HABER

Kırmızı alarm!

Yiyeceklerimiz bozulmasın diye bin bir türlü uğraşlarda bulunuyoruz. Katkı maddeleri olsun, işlemeler olsun, çeşitli sağlıksız yöntemler olsun… Bunların hepsi sağlık için büyük bir risk oluşturuyor.

Kırmızı alarm!

Bir gıda, bozulması gerekiyorsa bozulmalıdır. Kalkıp bunun içine adını bile söylemekte zorlandığımız maddelerden ekleyip; gıdanın bozulmasını engellemenin bir anlamı yoktur. Bu katkı maddelerini ekleyenlerin katillerden hiçbir farkı yoktur. Buna izin verenler de bu katilin suç ortağıdır.

İlaçlarda ve kozmetiklerde de kullanılan bu kimyasalların günümüzde girmediği bir sektör şu an için yok. Bu kimyasallar, başta alerjiye duyarlı kimseler olmak üzere tüm insanlığı etkileyebilecek güçtedir. Bu kimyasalların etkileri çok yönlüdür. Başta; astım, migren olmak üzere karaciğer büyümesi, kanser veya çeşitli psikolojik sorunlara kadar etkileri bulunuyor.

Son yıllardaki çalışmaların sonuçları, kimyasalların düşünüldüğünden çok daha tehlikeli olduğunu gösteriyor. Gıda sektöründe kullanılan kimyasallar bir silahtır; cinayette kullanılan. Bu silahı kullanan da üretici firmalar oluyor. Bu ‘’vur emrini’’ veren kimseler de büyük ihtimalle para kazanmak için her şeyini ortaya koyan kimselerdir. Yapılan çalışmalar bu kimyasalların çocuklarda hiperaktiviteye neden olduğu ve beraberinde de çeşitli psikolojik sorunlara davetiye çıkardığı görülüyor. İlk kez bundan 35 sene öncesinde bu katkı maddelerinin çocukların psikolojisini etkileyebileceği fikri ortaya atılmış. O zamandan günümüze kadar yapılan çeşitli çalışmalar bu kanıyı değiştirmeye yetemedi ve bu tezi daha da kuvvetlendirdi.

Bu konudaki en kapsamlı araştırma İngiltere’de yapıldı. 3yaşındaki çocuklar üzerinde uygulanan bu çalışma yeniden dikkatleri bu kimyasal katkı maddelerine çevirdi. Araştırma kapsamına alınan 227 çocuğun 75’inde hiperaktivite gözlenmiş. Araştırmada çeşitli cips ve kolalarda kullanılan katkı maddeleri kullanılmış.
Kullanılan katkı maddeleri: tartrazin(E102), karmen kırmızısı(E122), günbatımı sarısı(E110) ve sodyum benzoat(E211) gibi koruyucu ve kimyasallar kullanıldı. Bu çalışmayla gıda katkı maddelerinin çocukların davranışlarına etkileri incelenecekti.
Araştırmada çocuklarda olmaması gereken davranış bozuklukları özellikle de hiperaktivite görülmüş; ancak besinlerinden bu kimyasalları çıkarınca bu davranış bozuklukları ortadan kalkmış.

Tabi ki tek bir çalışmaya bakılarak bu tatlandırıcı ya da koruyucuların yasaklanması söz konusu olamaz ancak bu araştırma bilim dünyasını ve insanları tedirgin etmeye yetti. Avrupa birliği ülkeleri bu konuda çok sıkı denetimler uyguluyor; bu yapay maddelerin kullanımına izin veriyor denetim olmak koşuluyla. Yine de çocukların bu maddelerden uzak tutulmaları gerekir. Aksi halde hiç de istenilmeyen durumlara hatta geri dönüşü olmayacak durumlara yol açabilir.

Katkı maddeleri ve neden oldukları rahatsızlıkları

Özellikle gıda sanayiinde kullanılan bu kimyasalları tespit etmek ve maddeler şeklinde yazmak oldukça zor; çünkü sayısız katkı maddeleri bulunuyor ancak ben, ön plana çıkanlarından bahsedeceğim.

Aspartam: Günümüzün şekeri diyorum buna. Katil şeker ismini buna çok yakıştırıyorum. Gerçekten de öyle hem şeker gibi tatlı hem de katil. Tatlandırıcı olarak çoğu besinde kullanılan aspartam; % 40 aspartik asit, % 50 fenilalanin ve % 50 kadar da metanol içerir.

Aspartam yan etkilerinden dolayı en çok yargılanan madde olmuştur. Yan etkilerine baktığımızda; kaşıntı, döküntü, yorgunluk, kas spazmları, baş ağrısı, baş dönmesi, depresyon, çarpıntı, solunum sıkıntısı… ‘na neden olabilmektedir.

Benzoik Asit: Çoğu besinde kendini gösteren bu kimyasal, işlenmiş besinlerin babasıdır. Çikolata, meyve suları, dondurmada da bolca kullanılıyor. Yakın zamanda sakızlarda ve kremalarda da bulunduğunu gösteren çalışmalar var.

Benzoik asit; insan vücudunda deri döküntüsü gibi çeşitli alerjik reaksiyonların meydana gelmesine neden oluyor. Eğer kişide alerjik reaksiyonlara daha güçlü ve şiddetli bir tepki varsa; bu yan etkilerin daha tehlikelisi görülmektedir. Bu yan etkilerin bir de çocuklarda meydana geldiğini düşünürsek tehlikenin gerçek boyutuna ulaşmakta pek zorlanmayız. Aspirin alerjisi olan kimseler benzoik asitli besinleri tüketme konusunda daha dikkatli davranmalıdırlar.
BHA ve BHT: İçinde yağ bulunan yiyeceklerin bozulmasına engel olmak amacıyla kullanılmaktadır. Aynı zamanda antioksidanttır da kendisi.
Bu maddelerin; karaciğer büyümesi deri döküntüsü, kaşıntı gibi alerji reaksiyonlara neden olduğu tespit edilmiştir. Yapılan en son çalışmalarla bu maddenin daha tehlikeli olduğunu ve kansere dahi neden olabileceğini görüyoruz.

Karmen Kırmızısı: Birçok yiyecekte uzun yıllar boyunca renk vermesi nedeniyle kullanılmış bir maddedir. Özellikle de kırmızı, mor gibi renk vermesi bakımından kolalarda kullanılmaktadır.

Karmen boyası sentetik bir madde olup, bir böcekten elde edilmektedir. Deri döküntüsü gibi basit alerjik durumlardan başka kaşıntılara da neden olabilmektedir. Ölüme kadar götürebilecek düzede tehlikeli olduğundan bahsedilir oldu günümüzde. Şiddetli anaflaktik şok, sonrasında koma ve ölüm gerçekleşebiliyor.
Glutamat: Uzakdoğu mutfağını süsleyen bir düşman gibidir. Süsler, çünkü insanların tad zevkini inanılmaz artırır; düşmandır, çünkü sağlıksızdır. Glutamat doğal olarak çeşitli besinlerde bulunur.(Et, balık, domateste…)Glutamata bağlı reaksiyonlar’’Çin lokantası sendromu’’ ismiyle bilinir.
Glutamat çok miktarda alındığında çeşitli yan etkiler verebilmektedir. Baş ağrısı, göğüste yanma, yüz ve başta sızlama, çarpıntı, bulantı, ishal, terleme…Sinir sisteminin de aşırı uyarılmasına neden olur; bu nedenle Parkinson ve Alzheimer gibi nörolojik sorunlara da neden olabiliyor.
Nitrat ve Nitritler: Nitrat ve nitritlerin en büyük özelliği koruyucu etkisinin olmasıdır. Özellikle kırmızı et ve işlenmiş sosis, salam, pastırmada bolca kullanılan bu katkı maddesi renk ve tadını artırıcı özelliği bulunmaktadır.

Bilinen çok fazla yan etkisi olmamakla birlikte; baş ağrısı ve deri döküntüleri görülebilir. Kanser yapıcı etkisinin de var olduğunu unutmamak gerekir.
Parabenler: Yiyecek, ilaç ve kozmetikte küflenmeyi önlemek amacıyla kullanılır. Mayonez, salça, ketçap, jöle, reçel, alkolsüz içecekler ve şekerlemelerde bolca kullanılır. Aynı şekilde dermatolojik kremlerde damlalarda, fitillerde kullanılır.

Parabenler; deride kızarma, kaşıntı, şişme gibi reaksiyonların oluşmasına neden olabilmektedir. Alerjik duyarlılığı daha yüksek olan kişilerde anaflaktik şoka neden olabilir.

Sülfitler: Besinlerin bozulmasını önler ve onların daha uzun süre taze kalmalarını sağlar. Toplumun yaklaşık %1 gibi bir kısmında sülfit alerjisi vardır.
Astım, kusma, ishal ve karın ağrısı gibi şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Şarap içildiğinde baş ağrısının ortaya çıkma nedeni de yine sülfitlerden kaynaklanır.

Tartrazin: Yiyecek ve özellikle de içeceklere sarı renk vermesi nedeniyle kullanılan bir gıda katkı maddesidir. Alkolsüz içecek ve dondurmalarda da kullanılmaktadır.

Deri döküntüsü, astım krizi, anaflaktik şoka neden olabilmektedir. Aspirin alerjisi olan kişilerde tartrazin alınmasına bağlı görülen astım daha şiddetli ve tehlikeli seyreder.

Gıdalardan katkı maddelerinin tümüyle çıkarılması mümkün değildir ancak bu maddelerin sağlık sınırını aşmamaları gerekiyor. Sınırı aştığında çok ciddi sağlık sorunlarının meydana geldiğini artık biliyoruz. Günümüzde katkı maddelerinin sınırı zorladığı ve sağlık sorunlarını tehdit ettiği düşüncesi bilim dünyasında kabul görmektedir. Alınan önlemlere bakılınca çok fazla bir şey görülmüyor açıkçası. Anlayacağınız bu konu çoktandır kırmızı alarm veriyor.

Mehmet GÜNATA

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem 3

En Çok Aranan Haberler