Kendi başımıza henüz gelmese de sevdiklerimizden, çevremizden sık sık duyduğumuz, ağrılı ve zorlayıcı bir rahatsızlık olan kireçlenme, hareket kısıtlamasıyla birlikte yaşam kalitesini düşürüyor. Aslında bu mekanik zorlama ile gelen organik bozukluğun, farklı tedavi yolları var. Sadece ne yapmamız gerektiğini doğru bilmemiz ve günlük davranış rutinimizi tedavi yollarına uygun şekilde ayarlamamız gerekiyor. Peki kireçlenme tam olarak nedir, kimlerde, hangi yaşlarda görülür, tedavi sürecinde neler yapmamız, beslenmemizi nasıl düzenlememiz gerekiyor? Tüm merak edilenleri kireçlenme hastalığı olanlar ve risk altındakiler için uzmanıyla konuştuk.
İstanbul Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Prof. Dr. Demirhan Dıraçoğlu kireçlenmeyi şöyle tanımlıyor: “Tıp dilinde osteoartrit olarak adlandırdığımız kireçlenme, eklem ve kas yapısının bozulmasıyla başlıyor. Dolayısıyla eklem ve kas ağrıları kireçlenmenin en kritik olumsuz etkisi şeklinde karşımıza çıkıyor. Bazen hastanın normal hayat akışını sıkıntıya sokabilecek ağrılar meydana geliyor. Aslında eklem ya da kasta kireçlenen bir doku yok, sadece yıllar içerisinde doku kaybı yaşanıyor. Bu sebeple kireçlenmenin daha çok yaşlılarda görüldüğü düşünülüyor. İnsan vücudunda bir eklem yıl içerisinde ortalama 2 milyon kez kullanılıyor, hareketlerin kusursuz bir yapıda olması için eklemin süngersi, sıvısının kıvamlı olması ve gergin bağlarla eklem-kas dokusunun desteklenmesi gerekiyor. İşte bu mekanik ve kusursuz yapı zamanla deforme oluyor ve halk arasında kireçlenme olarak bilinen hastalık ortaya çıkıyor. Böylece eklem hareketleriyle birlikte, ağrı ve kısıtlılık hissi geliyor. Kireçlenme yaş ilerledikçe daha sık görülse de genç hastalarımız da var. Çünkü hareketsizlik büyük bir sorun ama aşırı egzersiz, spor aktiviteleri, eklemleri zorlama gibi nedenlerle de kireçlenme problemi yaşanabilir.”
En sık etkilenen bölge el eklemi
Dıraçoğlu her yaşlıda kireçlenme hastalığı görülecek diye bir kural olmadığını vurgularken, vücudun çok fazla hareket halindeki bölgelerinde kireçlenmenin doğal olarak daha sık yaşandığını, sırasıyla en çok; el eklemi, diz eklemi ve kalça ekleminde rahatsızlığa rastlandığını belirtiyor.
Kolajen peptit ile gelen iyileşme
Prof. Dr. Dıraçoğlu, kireçlenme için önlemler alabileceğimizi söylerken, günümüzde hastalığın farklı tedavi yöntemleri olduğunun altını çiziyor. Kilo vermek, hafif egzersizler, eklem içi enjeksiyon kireçlenmenin tedavi edilmesine yardımcı olurken, ileri seviyelerde cerrahi işlem gerektiğini söylüyor. İşte hastalığın ileri seviyeye taşınmaması noktasında kolajen peptit devreye giriyor.
Dıraçoğlu’na göre: “Kolajen vücudun kendisinde doğal olarak bulunan önemli bir yapı taşı. Cilt, kaslar, bağlar, kıkırdak ve kemik gibi hemen hemen her dokuda bulunuyor. Ancak yaşla birlikte vücuttaki kolajen yapısı bozulur ve bu durumda dışarıdan takviye olarak alınması gerekir. Yapılan araştırmalar kolajenin kireçlenmeye iyi geldiğini işaret ediyor fakat dışarıdan alınan kolajenin fayda sağlaması için hidrolize edilmesi, peptitlere yani en küçük parçalarına bölünmüş olması gerekir. Tarif ettiğim şekilde morina balığı derisinden üretilen, aktif peptitler içeren, hidrolize edilmiş takviyeler piyasada mevcut. Bunları kullanabilirsiniz. Tabi bunun yanında mutlaka düzenli beslenilmeli ve yormayan egzersizler yapılmalı; golf, yüzme, salon dansları ve bahçe işleri gibi.”
Bunları biliyor muydunuz?
*Çok fazla sakız çiğnemek çene eklemine iyi gelmez, aksine dejenarasyona sebep olur.
*Merdiven çıkmak dizkapağı kireçlenmesine iyi gelmez, aksine eklemleri yorar ve yapısını bozar.
*Kızartma kireçlenme açısından tehlikelidir.
*Rahat ayakkabı, ergonomik yatak ve koltuklarla hayatınızı kolaylaştırabilirsiniz.
*Yürümek, Akdeniz diyeti yapmak ve bunun yanında dışarıdan kolajen peptit desteği almak kireçlenme sorununuza çözüm olabilir.
*Kireçlenme hormonlar sebebiyle dünyada kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülür.