CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TV5 kanalında yayınlanan Liderler Turu programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Bingöl'den Bitlis'e gitmek üzere kalkan askeri helikopterin düşmesine ilişkin üzüntülerini dile getiren Kılıçdaroğlu, "Tabii üzücü bir olay. Milletimizin, kahraman ordumuzun başı sağ olsun. Elim bir kaza, keşke olmasaydı ama önümüzdeki süreç için belki biraz daha ayrıntı gelebilir. Ayrıntıları biraz daha öğrenince net tabloyu görmüş olacağız. İlk gelen bilgilere göre hava koşulları nedeniyle helikopterin arıza yapıp düştüğü ifade ediliyor." dedi.
Kılıçdaroğlu, şehit olanlara Allah'tan rahmet dileyerek, benzer olayların yaşanmamasını arzu ettiklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın CHP'ye ilişkin "Türkiye'nin geleceğinde, bu zihniyeti, yapısı ve üslubuyla CHP diye bir partiye yer olmadığını da şimdiden görüyoruz." sözlerine ilişkin düşüncesi sorulan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Samimi düşüncemi sorarsanız Erdoğan'ı hiç muhatap almak istemem. Nedeni de şu? Erdoğan bugüne kadar neler söyledi ve neler oldu bakıldığı zaman. Erdoğan'ın bütün dünyası Cumhuriyet Halk Partisi'ne nasıl saldırırım, nasıl karalarım, nasıl halkın gözünde küçük düşürürüm? Bütün amacı, bütün çabası bu. Ülkenin bu kadar sorunu var. Esnafın, çiftçinin, emeklinin sorunu var, evlerde sorun var, işsizlik sorunu var. Allah aşkına bir ülkeyi yöneten insan bu sorunlarla uğraşacağına neden CHP ile uğraşır. Ben ne yaptım? Erdoğan ile ilgili sadece 'işsizlik var' dedim hatırlattım. 'Tefecilere dünyanın parasını veriyorsunuz' dedim hatırlattım. 'Çiftçinin, esnafın durumu iyi değildir' dedim hatırlattım. Eskiden derlerdi ki 'Cumhuriyet Halk Partisi sadece eleştirir.' Yaptığım her hatırlatmanın sonunda nasıl çözülmesi gerektiğini de anlattım aksini söylemesin diye. 'Bir Esnaf Bakanlığı kurulmalı, esnafın bir muhatabı olmalı, esnafa dükkanı kapatıyorsan kira parasını vermen lazım. Çalışanlara belli bir gelir vermen lazım. Pandemi var evet dükkan kapansın ama sosyal devlet dediğiniz devletin bu insanlara yardım etmesi lazım.' dedim. Hatta şunu bile söyledim, yardım yaparken gerekirse Merkez Bankasında karşılıksız para da basın, bunu da söyledim."
Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin geleceğinde CHP'nin olup olmayacağına halkın karar vereceğini ifade etti.
Kemal Kılıçdaroğlu, vatandaşın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ulaşamadığını savunarak, eleştirilerde bulundu.
"Cumhurbaşkanının yaptığı çıkış, sizde ileride CHP ile ilgili bir kapatma davası gündeme gelebilir mi gibi bir endişeye neden oldu mu?" şeklindeki soru üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
"Devleti yönetenlerin en sert eleştirilere tahammül etmeleri lazım ve sabırla dinlemeleri lazım. En basit eleştiriye bile tahammül edemeyen bir kişinin sağlıklı olarak devleti yönetme şansı yoktur. Ne üzerinden yapacak bütün eleştirileri 'CHP 1940'larda bunu, 30'larda bunu yapmış.' Devleti yöneteceksen geleceğe bakacaksın. Geçmiş tamam o tarihçilerin işi, sen geleceğe bakacaksın, 'Gelecekte Türkiye'yi nereye götüreceğim.' oraya bakacaksın. Ben ısrarla söylüyorum, sen 83 milyonu Londra'daki bir avuç tefeciye hizmet eder hale getirdin. 'Hayır yapmadım' demiyor mesela, diyemiyor, dediği an rakamları önüne koyuyorum. 19 yılda 180 milyar dolar. Siz faiz ödüyorsunuz, bir avuç tefeciye ödüyorsunuz. Türkiye'yi bir anlamda teslim almış vaziyetteler. Kızdırdıkları zaman dolar yükseliyor, biz de hemen faizleri yükseltiyoruz dolar düşüyor. İster faiz yükselsin, ister dolar yükselsin onlar karlı, biz karlı değiliz. Tahterevallinin iki tarafında da onlar var. Peki biz? Çiftçi, emekli, memur kazanıyor mu? Hayır. İşsiz var. Bir ülkeyi yöneten kişilerin ekonomideki başarısını yarattıkları istihdam ile ölçülür. Siz 19 yıl memleketi yöneteceksiniz 10 milyonu aşkın işsiz çıkacak, sorumlu kim 'CHP zihniyeti'. Allah aşkına ne yaptık biz? Sanki ben devleti yönetiyorum, beyefendi muhalefet, beni eleştiriyor. Beni eleştirmene gerek yok."
Sokağın sesi olduklarını, soru sordukları için çok fazla eleştirildiklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, tank palet fabrikasına ilişkin "Ordunun tank palet fabrikasını Katar'a peşkeş çektiler. Bir Türk lirası dahi almadan Katar ordusuna peşkeş çektiler. O fabrikadaki sırları ben bilmem, orada çok önemli aletler üretiliyor ama Katar ordusu bilir. Niçin? Hangi gerekçeyle? 50 milyon dolar yatırım yapacaktı Katar oraya, yapmadı." dedi.
Kılıçdaroğlu, parti içinde yaşanan istifalara ilişkin bir soru üzerine, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Demokrasi varsa her partinin içinde tartışmalar olur. Tartışma olmasın demek yanlış olur. Her partinin bir merkez yönetimi var. Dolayısıyla onlar kendi aralarında otururlar tartışırlar, biz de her hafta merkez yönetim kurulu toplandığı zaman Türkiye'nin en önemli sorunları neyse oturur tartışırız. Herkes görüş birliği içinde mi? Hayır. Buradaki sorun şu, bazı arkadaşlar partinin dışında yer almak istiyorlar, yani partinin izlediği politikayı beğenmeyebilirler ve partinin dışında yer almak, ayrı bir parti kurmak ve kendi düşüncelerini geniş kitlelere aktarmak isteyebilirler. Eğer demokrasi varsa ve biz de demokrasiye de saygı duyuyorsak, bunlara da saygı duyacağız. Burada üzerinde durulması gereken temel nokta şu, ayrıldıktan sonra kitle gerçekten ona hak verecek mi vermeyecek mi? Dolayısıyla bu kararı veren kişilerin oturup iyi düşünmesi lazım. Ayrıca şöyle de düşünmeleri lazım. Türkiye'nin içinde bulunduğu tabloya bakmaları lazım, bu tabloda Türkiye siyasal olarak iki ana eksene ayrılmış durumda, bir tarafta demokrasi isteyenler var ki bunun içinde çok farklı görüşlerde olan insanlar var. Bir tarafta da otoriter rejimi isteyenler var. Dolayısıyla ayrı parti kurmak, ayrışmak, demokrasiden yanaysa bir sorunumuz yok ama otoriter rejime destek çıkılıyorsa ve otoriter rejim bundan yararlanıyorsa o zaman burada sorunumuz var. Bu konudaki yorumu ben halka bırakıyorum, kendim bir özel yorum yapmak istemem."
"Eve dön çağrısı yapar mısınız?" şeklindeki soru üzerine de Kılıçdaroğlu, "Herkese yaparım. Bizim ayrışma, bölünme gibi bir lüksümüzün olmaması lazım. Eğer biz gerçekten demokrasiyi savunuyorsak, herkes düşüncelerini, inancını, kimliğini özgürce yaşamak istiyorsa ve biz buna destek veriyorsak niye ayrılıyoruz?" ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, her tartışmanın bir ayrılık getirmemesi gerektiğini söyledi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Teoman Sancar'ın istifasını sizin istediğiniz söylendi. Nedir bu olay, biraz aydınlatır mısınız?" şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi:
"Teoman Bey kendi özgür iradesiyle ayrıldı. Benim hiçbir açıklamam olmadı. Diğer arkadaşların da bir açıklaması olmadı. Özel hayatın gizliliği esastır, bir anayasal güvence altındadır. Kaldı ki kişilerin özel hayatını siyasette kullanmak asla doğru değildir. Kendisi ayrıldı ve ayrıca suç duyurusunda bulundu kendisine yönelik şantaj yapanlarla ilgili. Tutuklamalar var galiba, bilmiyorum kaç kişi tutuklandı veya gözaltına alındı. O da takip ediyor."
AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe'nin, bir sosyal medya platformunda gençlerle sohbet ederken, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nu kahve içmeye davet etmesinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, "İl Başkanı, 'kahve içmeye davet ediyorum' dediğinde, biz Erdoğan'ın tavrını izlemeyiz. Davete icabet edilir, oturulur konuşulur. Ama İl Başkanımız gittiğinde Erdoğan, şöyle bir suçlama yapmasın kendi il başkanına, 'Bir terörist ile nasıl oturdun kahve içtin?' Çünkü onu terörist olarak tanımladı o şekilde suçladı. Asla doğru değil. Bir siyasi partinin lideri ağzından çıkan sözlere dikkat etmek zorundadır. Bir kimseyi mahkeme kararı olmadan suçlamak asla doğru değildir. Kimin suçu olup olmadığına ben, siz ya da başkası karar veremez. Bir yumuşamayı doğru bulurum." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, insan hakları gibi belli konularda birleşilmesi gerektiğine vurgu yaparak, adalet inşa edilecekse bu çerçeveden tabiata ve insana bakılması gerektiğini, böyle bakınca insani ilişkilerde çok daha nitelikli bir düzeyin yakalanacağını kaydetti.
"Siz de Sayın Cumhurbaşkanına bir kahve davetinde bulunur musunuz? Ya da oradan bir davet gelirse kabul eder misiniz" şeklindeki soruya Kılıçdaroğlu, "Öyle bir davet geleceğini hiç düşünmüyorum." diye yanıt verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan ile Samsun Tütün İskelesi'ndeki 19 Mayıs'ın 100. yıl kutlama töreninde tokalaşmasının hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"19 Mayıs bizim tarihimiz açısından çok önemli bir tarih. Orada bir fotoğraf çekelim dediler. Sonuçta hepimiz bu ülkenin insanıyız, kendi ülkemizin insanları için çalışıyoruz. Öyle bir fotoğraf var, evet."
Kılıçdaroğlu, "Siz kahve içmeye davet eder misiniz" sorusunun tekrarlanması üzerine, "Yok, hayır." diye yanıt verdi.
"Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan sizin için 'ilkelerinden vazgeçti' gibi söylemlerde bulundu. Sizin bu açılımlarınız parti tabanınızda nasıl karşılık buluyor?" sorusunu Kılıçdaroğlu, şöyle yanıtladı:
"Gayet güzel karşılık buluyor. Biz halkın partisiyiz. Halkın katmanları var. Bir kitle partisiyiz. Herkese kucağınızı açmadıktan sonra niye halk partisi dendi ki size. Halkın partisi olmak zorundayız. Halkın partisi olmak demek, halkın sorunlarına kulak kapatmak değil. Halkın sorunlarını dinleyeceksiniz, çözüm üreteceksiniz. Halkın her kesimini kucaklamalısınız. Ben de halktan kopuk bir insan değilim, aile yaşantım da öyle. Geldiğim aile de Anadolu ailesidir.
Bize 'Niye CHP bu güne kadar iktidar olmadı?' diye soruluyor. İktidar olmadıysa, kabahat vatandaşta değil ki bizde. Şimdi ben vatandaşa nasıl diyebilirim 'Vay bana niye oy vermedin?' diye. E kabahat bizde. Yani sen vatandaşın ayağına gittin, çayını kahveni içtin de sana oy mu vermedi? Gidersin konuşursun dert dinlersin. Değerlere ve geleneklere saygı göstermelisiniz. Bu çerçevede ilerlerseniz halk da size güvenecek, 'Bir de bunları deneyelim.' diyecektir."
Kılıçdaroğlu, siyaseti, siyasetçilerin bir zenginleşme aracı olarak gördüğünü savunarak, "Belli yerlere gelenler kısa sürede köşeyi döndü. Devletin hazinesine el uzatılmış ve haksız yere çok kazanç elde edilmiştir. Siyasete giren birisinin normalde zenginleşme şansı yoktur, olmaz. Kendi hayatımdan biliyorum. Ne kazandıysak, alnımızın teriyle kazandık. 2002'de kendi mal varlığımı eşimin yüzüğüne kadar yayınladım. Bugün baktığınız zaman mütevazı bir dairede oturuyorum. Çocuklar okudular, kendilerine göre bir şeyler yapıyorlar. Dünya malına tamah etmek kadar garip bir şey olabilir mi? Ben bunu anlamıyorum. Siyaset, zenginleşme aracı değildir. Bundan kurtulması ve siyasetin temiz olması lazım. Yeni bir siyaset anlayışını Türkiye'de yerleştireceğiz." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, "Ümit Özdağ'ın istifasındaki iddialara ilişkin bir fikriniz var mı? "şeklindeki soruya ise "Hayır" diye cevap verdi.
Kemal Kılıçdaroğlu, samimi bir insan olduğunu dile getirerek, "İnanmadığım bir şey söylemem. Bir kutuplaşma var mı? Evet var. Geçmişte var mıydı? Evet geçmişte de vardı. Peki biz geçmişteki kutuplaşmayı sürdürecek miyiz? Yoksa helalleşip, yolumuza bakalım mı diyeceğiz? Niye kavga ediyoruz? Eskiden sağcı, solcu birbirini hapishanede tanıdılar, emperyal güçlerin üzerimizde oynadığı oyunların farkına varmamız lazım. Saygı içinde, sağlıklı tartışarak, ders çıkararak kendimiz yönetmemiz lazım. Siyaset kurumu bir ortak payda yaratmak zorundadır. Nedir o? Demokrasi. Vatan, bayrak sevgisi, adaletli olma gibi konularda asgari paydayı oluşturmak zorundayız. Halk, kimi seçerse o gelip yönetecek. Siyasi partiler, devlet olmak için iktidar olmazlar, devleti yönetmek üzere iktidar olurlar. Devletin dili adalettir, adalet vermeyen bir devlet devlet olur mu?" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, insanların ibadetini özgürce yapması gerektiğini belirterek, "CHP'li belediyelere, 'Bulunduğunuz yerlerde camileri, ibadethaneleri tertemiz yapın' talimatı verdim. Vatandaşın güzel bir yerde ibadet yapmasını belediyeler sağlamak zorunda." değerlendirmesinde bulundu.
Parti tabanın da din konusundaki yaklaşımını desteklediğine işaret eden Kılıçdaroğlu, "Parti tabanımla ilgili en ufak bir endişe olmasın." dedi.
İnsan Hakları Eylem Planına ilişkin değerlendirmesi sorulan Kılıçdaroğlu, muhalefetin reform ihtiyacını dile getireceğini, reformu gerçekleştirecek olanın ise parlamento olduğunu kaydetti.
Kılıçdaroğlu, demokrasi ve yargı bağımsızlığının kendileri için olmazsa olmaz olduğunu belirterek, "Yargı bağımsızlığının olmadığı yerde hangi insan haklarından söz edeceksiniz? Ben haksızlığa uğradım veya siz uğradınız. Nereye başvuracağız? Bütün dünyada mahkemeye başvurursunuz, hakimden adalet istersiniz. Hakimi ben tayin ediyorsam ve benimle ilgili bir dava o hakime düşmüşse ve bir mağdur gelmişse hakim beni mi dinler, mağduru mu? Beni dinleyecek çünkü bana borçlu, ben oraya atadım. Benim dediğimi yapmazsa ertesi gün o görevden alır başka bir yere atarım hakimi. Bu yapılıyor. Hangi reform? 19 yılın sonunda bir siyasi iktidar ben insan hakları eylem planı açıklıyorum diyorsa, demek ki bu ülkede 19 yıldır insan hakları yok. 'Yeni açıklıyorum ve bunları yapacağım.' diyor. Niye bugüne kadar yapmadın? Kaldı ki bu bizim anayasamız. Anayasada var zaten çoğu." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Ahmet Davutoğlu ve Binali Yıldırım'ın başbakan oldukları dönemde kendisini ziyarete geldiklerinde onlara, "Kendi ülkemizde demokrasiyi gelin bütün standartları hayata geçirelim." dediğini aktararak, şöyle devam etti:
"AB fasıl açacakmış. Niye fasıl açsın? Niye AB'den talimat alalım? Biz tamamını yapalım, dönüp AB'ye diyelim ki 'Ne demokrasiden söz ediyorsunuz kardeşim. Zaten biz hepsini yaptık' diyelim. Ama yapmadılar. Şimdi, insan hakları eylem bildirisi açıklanıyor. Yok yani, arkası boş. Bir siyasi iktidar ya da tepedeki bir kişi söylemleri dolayısıyla güven kaybetmişse ne derse desin toplumun ona güveni artık yoktur. Toplumun, kimse kusura bakmasın, Erdoğan'a güveni yoktur."
"Dışarıdan para akışını sağlamak için bir sıcak mesaj olarak mı değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Eylem planı hazırlansın diye AB'den fon para alındı. Bunu hazırlamak için para mı alınır? Dediğinizin büyük bir kısmı zaten anayasada yazılı. Temel haklar ve özgürlükler bölümüne bakalım, hepsi burada yazılı. Kanun önünde eşitlik var. Anayasanın bağlayıcı üstünlüğü var." dedi.
AB ile uyum sürecinde gelen bütün kanunların parlamentodan oy birliğiyle çıktığını dile getiren Kılıçdaroğlu, "Biz kendi ülkemizi seviyoruz. Bin küsur maddelik Türk Ticaret Kanunu bir haftada geçti Meclis'ten. Engellemek isteseydik 6 yılda, 10 yılda çıkmazdı ama bu ülkenin ihtiyacı var. Bu ülkenin sanayicisi, tüccarı, esnafı o kanunu bekliyor. AB ile uyum içinde olacak deniyor. Bizim de önerilerimiz oldu. Türkiye'nin hayrına gelen kanunlara engel olma gibi bir çabamız yok. Tam tersine gelirse geçiririz, hiçbir tereddüdümüz yok." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, "İçeride bu ihlal edilen noktaların düzeltilmesi mi ön plana alınıyor yoksa bir seçim yatırımı mı söz konusu? O ilkeler arasında seçim sistemi mevzuat da yer almıştı." sorusunu şöyle yanıtladı:
"Adalet Bakanına saygı duyuyorum. Kabine içinde, parlamentoda bir saygınlığı var. Fakat olay Adalet Bakanının yapacağı ya da çözeceği bir olay olmaktan çoktan çıkmış. Bakanlar var bir de bakanlar dışında bakan yardımcıları var. Bakan yardımcıları fiilen parti komiseri pozisyonunda. Bakanlığı yöneten, saraydan aldığı talimatla doğrudan doğruya oradaki parti komiseri görevini üstlenen bakan yardımcısı. Adalet reformu da yapmak istediler. Adalet Reformuyla adaletin temel ilkeleriyle ilgili olağanüstü güzel bir metin hazırlandı ve okundu. Ama kırıntısı bile uygulanmıyor."
Fezlekelere bakış açısı sorulan Kılıçdaroğlu, "Yargının bağımsız olmadığı yerde yağmur gibi fezleke gelir. Nitekim, yağmur gibi fezleke geliyor." dedi.
Dokunulmazlığın milletvekilinin parlamentoda halkın taleplerini özgürce dile getirmesi için verilmiş bir imkan olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Siz milletvekilini siyasi düşüncesi dolayısıyla onun dokunulmazlığını kaldırıp hapse atarsanız siyaset alanını daraltmış oluyorsunuz. Kimin lehine? İktidar lehine. Ne demek bu? Siyaset mühendisliği demek. Onun rakibi olan partiyi yanınıza çekiyorsunuz, beraber bunu tasfiye edelim siyasette. Bu demokrasi midir? Hayır. Ben onun düşüncesini beğenmeyebilirim, o da benim düşüncemi beğenmeyebilir. Farklılıkları düşmanlık olarak değil, zenginlik olarak kabul ettiğimizde o zaman demokrasi güçlenmiş olur. Ama 'Farklı düşüncelerin tamamını yok edeceğim, herkes benim söylediğimi dinleyecek, bundan daha güzel demokrasi yoktur' diye meydana çıkarsanız bu olmaz." diye konuştu.
"Dokunulmazlıkları şimdi neden gündeme getiriyorlar?" diye soran Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bir millet ittifakı var, 'Burayı biz nasıl karıştırırız diyen.' Milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırıp onu hapse atmanın daha ötesinde madem siz demokrasiden yanasınız ben burayı tamamen nasıl karıştırırım diye bir siyaset mühendisliği yapılıyor kendine göre. Bu ne kadar sağlıklıdır, ne kadar tutar onu zaman gösterecek. Demokrasiden yana olan bütün siyasi partilerin bu oyuna gelmeyeceği kanısındayım. Dokunulmazlık ne zaman kaldırılır; yargı gerçek anlamda bağımsız olur dokunulmazlığı kaldırırsınız. Nitekim bir HDP milletvekilinin dokunulmazlık dosyası geldi Meclis'ten oy birliğiyle geçti. HDP de dahil kimse de aman kalkmasın demedi. Şimdiyse gelenler, getirilmek istenenler ne? İki parti karar vermiş, 'Biz HDP milletvekilinin dokunulmazlığını kaldıralım, ittifakı bölelim.' Peki, şu sorunun cevabını veriyorlar mı? Dokunulmazlığını kaldırmak istediğiniz olay bundan 6 yıl önce olan olay. Bu adamlar o zaman belki milletvekili değildi bir kısmı. Bilmiyorum. Savcısı, hakimi vardı. Niye dava açmadınız? Neden hakim bu milletvekili seçilebilir diye izin verdi? O olaylar geçti. Eğer sen bu olaylar suçtur, bunlarla ilgili kişiler yargılansın diyorsan niye 6 yıl bekledin. Şimdi niye harekete geçiyorlar? İttifakı nasıl bozarız diye. Sanıyorlar ki kimsenin aklı ermez. Çocuk bile bunların amacının ne olduğunu gayet iyi bilir. Her şeyin ötesinde ahlaki değil."
Dosyaların oylama kısmında neye göre el kaldırıp kaldırmayacağı sorulan Kılıçdaroğlu, her milletvekili vicdani kanaatine göre karar versin diye, bu konuda anayasaya göre parti gruplarının karar alamadığını ifade etti.
Grupların anayasaya göre serbest olduğunu, herkesin kendi kanaatine göre oyunu kullanacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, ahlaki olanın da bu olduğunu vurguladı.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Ama bu tablo, emir komuta zinciri içinde gelişen, bir kişinin talimatıyla milletvekilinin dokunulmazlığı kaldırılan, dokunulmazlığı kaldırılan milletvekilinin de talimatla karar veren bir hakime teslim edilen bir süreci yaşıyoruz. Sürecin her tarafı bozuk. Böyle bir yapı içinde dokunulmazlığın kalkması ne kadar ahlaklı?" diye konuştu.
Enis Berberoğlu davasına değinen Kılıçdaroğlu, "Şimdi öyle bir tablo yaşıyoruz ki, alttaki mahkeme, istinaf mahkemesi, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi Enis Berberoğlu'nun davasına 2 kez bakmak zorunda kaldı. Kararı uygulayacak mahkeme bulamadılar. Anayasa Mahkemesi 2. kararı verirken, kararın bir örneğini meclise, bir örneğini Yargıtay'a gönderdi. Bu Cumhuriyet tarihinde karşılaştığımız ilk olaydır. Benzeri hiç yaşanmamıştır. Böyle bir tablo olamaz. 'Ben Anayasa Mahkemesi kararını uygulamıyorum.' Ne demek uygulamıyorum. Kimsin sen? Açıklama yapmış Beyefendi. Kim inanır buna?" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, yeni bekledikleri seçim sistemine ya da sivil anayasaya nasıl destek vereceğinin sorulması üzerine, seçim kanadındaki değişikliklerin 1 yıl geçmeden yapılamadığını hatırlattı.
Parti olarak erken seçim yarın olacakmış gibi çalıştıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, erken seçim ve reform olup olmayacağına ilişkin pek çok tartışma olduğunu savundu.
"Anayasa değişikliği ne diye yapacaklar?" sorusunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Anayasa değişiklikleri için uygun bir ortamın olması lazım. Gerilimin olmaması lazım. Bütün tarafların dinlenmesi lazım. Siz bugün parti kapatmaktan söz ediyorsunuz. Milletvekillerini hapse atmaktan söz ediyorsunuz. Bu anayasa yapma ortamı değil ki. Sabahtan akşama kadar açılıyor kabine, birinci konu CHP, arkasından Kılıçdaroğlu, grup toplantısı yapılıyor CHP, arkasından Kılıçdaroğlu, açılış yapılıyor CHP, arkasından Kılıçdaroğlu. Bu memleketin derdi yok mu? Demiyor, 'Esnafın derdini şöyle çözeceğim. Çöz kardeşim. Sen çözdün de biz karşı mı çıktık? Peki neden gündemi başka yerlere taşıyor da ülkenin sorunlarına getirmiyor?" ifadelerini kullandı.
Tükiye'de son dönemde çok sayıda siyasi parti kurulduğunun hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Özel olarak bu konuda düşünme zamanı ayırmadım kendime. Bu kadar yoğunluk içinde birisi bir parti kurmuş olabilir. Kendileri ayrılabilir, parti kurabilir. Demokrasiye inanıyorsanız buna da saygı göstereceksiniz. Gitmişler kendi partilerini kurmuşlar, çalışıyorlar. Bir şey söyleyecek halimiz yok. Siyaset mühendisliği dediğimiz bir kavramdan söz ettim. 'Acaba Millet İttifakı'nı nasıl bozarız, zayıflatırız, kimlere hangi olanakları sağlayarak bunu yapabiliriz?' diye öyle bir düşüncenin Cumhur İttifakı'nda olduğunu biliyoruz. Ama bunlar, siyasette dengeleri değiştirebilecek potansiyele sahip değiller."
Kılıçdaroğlu, halkın çok bilinçli olduğunu dile getirerek, "Önümüzdeki seçimlerin bir parti seçimi olduğuna da inanmıyorum. Önümüzdeki seçimler demokrasiden yana olanlarla otoriter rejimden yana olanlar arasında bir seçim. Vatandaş da oyunu oradaki seçenekler arasında bu çerçevede kullanacak." dedi.
"AK Parti'nin oyunun yüksek olduğu anketlerde görülüyor, burada seçmenlerin muhalefete karşı bir güvensizliği mi var?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Doğru, AK Parti'nin bütün bu buhrana ve olumsuzlara rağmen, belli bir oy potansiyelini koruduğu gerçeği de var. Sürekli eriyen bir yapı var. O eriyen yapının bir kısmı kararsızlar denilen grup olarak anketlerde yer alıyor. Aslında o kararsız olanlar bakıyor siyasi partilere. 'Söylemi nedir, Türkiye'ye yönelik tavrı ve potansiyeli nedir?' diye. O çerçevede oyunu kullanacaktır. Karamsar değilim. AK Parti'de ciddi bir erime ve eleştiri var. Sadece vatandaşlar arasında değil, şu andaki AK Parti milletvekilleri içinde de rahatsız olanlar var."
Kılıçdaroğlu, vatandaşla aralarında bir güven ilişkisinin oluşmaya başladığını belirterek, bu ilişkiyi daha iyiye götüreceklerini söyledi.
İktidara geldiklerinde ilk bir haftada neler yapacaklarını sıralayan Kılıçdaroğlu, "Tank palet fabrikasını Katar Ordusu'ndan alıp ordumuza teslim edeceğiz. Bir kararnameyle bu yapılacak. Çiftçinin Tarım Kredi ve bankalardan aldığı borçlar var, borçların faizlerini sileceğiz. Ana parayı makul ölçüde ödeyecek. Esnafın stopaj vergisini bir kararnameyle kaldıracağız. Esnaf da esnaf kredi kooperatiflerinden ve bankalardan kredi aldı, faizini bir kalemde siliyoruz. Ana parayı belli taksitlerle ödeyecek. Kredi Yurtlar Kurumu'ndan kredi alan çocuklar... Bu çocukların banka hesaplarına ya da ailelerinin hesaplarına haciz uygulanıyor. Önce iş ver sonra parayı iste. Faizlerin tamamını sileceğiz, çocuk işe girdikten sonra ödemesini isteyeceğiz. Onun dışında para almak doğru değil. 15 Temmuz şehitleri için toplanan paraları faizleriyle beraber gazilere ve şehit yakınlarına... Ayrıca Beşiktaş saldırısında hayatını kaybeden vatandaşların da biriken paraları var, 52 milyon lira, onu da ailelerine dağıtacağız. Süleyman Şah Türbesi'ni kendi toprağımıza götüreceğiz. Bayrağımız da dalgalanacak." dedi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağına ilişkin soruya ise şu yanıtı verdi:
"Biz bir ittifaktayız. Ben ittifak liderleriyle görüşmeden, bir araya gelip istişare etmeden görüş beyan etmeyi asla doğru bulmam. Aksi halde ittifak yara alır. Her parti ayrı ayrı mı çıkaracak, yoksa anlaşıp bir kişiyi mi çıkaracak, bunun üzerine oturur konuşuruz. Liderlerin hepsi Türkiye'yi bilen, seven, demokrasi isteyen, güçlü bir parlamenter sistem, yargı bağımsızlığı isteyen liderler. O aşamada bir araya gelip karar veririz. O karardan sonra da herkes saygı duyar. Güçlendirilmiş parlamenter sistemden neyi kast ettiğimiz konusunda da vatandaşa biraz bilgi vermemiz lazım. Biz, Saadet Partisi, DEVA, Gelecek çalışıyor, İYİ Parti çalışıyor. Bu partiler de kendi aralarında bir çalışma yapıyorlar. Belki önümüzdeki süreç içinde çalışmalar olgunlaşınca bir ilkeler listesi hazırlayabiliriz. O ilkeleri kabul edip altına imza atarsak o zaman vatandaşa daha çok güven vermiş oluruz."
(AA)