- CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Şeffaflık Örgütü'nün "Türkiye geçen yıla göre en sert düşüş yaşayan ülke oldu. 53. sıradan 64. sıraya düştü" şeklindeki açıklamasına ile ilgili olarak, "17 - 25 Aralık olayları bir hükümetin bir devleti nasıl soyduğuna tanık olduk. Bütün belgeleriyle, dokümanlarıyla, ses kayıtlarıyla buna tanık olduk. Buna sadece biz tanık olmadık bütün dünya buna tanık oldu. Dolayısıyla uluslararası şeffaflık örgütünün Türkiye'nin puanını düşürmesi kadar doğal bir şey olamaz. Bir hükümet var devleti soyuyor siz buna tanık oluyorsunuz, belgeler dokümanlarda var ortada. 4 bakan istifa etmiş, bu da hayatın bir başka gerçeği" diye konuştu.
CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Samanyolu Haber'de güncel gelişmeler ve önemli sorunlarla ilgili soruları yanıtladı. Meclis Genel Kurulu'ndan geçen 'Yargı Paketi' ve makul şüpheli konusuna değinen Kılıçdaroğlu, "El konulma değil bakın, o kadar ciddi bir olay ki bu. Bir makul şüpheye dayanacak. Makul şüphe kime göre makul? Bana göre mi, ona göre mi, siyasi otoritenin talimatına göre mi? Büyük bir ihtimalle siyasi otoritenin talimatına göre makul şüphe olacak. Sonra ne olacak? Makul şüpheye dayanarak kişinin malvarlığına el konulacak. Sonra ne olacak? Bununla da bitmiyor. Kişinin malvarlığına el konuluyor gerekirse kişi hapse atılıyor. Ne yapacak bu kişi? Gidecek bir avukat tutacak kendisini savunsun diye. Bir düzenleme daha var o da çok garip bir düzenleme. Gerekirse yargıç gizlilik kararı alıyor ve avukat avukatı tutan kişinin haklarını savunmak için dosyada ne var, ne yok bari bunu öğreneyim diye yola çıktığında da hayır sen dosyaya bakamazsın diyecekler" dedi.
"YARGI PAKETİ'Nİ ANAYASA MAHKEMESİNE TAŞIYACAĞIZ"
Kılyıçdaroğlu, "Şimdi böyle bir düzenleme bir demokraside sözkonusu olamaz. Tipik işverenler üzerine getirilen bir baskıyı nasıl hayata geçirebiliriz, yargıyı nasıl kendi siyasal amaçlarımızda kullanabiliriz, nasıl baskıyı uygulayarak o kişileri kendi yanlarımıza çekebiliriz, nasıl baskıyı uygulayarak onları konuşamaz hale getirebiliriz. Getirilmek istenen düzenleme bu. Bu düzenleme tabi parlamentodan geçti ama biz bunu Anayasa Mahkemesine taşıyacağız. Çünkü bu sağlıklı işleyen bir demokraside olmaması gereken bir yasal düzenleme. Bunu daha öncede ifade ettik. Savunma hakkını engelliyorsunuz, kişiyi hapse atıyorsunuz, malvarlığına el koyuyorsunuz, tek gerekçe var makul şüphe. Nedir makul şüphe? Yani herhangi bir delile de dayanmıyor böyle garip bir düzenleme" dedi.
"İKTİDARA KARŞI OLAN HERKES MAKUL ŞÜPHELİ OLACAK"
"Muhalif her ses makul şüpheli olarak bir gün hakim karşısına çıkabilir" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Elbette yani iktidara karşı olan herkes makul şüpheli olacak. Dolayısıyla iktidarın yapacağı her baskının muhatabı da, sorumlusu da, acıyı çekende, hapse girende o kişi olacak" diye yanıtladı.
Bedelli askerlik ile ilgili olarak Kılıçdaroğlu, "Şimdi önce şunu söyleyeyim. Hükümet aslında belli bir konuyu masaya yatırıp, sağlıklı düşünüp ondan sonra kamuoyunun gündemine getirmiyor. Daha önce bu dillendirildiği zaman Sayın Davutoğlu çıktı olur mu böyle şey dedi zenginlerin çocuğu gidecekte peki fakirin çocuğu ne olacak dedi. Hepimizde sessiz kaldık tabi makul bir düşünce, olması gereken bir düşünce. Bir ülkeyi yöneten birisinin de vatandaşlar arasında bir ayrım yapmaması gerekir. Fakat bir süre geçti işte geçen Salı günü bedelli askerliği getireceğiz, yaş getirdi, para getirdi, sınırlar getirdi. Peki ne olacak fakirin çocuğu? Fakirin çocuğu askere. Niye fakirin çocuğu askere de varlıklı birisinin çocuğu bedelli askerlik yapacak. Biz daha önce dedik ki, bedelliyi yapıyorsanız yani kısa dönem askerlik yapacaksanız kuralını koyarsınız. Maddi durumu iyi olanlardan bir bedel alırsınız o bedelle de öğrenci yurtları yaparsınız, okullar yaparsınız, yani parayı eğitime harcarsınız. Aynı koşulları sahip olup yaş ve süre açısından diyelim koşullara sahip olan birisi içinde eğer maddi durumu iyi değilse o da kısa dönem yapar ama ondan herhangi bir bedel almazsınız. Böylece yurttaşlar arasında eşitlik sağlamış olursunuz. Şimdi zengin, fakir ayrımı yapıyorlar. Zengin lehine ama yoksulun aleyhine yapıyorlar. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Eğer düzenleme parlamentoya gelirse biz bu bedeli bedelli askerliğin bedelini ödeyemeyecek durumda olan ailelerin çocuklarının da bir bedel ödemeden aynı koşullarda askere gitmelerini veya askerlik yapmamalarını öngören bir düzenlemeyi sunacağız" dedi.
"KARAR ALIRKEN SİYASİLERDEN ÇOK İLGİLİ BÜROKRATİK KADEMELERİN BİLGİSİNE BAŞVURMANIZ LAZIM"
"Her seçim öncesi bu bedelli askerliğin ısıtılıp gündeme getirilmesi, meclisten geçirilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz bir siyasetçi olarak?" sorusuna Kılıçdaroğlu, şöyle yanıtladı; "Doğru bulmuyorum. Bakın şimdi, askerlik konusunda siyasilerden çok yani bu konuda karar alırken siyasilerden çok ilgili bürokratik kademelerin bilgisine başvurmanız lazım. Ben 27,5 yıl devlette çalıştım. Örneğin milli eğitimle bir karar alıyorsanız milli eğitim bakanlığı alıyor o kararı uzmanlarla oturup konuşuyor. Askerlikle ilgili karar alacaksanız Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı var oturur Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre bakarsınız, değerlendirirsiniz. Diyelim ki üniversitelerle ilgili bir karar alacaksanız üniversite hocalarını toplarsınız o alandaki sivil toplum kuruluşlarına sorarsınız. Sosyal güvenlikle ilgili bir karar alıyorsanız işçi sendikalarına, işveren sendikalarına sorarsınız böyle bir karar alıyoruz ne dersiniz diye. Yani ortak aklı egemen kılarsınız. Siz bir karar alıyorsunuz mesela Genelkurmay'ın, Milli Savunma Bakanlığının bundan haberi yok. O zaman kararı neye göre alıyorsunuz? Ekonomi kötüye gidiyor acaba ben ne kadar para toplayabilirim ve bu paradan ne kadar bütçe denkliğini sağlamak için kullanabilirim. Asıl hedefiniz bu. Yani ülkeyi düşünmek değil, kendi seçim döneminde bir dahaki iktidarını sağlamak için nasıl para toplayıp o paraları nerelerde kullanabilirim bunun hesabını yapıyorlar."
"AİHM'NİN KARARI DOĞRU BİR KARARDIR"
AİHM'den cemevleri konusu hakkındaki kararını değerlendiren Kılıçdaroğlu, "Bu iktidar, genelde bir dayatma olduğu zaman veya bir karar ortaya çıktıktan sonra karar alan bir siyasi anlayışa sahip. Oysa iktidarın oturup düşünmesi lazım insan hakları nedir. İnsanlar ibadet yapacak sana ne, nerede istiyorsa orada ibadetini yapsın. Yeryüzü bir ibadethane ise o zaman insanlar istediği yerde gidip ibadetini yapabilmeli. İbadetine devletin karışması da doğru değil. Onun yaşam tarzına müdahale etmesi de doğru değil. İster camide yapar, yurttaşlarımız var. Kilisede yapan yurttaşlarımız var. Sinagog da yapan yurttaşlarımız var. Cemevinde yapan yurttaşlarımız var. Size ne kulla Allah'ın arasına girme hakkını size kim verdi? Dolayısıyla alınan karar AİHM'nin kararı doğru bir karardır. Şimdi o kararın gereğini yapmak zorundalar. Danıştay'da bir karar vermiş zaten. Baktığınız zaman insan hakları açısından insanlar kendi inançlarını, kendi kültürlerini, kendi ibadet tarzlarını belli mekanlarda yapmak istiyorlar, yerine getirmek istiyorlar, Allah'a dua etmek istiyorlar. Bunlara bu imkanı vereceksiniz. Devletin başka işi mi yok? Devletin işi kişinin ibadet alanını genişletmek veya daraltmak olmamalı. Kişi nerede arzu ediyorsa ibadetini yapabilmeli. Eğer herhangi bir vatandaşımız inancını özgürce yerine getiremiyorsa o zaman devlet müdahale etmeli. Demeli ki bir dakika ben sosyal devletim, ben laik bir devletim, herkesin inancını özgürce yerine getirebileceği bir imkanı ben sağlayacağım demesi lazım. Devlet dediğimiz organ budur zaten" diye konuştu.
"ŞEFFAFLIK ÖRGÜTÜNÜN TÜRKİYE'NİN PUANINI DÜŞÜRMESİ KADAR DOĞAL BİR ŞEY OLAMAZ"
Şeffaflık Örgütü'nün "Türkiye geçen yıla göre en sert düşüş yaşayan ülke oldu. 53. sıradan 64. sıraya düştü" şeklindeki açıklamasına Kılıçdaroğlu, 17 - 25 Aralık olayları bir hükümetin bir devleti nasıl soyduğuna tanık olduk. Bütün belgeleriyle, dokümanlarıyla, ses kayıtlarıyla buna tanık olduk. Buna sadece biz tanık olmadık bütün dünya buna tanık oldu. Dolayısıyla uluslararası şeffaflık örgütünün Türkiye'nin puanını düşürmesi kadar doğal bir şey olamaz. Bir hükümet var devleti soyuyor siz buna tanık oluyorsunuz, belgeler dokümanlarda var ortada. 4 bakan istifa etmiş, bu da hayatın bir başka gerçeği. TBMM'de soruşturma komisyonu kurulmuş. Bunları görmezlikten nasıl gelecek? Biz gelemiyoruz e dünyada gelmeyecek tabi. Uluslararası örgütler aslında şunu istiyorlar. Çağdaş ülkelerde toplanan her verginin hesabının siyasi otorite tarafından yurttaşa verilmesi lazım. Hesabını verecek siyaset budur. Vatandaştan oy istiyorsanız hesabını da vereceksiniz. Şimdi oy istiyorsunuz hesabını vermeyeceğim, üstelik bu parayı götüreceğim" dedi.
Seçim barajı ile ilgili olarak Kılıçdaroğlu, "Biz temsilde adaleti savunuyoruz. Temsilde adalet şudur; vatandaş hangi partiye oy vermişse milletvekili çıkarabiliyorsa mecliste temsil edilsin. Temsilde adalet. yüzde 1 mi oy aldı 1 milletvekili getirmeli. yüzde 10 oy mu aldı? 10 milletvekili getirmeli. yüzde 49 mu oy aldı 490 milletvekili getirmeli. Böyle bakmalıyız bir hayata. Dolayısıyla siz eğer temsilde adaleti sağlıyorsanız toplumun tepkileri de azalmış olacak. Toplumun her kesimi diyecek ki benim oy verdiğim partinin temsilcisi beni parlamentoda savunuyor, benim düşüncelerimi savunuyor. Şimdi siz bunu yapmıyorsunuz tam tersi bir uygulama yapıyorsunuz. yüzde 10 baraj getirmişsiniz. Barajı getiren kim? 12 Eylül dönemi Kenan Evren ve arkadaşları. Hani bunlar vesayete karşıydı, hani bunlar darbelere karşıydı, hani darbe hukukuna karşıydı bunlar? Tam tersine darbe hukukunu tahkim ediyorlar. Yüzde 10 baraj ne oluyor biliyor musunuz? Ben A partisine oy veriyorum vatandaş olarak bir bakıyorum ki benim oy verdiğim parti değil B partisi çıkarmış milletvekilini. Böyle bir şey olur mu? Temsilde adalet bu mu? Bu olmaması lazım. Eğer gerçek anlamda demokrasi istiyorlarsa vatandaşın tercihleri, verdiği oylar parlamentoya adil olarak yansımasını istiyorlarsa Yüzde 10 seçim barajını kaldırırlar. Kaldırırlarsa eyvallah. Kaldırmayalım bir baraj olsun diyorlarsa makul düzeyde olabilir. yüzde 3 olur, yüzde 5 olur. Biz bunu ilk söylediğimizde bize dediler ki siz doğru söylemiyorsunuz, siz samimi değilsiniz, siz böyle söylersiniz ama biz bunu getirirsek karşı çıkarsınız. Bende arkadaşlara talimat verdim verin kanun teklifini, altına basın imzaları bakın bakalım kim samimi kim değil. Şimdi geldiğimiz noktada Anayasa Mahkemesinde bu konu görüşülecek. Önümüzdeki günlerde önce usul yönünden görüşülecek deniyor. Bu görüşmeye bile tahammül edemiyorlar. Niye tahammül edemiyorsunuz? Temsilde adalet, siz adaleti savunmuyor muydunuz düne kadar? Darbecilere karşı değil miydiniz, böyle söylemiyor muydunuz? Vesayet kabul etmeyiz demiyor muydunuz? Buyurun darbe hukukunu değiştirelim. Kabul etmediler AİHM'ye gitti bazı düzenlemeler oradan döndü. Şimdi kabul etmiyorlar emin olun yine yargıdan dönecektir inşallah bu ve Türkiye'de temsilde adaleti, demokrasiyi sağlamış olacağız" dedi.
"DOSYAYA GİZLİLİK KARARI KOYUYORUZ AVUKAT NASIL SAVUNACAĞINI BİLMİYOR"
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı; "Delile dayanmadan, belgeye dayanmadan bir insani birisinin telkiniyle ya da birisinin tavsiyesiyle alıp hapse atmanız doğru değildir. İnsan haklarına aykırıdır. Bakın batıya bir olay olur izliyoruz televizyon dizilerinden de pek çok filmlerden de bir olay olur kişiyi hemen alıp gözaltına alalım, tutuklayalım, işkenceden geçirelim diye düşünmezler. Tam tersine delilleri toplarlar ve sonunda o kişi itiraf etmek zorunda kalır. Bütün delilleri ortaya koyarlar. Delilden suçluya gidiyorsunuz. Biz önce bir kişiyi suçlu olarak ilan ediyoruz, şüphelendim senden diyoruz. Malvarlığına el koyuyoruz, o da yetmiyor içeri atıyoruz, o da yetmiyor kendisini savunacak, dosyaya gizlilik kararı koyuyoruz avukat nasıl savunacağını bilmiyor. Böyle bir demokrasi olmaz tabi."
Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz