyleyin" dediklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, bir koalisyon görüşmesinin olmadığını, bir öngörüşmenin olduğunu ifade etti. 35-45 gün değil, toplam 10 gün görüşmenin yapıldığını belirten Kılıçdaroğlu, "Sürenin uzamasından duyduğum rahatsızlığı Sayın Davutoğlu'na söyledim. Onun üzerine iki gün sonra oturduk ve bize yeni bir teklifle geldiler, koalisyon teklifiyle değil, 'Seçim hükümeti kuralım' dediler. Biz onu kabul etmedik. Çünkü o milli iradeye saygısızlık olurdu" ifadesini kullandı.
"En zor durumda kalanlar, toplumu ateşe atmaktan çekinmezler. Hesabını veremeyeceğiniz olaylar, tablolar varsa ve siz koltuğunuzu korumak zorundaysanız bu gerekçeyle ülkeyi ateşe atarsınız" görüşünü aktaran Kılıçdaroğlu, "Bunu söylediğim zaman yine beni eleştirdiler. Fakat ne söylediysem, bir-iki ay sonra hepsi gerçeğe dönüşüyor. Acıyı yaşıyoruz hep beraber" dedi.
Yeni bir hükümetin kurulmasını Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın engellediğini öne süren Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin bugünkü tabloya gelmesindeki sorumluların Erdoğan ve Davutoğlu olduğunu iddia etti.
- "O zaman bu canlı bombaları ve patlamayı da siz biliyordunuz"
Ankara'daki terör saldırısına değinen Kılıçdaroğlu, "Patlama dolayısıyla Sayın Davutoğlu açıklama yapıyor, 'İstihbarat zafiyeti yoktur' diye. İstihbarat zafiyeti yoksa, siz bu olayı biliyordunuz demek ki. O zaman niye önlem almadınız. Biz istihbarat zafiyeti var diyoruz. Aslında devletin, hükümetin bu işi yeterince göremediğini söylüyoruz, ciddiye almadığını söylüyoruz. 'İstihbarat zafiyeti yok. Biz her şeyi biliyoruz' diyor. O zaman bu canlı bombaları ve patlamayı da siz biliyordunuz. Niye önlem almadınız o zaman?" şeklinde konuştu. Son zamanlarda devlete yönelik bazı çevrelerden suçlamalar olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, devletin bir tüzel kişilik olduğunu belirterek, devleti suçlayarak AK Parti hükümetinin aklanmış olacağını söyledi.
- "Muhalefet yeterince yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz tartışılabilir"
"AK Parti'ye yönelik eleştirilerinde toplumun beklediği dozu kullanmadığı, AK Parti'ye karşı uysal bir politika izlediği ve bu koalisyon ihtimalini daima göz önünde bulundurduğu" şeklinde yorumlar yapıldığının ve kendisine eleştiriler getirildiğinin aktarılmasının ardından Kılıçdaroğlu, şöyle dedi: "Muhalefet yeterince yapıyor muyuz, yapmıyor muyuz tartışılabilir. Eleştiriye de saygımız var. Fakat bu ülkenin sorunları var ve bu sorunlara biz hangi çözümleri üretiyoruz, benim bunları anlatmam lazım. AKP'nin ne olduğunu herkes biliyor. 'AKP şunu yapıyor' dememle bizim oyumuzun artacağını sanmıyorum. Tam tersine... Vatandaş diyor ki 'Ben borç batağındayım beni nasıl kurtaracaksın?' 'Ev sahibi olmak istiyorum nasıl yapacaksın?' 'Emekliyiz geçinemiyoruz, nasıl geçineceğiz biz?' Benim bunlara yanıt bulmam lazım. Çünkü şu algının oluşması lazım. Ülke iyi yönetilmiyor ama bu ülkeyi en iyi CHP yönetir. Bunun en önemli kanıtı bizim seçim bildirgemiz."
- "Eğer sen kendi ülkeni, başbakan olarak, özgürce gezemiyorsan..."
Başbakan Davutoğlu'nun Kurban Bayramı'nda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki bazı illere yaptığı ziyaretlere değinen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: "Bir ülkenin başbakanı, kendi ülkesinin bir bölümüne giderken gizli gitmez. Sayın Davutoğlu, Doğu ve Güneydoğuya giderken, gizli gitti. Kimseye haber vermeden gitti. Bunu da büyük bir maharetmiş gibi anlattı. Can güvenliği nedeniyle, gizli gittiği açık. Eğer sen kendi ülkeni, başbakan olarak, özgürce gezemiyorsan, caddelerinde ve sokaklarında gezemiyorsan, esnafa 'merhaba' diyecek konumda bile değilsen, sen bu ülkeyi yönetemezsin.Gizli gittiğinden ötürü övünüyor. Bana böyle bir başbakan, dünyada örneği görülen bir başbakan örneği verebilir misin? Böyle bir şey olabilir mi? Bunu da övünerek gazetecilere anlatıyor. 'Gizli gittik, rotayı şöyle verdik, sonra vazgeçtik, şöyle yaptık. Kimsenin haberi olmadı, ruhu duymadı.' İyi halt ettiniz. Ülkeyi bu hale getirdiniz. Kendi ülkende, başbakan olduğun ülkende, bir bölgeye gizli girebiliyorsun ancak. Özgürce sokaklarında gezemiyorsun. Ülkeyi bu hale getirdiler. Asıl bunun üzerinde durulması lazım. Yeteri kadar, medya bunun üzerinde durmadı. Başbakansın ancak gizli gidebiliyorsun, karakollara gizli gidebiliyorsun. Niye rahat gezmiyorsun? Düne kadar CHP'ye ne diyorlardı, 'Siz Sivas'ın ötesine bile geçemezsiniz' diyorlardı. Biz bugün 81 ilimize de gidiyoruz. Vatandaşlarımızı da dinliyoruz. Onların dertlerine derman olmaya çalışıyoruz."
Ankara'daki terör saldırısının ardından 97 kişinin öldüğünün, 100'ü aşkın vatandaşın da uzuv kaybıyla karşı karşıya kaldığının dile getirilerek, "Bunların hayatları eskisi gibi olmayacak. Protez ihtiyaçları olacak. AKP bunlara çok mesafeli bakıyor. CHP bu yurttaşlara sahip çıkacak mı" sorusu yöneltilen Kılıçdaroğlu, "Kesinlikle sahip çıkacağız. Bugün arkadaşlarıma talimat verdim. Bunların şehit sayılması için bir kanun teklifi vereceğiz. Çünkü terör dolayısıyla hayatını kaybeden insanların bir şekliyle şehit ve gazilere sağlanan ayrıcalıklardan bunların da ailelerinin de yararlanmaları gerekiyor" diye konuştu.
Terör olayının ardından ulusal yas ilan edildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Madem ki ulusal yas ilan ettik, bütün partilere çağrıda bulunacağız. O zaman bu çocukların ailelerini, engelli durumuna düşen protez almakta zorlanan bu kişileri devletin, bizim korumamız lazım. Bize düşen görevlerden birisi de bu" ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, "TSK, hem Suruç katliamından sonra hem de Ankara'daki katliamdan sonra neden IŞİD mevzilerini vurmuyor" sorusu üzerine, orada Amerikan ve Rus savaş uçaklarının bu görevi yaptığını ve mevzilerin vurulduğunu, karadan da bir çarpışmanın bulunduğunu anlattı.
"Önümüzdeki günlerde büyük bir ihtimalle Suriye ordusunun Rakka'ya ulaşacağı tahmin ediliyor" diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Bu uluslararası medyada da yazılmaya başlandı ve IŞİD'in bölgeden temizleneceği iddia ediliyor. Şu korku var; IŞİD'i çok rahat dillendirmekte korkuları var. Ya uyuyan hücreler harekete geçerse. Bana anlattı ben dillendirmedim bunu ama Sayın Davutoğlu anlatmış televizyonda. İşte 'IŞİD'in uyuyan hücreleri sakallı vesaire değil, tıraşlı, kravatlı vesaire. Dolayısıyla bunları tespit etmek zor' diye bir açıklamada da bulunmuş. Sorun şu, IŞİD'in yayın organları var. Bunlar, Türkiye'de toplantılar da yaptılar. Bunların belli merkezleri de var. O merkezlerde yüzlerce çocuk eğitiliyor."
"Göstermelik operasyonlar yapılıyor" sözleri üzerine de Kılıçdaroğlu, "Devletin çivisi çıkarsa o devlet zor yönetilir. Şu anda Türkiye'de ciddi bir yönetim boşluğu var. Devlet yönetilmiyor aslında. Kimin ne yaptığı belli değil. Bakanların da Davutoğlu'nun da ne yaptığı belli değil. Tamamen bir aldatmaca" ifadelerini kullandı.
-"Uyuyan hücrelerin kim olduğunu bilmiyorlar"
"Tarafsız bütün yorumcuların ortak kanaati 'çok büyük bir bela başımıza musallat oldu' yönünde. Niçin devlet gücünü gösterip de bunları almaz ve uyuyan hücrelerden bu kadar korkar" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Çünkü uyuyan hücrelerin kim olduğunu bilmiyorlar ve Türkiye'nin başına ne tür bir felaket açacağını da bilmiyorlar. Hani bizde bir atasözü var ya 'besle kargayı oysun gözünü' diye. O noktaya gelindi ama bunlar yine su üstünde geziyorlar" görüşünü savundu. Kılıçdaroğlu, "Genelkurmay Başkanını terörist diye içeri aldılar. Askerleri, yazarları çizerleri, gazetecileri aldılar, sonunda dönüp dediler ki 'paralel bizi kandırmış'. Tam bir safsata. Kesinlikle de doğru değil, bilinçli yaptılar" ifadelerini kullandı.
Suruç'taki katliamdan hemen sonra parlamentoyu olağanüstü toplantıya çağırdıklarını ve araştırma komisyonu kurulmasını istediklerini anımsatan Kılıçdaroğlu, ancak önergelerine AK Parti ve MHP'nin karşı çıktığını belirtti.
Terörden en çok şikayet eden partinin MHP olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, "Güzel şikayet ediyorsun. Niye AKP 'terörü araştırmayalım' diyor, sen destek veriyorsun?" diye konuştu.
-"Bahçeli ile mevcut tabloyu görüşecektik"
Ankara'daki terör saldırısının ardından teklifleri kabul edilseydi MHP Genel Başkanı Bahçeli ile ne görüşeceğinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Mevcut tabloyu görüşecektik. Kendi düşüncelerini alacaktık" yanıtını verdi. MHP'yi önemli bir parti olarak gördüklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, "97 kişinin hayatını kaybettiği cumhuriyet tarihinin en büyük katliamının olduğu bir dönemde siyasi parti liderleri görüşmeyecekse biz ne zaman görüşeceğiz" diye sordu.
Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Ben gitmek istiyorum, 'olmaz' diyor. Kendisi buyursun gelsin. Kapımız açık. Türkiye'nin en temel sorunu, 97 kişi hayatını kaybetmiş, cumhuriyet döneminin en büyük katliamı yapılıyor. İşin içinde hangi siyasi örgütün olduğu hükümet tarafından özenle bir yerde tutuluyor, gizleniyor, açıklanmıyor, birilerinin buna dur demesi lazım.
İki parti yan yana gelmeyecekse konuşmayacaksa biz neyi konuşacağız. İki parti lideri pikniğe mi gidecek, o zaman mı biz konuşacağız?. Bizim görevimiz ülkenin sorununu çözmekse şimdi çözmeyeceğiz de ne zaman çözeceğiz. Saygı duyarım, elbette kendilerine göre belki haklı gerekçeleri olabilir. Ben onu bilmiyorum ama bu soruları sormaktan da kendimi alamıyorum.
Vatandaşlara seslenmek isterim: Bu kadar temel bir sorun gündemdeyken, vatandaşlar beraberlik isterken ayrışma neden? Niye bir araya gelmiyoruz, hangi gerekçeyle bir araya gelmiyoruz? Gelmeliyiz bir araya, konuşmalıyız. Partilerin elbette farklı düşünceleri ve çözümleri var. Bu gayet doğaldır ama asgari müşterek dediğimiz bir ortak paydayı oluşturmak zorundayız."
-"Hep beraber teröre karşı ortak tavır takınmalıyız"
Başbakan Davutoğlu'na gittiğinde teröre karşı iki partinin genel başkanının imzasını açtığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Bunu beraber imzalayabiliriz diye. Kendisine şunu söyledim: Biz ikimiz imzalarsak diğer partiler sanki terörü savunuyormuş konumuna düşer. Siz parlamentoda '4 parti imzalasın' dediğinizde biz evet dedik. Burada da 4 parti imzalayacaksa yine evet deriz biz. Çünkü teröre karşı bütün siyasi partilerin açık, net ortak tavır sergilemesi lazım. Bunun aması, lakini, fakatı olmaz. Açık net olacak." Bütün siyasi partilerin teröre karşı ortak tavır takınması gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, "(Biz teröre karşıyız ama lakin, karşıyız ama fakat) bunlar olmamalı. Terör bir insanlık suçudur, hep beraber teröre karşı ortak tavır takınmalıyız" dedi.
-"Orta Doğu'ya sırtımızı dönmeyiz ama biz uygar toplumun bir parçasıyız"
Fransa'da bir mizah dergisine saldırı düzenlendiğini ve orada gazetecilerin yaşamını yitirdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, Fransa'nın "bu cumhuriyete karşı bir eylemdir" açıklamasını yaptığını ve ardından, neredeyse dünyanın hemen hemen her ülkesinin başkanının oraya gittiğini dile getirdi. Başbakan Davutoğlu'nun da gittiğini ve orada yürüyüş yapıldığını aktaran Kılıçdaroğlu, "97 vatandaşımızın katledildiği hareket de cumhuriyete karşı yapılmış bir harekettir. Ne oldu? Sadece, taziye mesajları geldi diğer ülkelerden. Bizi şimdi ağır ağır Orta Doğu ülkesi gibi konumlandırıyorlar. Ağırıma giden bu. Biz uygar bir ülkeyiz. Orta Doğu'ya sırtımızı dönmeyiz ama biz uygar toplumun bir parçasıyız. Demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü savunuruz biz" değerledirmesini yaptı.
Kılıçdaroğlu, "Orta Doğu halkları Türkiye'ye özenmiştir hep ama Türkiye'nin yöneticileri Orta Doğu yöneticilerine özendiler, sorunumuz o. Ciddi bir paradoks var" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu'na, "Siz Suruç katliamının failinin yakalandığını ve adalete teslim edildiğini söylediniz. Benim bildiğim Suruç olayını yaratan canlı bomba parçalandı ve onun adalete teslim edilmesi mümkün değil" dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, "(Onu sonra düzelttim) dedi. O düzeltme üzerine yeni bir gaf. 'Canlı bomba, eylemden sonra tutuklanacak, gözaltına alınacak, hapse atılacak'. Adam zaten parçalanıp gidecek. Siz belki kimliğini bile tespit edemeyeceksiniz" ifadelerini kullandı.
"Bizim polisimiz havada uçan bir kuşun bile nereden gelip nereye gittiğini bilebilir" sözleri üzerine Kılıçdaroğlu, "Görevi zaten o ama siz hükümet olarak onu görevinden alıkoyarsanız görevini yapamaz hale getirirseniz, bulunduğu makamı siyasallaştırırsanız, sadece ben iktidara hizmet ederim, ülkeye değil diye bir algıyı yerleştirirseniz ülke bu hale gelir. Geldiğimiz nokta bu" diye konuştu.
- "Devri sabık yaratmak gibi bir düşüncemiz yok"
Kılıçdaroğlu, 17-25 Aralık operasyonlarına değindi, ülkede "hukuk kırıntısı" kalsa dahi suçlu varsa yargılanacağını belirtti. "Devri sabık" yaratmak gibi bir düşüncelerinin olmadığını da dile getiren Kılıçdaroğlu, hukukun gereği neyse onun yerine geleceğini, kişiye göre yasa ve ayrıcalığın ise olamayacağını vurguladı.
Bazı CHP'li belediyelerle ilgili iddialar olduğu belirtilerek, bunların üzerine gidip gitmediklerini sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, "Bir belediye başkanı ve eşine yönelik suçlamalar vardı. Kendilerinden, cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmalarını istedim. Bana ikinci bir belediye başkanı gösteremezsiniz. Bizde yargı tümüyle hükümetin baskısı altında olmasına rağmen öz güvenle gittiler, kendileri hakkında suç duyurusunda bulundular. Hiçbir tereddüdümüz olmadı" diye konuştu.
Bir soru üzerine, inanç ve kimlik üzerinden yapılan siyasetin insana saygısızlık olduğunu değerlendiren Kılıçdaroğlu, Türkiye'de yıllardır etnik kimlik ve din üzerinden yapılan siyasetin ülkeyi ayrıştırdığını savundu.
- Başbakan Davutoğlu'nun açıklamaları
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun "Elimizde canlı bombaların listesi var ama eylem yapmadan tutuklayamıyoruz" şeklinde açıklama yaptığının belirtilerek, görüşünün sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, böyle bir açıklamanın mantıken kabul edilemeyeceğini kaydetti. Kılıçdaroğlu, "Davet etsin Başbakanlık'a, mademki liste elinde var. Davet etsin vazgeçirmeye çalışsın onları. Belki ikna yöntemi güçlüdür. Emin olun, mizah yazarlarının bile aklına gelmez böyle bir cümle kurmak. 'Eylem yapmadan tutuklayamıyoruz.' Canlı bomba. Eylem yaptıktan sonra zaten vücut yok ortada. Adam yok yani ortada. Ya kolunu ya bacağını bulacaksınız kimin eylem yaptığını tespit edeceksiniz" diye konuştu.
"Sandık güvenliği nasıl sağlanacak?" yönündeki bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Geçen seçimlerde sandıklara büyük ölçüde sahip çıkıldı. Biz bütün ıslak imzalı tutanakların aldık tamamını, aldık denetledik. Sandığa gitmeyen önemli bir kesim var, hepimizin sorumluluğu var. Diyebilirler, '7 Haziran'da gittik niye gidelim?' Aynı tablonun çıkmaması için sandığa gitmek, oy kullanmak gerekiyor. Bu seçimler düşünerek sandığa gitmemiz gereken seçimlerdir. Çünkü bu seçimlerde biz cumhuriyeti, özgürlüğü, geleceğimizi oylayacağız. Dolayısıyla sandığa gidip sahip çıkmak cumhuriyetimiz için de geleceğimiz çok önemlidir. Sandığa gitmiyorsan, hiç şikayet etmeyeceksin."