BURSA (İHA) - 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, kimsenin darbe sözünü telaffuz etmemesi, cumhurbaşkanını halkın seçmesi gerektiğini savunarak, "Ey bu ülkenin varisi, benim halkım. Siz bu ülkenin ev sahibisiniz. Seçin cumhurbaşkanınızı, ev sahibiyseniz. O makam size ait. Gelin siz seçin" dedi. Demirel, laiklikle ilgili tartışmaların da yersiz olduğunu söyledi.
Uludağ Üniversitesi'nde konferans veren Demirel'e, 1975 yılında üniversitenin temelini attığı andaki fotoğraflar slayt eşliğinde gösterildi. Bursa Valisi Nihat Canpolat, İl Jandarma Komutanı Albay Murat Arslan, Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, Devlet eski Bakanı ve işadamı Cavit Çağlar, YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz ile çok sayıda öğretim görevlisinin katıldığı konferansta konuşan Demirel, bunalan halkın çareyi sandıkta, seçimde göreceğini ancak vatandaşın kendisini yönetecek kişileri ortaya çıkaramaması durumunda rejimin tehlikeye gireceğini öne sürdü.
Cumhurbaşkanını halkın seçmesi gerektiğini savunan Demirel, kimsenin darbe lafını telaffuz etmemesini isteyerek, "Ey bu ülkenin varisi, benim halkım. Siz bu ülkenin ev sahibisiniz. Seçin cumhurbaşkanınızı, ev sahibiyseniz. O makam size ait. Gelin siz seçin. Seçin meclisinizi. Bugünkü haliyle meclis yüzde 40'ını temsil ediyor. Halk, 'Ben temsil edilmiyorum, getirin sandığı önüme koyun' demeli. 'Aman kardeşim, benim önüme getirmeyin, iş çıkarmayın' demeyin. Ne yapacaksın? Bir pazar günü oy atacaksın. Muhtar seçerken benim halkım kıyameti koparıyor, kendisini idare edecek en yüksek makamları seçerken yok ortada. Gerçi benim halkım zor zamanlarda vazifesini iyi yaptı. Beni de iktidara getiren halkımdı. Biz düşürülünce ayağa kaldıran yine halkımdır. Benim halkım kendi içinden bu ülkeyi yönetecek insanları çıkaracaktır. Kim ki halkın iradesine dayanmayan bir şey düşünüyorsa yanlıştır. Türkiye darbeyi telaffuz etmemeli. Darbeye muhatap olan benim. Benim elimden alındı hükümet. Benim günahım varsa, bir daha gelmemeliydim. O bir siyasi konjonktürdü. Nitekim 60'tan, 80'den sonra ne bana ne benimle hizmet görmüş hükümetlerime ne teşkilatıma bir tek kimse kör kurşunun, bir damla kanın hesabını sormadı. Çünkü Türkiye yönetilemez hale gelmişti. Yönetim sadece hükümetin işi değildir. Halk seçecek, seçtiğine sahip çıkacaktır. Yapmıyorsa, mahkeme kadıya mülk mü? Değilse değiştir. Darbe lafını kimse ağzına almasın. Alternatifi aramayı da kimse ağzına almasın. İşte sandık. Açılır sandık, herkes saçının rengini görür" diye konuştu.
Tartışmaların, sınırları aşmaması gerektiğini ifade eden Demirel şunları söyledi:
"Laiklik tartışılıyorsa kendi sınırları içinde kalmalı. Ekonomik meseleler tartışılıyorsa kendi sınırları içinde kalmalı. Çok kere öyle olmuyor. Çok kere bir gerginlik ortamı meydana getiriliyor. 'Acaba Türkiye nereye gidiyor, sonumuz ne olacak, nereye varacağız, laik devlet zarar görür mü?' diye endişeler oluyor. Eğer bir ülke yönetimini kurallara bağlayamamışsa, o zaman yapacağı iş kurallara bağlamaktır. Ne olursa, ona kim müdahale eder diye yazılmışsa, bu endişelere mahal yoktur. Türkiye bir anayasa devleti olmasına rağmen, vatandaş endişeye giriyor. Birisi gelse Türkiye'yi düzeltse gibi. Bu sisteme olan inançsızlıktan geliyor. Çareyi sistemin içinde arayacağı yerde, daha kestirme bir yol arıyor. Ülke iyi idare edilmediğinde bu oluyor. Siyasi iktidarla cumhurbaşkanının çelişkisi var, üniversitelerin, sivil toplumların çelişkisi var. Vatandaş bakıyor, acaba nereye gidiyoruz diye endişelere kapılıyor. Halbuki siyasi iktidar geçicidir. Ona bakarak karamsarlığa kapılmaya gerek yoktur. Yan yollardan bir şey arayacağına, halk bekleyecek, önüne sandık gelecektir. Yönetilen kişi aynı zamanda yönetendir. Kendi içinden hür iradesiyle yönetenleri seçiyor. Bir vekalet veriyor. Vekaletin sonu bellidir. Ne zaman halk bunaldı, vekilin 'Gel al emanetini' demesi lazımdır. Bütün bunalmaların çaresini halk kendisinde arayacaktır. Sandık benim önüme gelsin, ben bu ülkeyi iyi yönetecek kişileri çıkaracağım. Eğer orada tereddütte oluyorsa, yani 'Yapamıyorum, yönetici çıkaramıyorum' dediği yerde rejim biter. Eğer bu sistem bu ülkeyi iyi yönetecekleri bulup çıkaramıyor ve bunu zamanında değiştiremiyorsa sistem biter. O zaman arayışa girmemiz lazım. Benim halkım eğer yapılmış bulunan 22 seçimde kafi tecrübe sahibi olmamışsa, hele bugün bu okumuşluk seviyesiyle, 650 bin öğretmeniyle, simitçinin bile cep telefonuna sahip olmasıyla, eğer 'Bu işi bana getirme, ben seçemiyorum 'diyorsa, yanarım. O zaman çok partinin emeklerine yanarım."
"TÜRKİYE'NİN DİNCİ, LAİK DİYE BÖLÜNMEYE TAHAMMÜLÜ YOK" Devleti devlet, milleti millet yapan temel unsurları tartışmaya açmanın lüzumsuz endişelere götüreceğini dile getiren Demirel, "Türkiye Cumhuriyeti'ni devlet yapan temel iki unsur var: Birisi devletin tekliği, diğeri laikliğidir. Bu iki unsur iyi anlaşılamamışsa, zaman zaman tartışılıyorsa, lüzumsuz endişeler meydana gelir. T.C.'nin tekliğinden kastım, bölünmez bütünlüğüdür. Zaman zaman ortaya çıkan olaylar, bilhassa bölücü PKK'nın ürettiği endişeler, bugün de gerginliğin baş sebeplerinden biridir. Benim vatandaşım acaba bölünür müyüz endişelerine kapılabiliyor. Türkiye Cumhuriyeti, 624 sene devlet eden Osmanlı'dan sonra gelen bir Türk devleti. Ondan önce 300 sene Selçuklu Devleti. Bu topraklarda bin senedir bir devlet var. Osmanlı'nın ilk payitahtı olan Bursa'da bunu söylüyorum. 624 sene cihan imparatorluğu hüküm sürmüştür. Sonra dağılmıştır. Bunun küllerinden Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'ni çıkarmıştır. Misak-ı Milli sınırları içinde bulunan herkes Türk'tür. Hiç kimseyi zorlamıyoruz, hangi etnik menşeden geliyorsan, ırk meselelerini hiç karıştırmıyoruz. Hangi etnik menşeden gelirsen gel, bu ülkenin vatandaşın, Türk'sün" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin yüzde 99.5'inin Müslüman olduğunun altını çizen Demirel, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ehli kıble tekfir edilemez. Bir kimse kelime-i şehadet getiriyorsa, La İlahe İllallah diyorsa ve peygamberin resul olduğunu kabul ediyorsa, bunu kimse kafirlikle itham edemez. İbadet kısmı Allah ile kul arasındadır. Ondan sonra gelen meseleler yine ayrıdır. Türkiye'de inanç sahipleri, hangi dine, hangi inanca sahip olursa olsun hürdürler, devlet herkese eşit mesafededir. Din devletin koruması altındadır. Din devlete karışmayacaktır, devlet de dine karışmayacaktır. Bu ayrım yapılmıştır. Bir önceki devlette, şeriat düzenine bağlı olan, yani dini esaslara dayalı düzen, Cumhuriyet ile beraber pozitif hukuku dayalı hale getirildi. Dünyada geçerli düzen pozitif hukuktur. Pozitif hukuka dayanma hadisesi, aslında Türkiye'yi Müslümanlık'tan uzaklaştırmış değildir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, daha anayasasında 'Dini İslam' diye yazdığı zaman, medeni kanun gelmemiştir, ceza kanunu gelmemiştir. Dün medeni kanunun içinde bulunan birtakım hususları şeriat diye tanzim eden Türkiye, bugün dünyanın medeni ülkeleri nasıl tanzim ediyorsa, İsviçre nasıl tanzim ediyorsa, öyle tanzim eder hale gelmiştir. Türkiye'ye Darül Harp diyenler olmuştur. Müslümanlık'tan uzaklaşmıştır diyenler olmuştur. Türkiye halkının Darül İslam olduğu, halkının Müslüman olduğunda herkes birleşiyor. Din esasına göre devlet istiyoruz derseniz bu mümkün değildir."
Demirel, "AB kapısında rejim tartışmalarını nasıl izale edeceğiz?" sorusu üzerine, "Merak etmeyin her ülke meselelerini tartışıyor. Her ülkede tartışmalar var. Ama hiçbir ülkede tartışmalar yapıldığı için acaba dağılır mıyız gibi kaygılar yok. Bizim ülkemizde de vatandaşımızın ümitsizliğe kapılması, güvensizliğe düşmesi en büyük tehlikedir. Evet bu tartışmalar olacaktır. Bunları haklı gösteren bir takım hadiseler de olacaktır. Ama bunu Türkiye Cumhuriyeti halkın bütünlüğünü muhafaza ederek aşacaktır. O zaman bu tartışmalar bizi zaafa uğratmaz. İnsanları susturmak mümkün değil. Hem hür olduk diyorsanız, susturamazsınız. Herkesi laikliğin, modern Cumhuriyet'in etrafında topluyorsak güç kazanarak bundan çıkarız. O zaman deriz ki herkes kendi ayıbına baksın" dedi.
Türkiye'nin dinci, laik diye bölünmeye tahammülü olmadığını belirten Demirel, "Türkiye Cumhuriyeti tekil, üniter, laik bir Cumhuriyet'tir. Halkı Müslüman'dır. Müslüman olmayanlar da vardır ama azınlıktadır. Devlet din meselesinde herkese eşit mesafededir. Herkesin ibadetini yapmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır. Tartışmayı yapın, ama rahatsızlığa gitmeyin, bölünmeye gitmeyin. Sen laik, ben dinciyim diye bölünmeye gitmeyin. Laik olan devlettir. Kişi ya inanç sahibidir ya değildir. Ehli kıble tekfir olunmaz. Sen Müslüman'sın, ben değilim demek yanlıştır. Sen laiktin, ben dinciydim diye tartışmalara girmeyin. Türkiye'nin böyle bölünmeye tahammülü yok. Laik olan devlettir. Kişilerin inançlarına kimse karışmamalıdır. Başka insanlar üzerine kimse tahakküm kurmaya kalkmamalıdır. Tartışma dinci, dinsiz, yobaz üzerinden yapılmamalıdır. Herkes hürdür. inanç hürriyeti senin için şu kadar, benim için bu kadar yoktur. Sarılacağınız şey inanç hürriyetidir" dedi.