Solunum yolu hastalığı olan gribal enfeksiyon ile ilgili bilgi aktaran Kulak Burun Boğaz Baş Boyun ve Yüz Estetiği Cerrahisi Anabilim Dalı Uzmanı Op. Dr. Remzi Tınazlı, kapalı alanlarda fazla vakit geçirilmesinin gribal enfeksiyonun kış aylarında daha sık görülmesinde önemli bir neden olduğunu ifade ederek, “Gribal enfeksiyon soğuk algınlığıyla karıştırılmamalı” dedi.
Kış mevsiminin en soğuk günlerini yaşadığımız şu sıralarda artmaya başlayan gribal enfeksiyon ile ilgili açıklamalarda bulunan Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Baş Boyun ve Yüz Estetiği Cerrahisi Anabilim Dalı Uzmanı Op. Dr. Remzi Tınazlı, kişilerin virüsü aldıktan sonra belirtilerinin birkaç gün içinde ortaya çıktığını, bu nedenle virüsü alan kişilerin hastalık daha başlamadan, diğer insanlara bulaştırabileceğini hatırlattı. Gribal enfeksiyonun genellikle A ve B influenza virüslerinden kaynaklandığını söyleyen Op. Dr. Remzi Tınazlı, virüsün her yıl farklı türlerinin ortaya çıktığını belirtti.
Gribal enfeksiyonun belirtilerini sıralayan Op. Dr. Remzi Tınazlı, “Gribal enfeksiyon, ateş, vücut ağrıları, baş ağrısı, kuru bir öksürük ve boğaz yanması, boğaz ağrısı gibi belirtilere neden olmaktadır. Gribal enfeksiyon olan kişi kendini yorgun ve daha az enerjik hisseder. Belirtiler genellikle ilk 3 - 4 gün içinde en kötü halini alırken, tamamen iyileşmesi için ise 1 ile 2 hafta kadar zaman geçmesi gerekir” dedi.
Soğuk algınlığından farklı
Başlangıçta burun akıntısı, hapşırık ve boğaz ağrısı gibi soğuk algınlığı bulguları ile başlayan gribin, soğuk algınlığından farklı olduğunu söyleyen Tınazlı, “Soğuk algınlığı genellikle yavaş gelişirken, gribal enfeksiyon aniden ortaya çıkar. Soğuk algınlığı sadece kişiyi yorgun bir hale getirirken, gribal enfeksiyon kişiyi genelde çok daha kötü hissettirir. Gribal enfeksiyonda genellikle ateş, titreme, baş ağrısı, kas ağrıları, boğaz ağrısı, burun akıntısı ve yorgunluk olur. Hastalık geliştikçe belirtiler soğuk algınlığı belirtilerine benzeyebilir, ancak gribal enfeksiyon durumunda belirtiler daha şiddetlidir. Ani bir ateş, özellikle 38 C veya daha yüksek ise, kuru ve göğüsten gelen bir öksürük var ise, baş ağrısı, yorgunluk, titreme, kas ağrısı, ekstremite veya eklem ağrısı, ishal veya karın ağrısı, mide bulantısı ve kusma, boğaz ağrısı, burun akıntısı veya tıkanması, hapşırma, iştah kaybı, uyku zorluğu gibi bulgular var ise gripal enfekisyondan şüphe edilmelidir. Gribal enfeksiyon, tipik olarak iki hafta sürmektedir. En şiddetli belirtiler iki veya üç gün sonra düzelmekte ancak gribal enfeksiyona bağlı yorgunluk haftalarca sürebilmektedir. Soğuk algınlığı kişiyi oldukça yorabilir, ancak gribal enfeksiyon kişinin yataktan çıkmasını bile engelleyecek kadar kötü olabilir” diye konuştu.
“Çocuklarda, bulantı, karın ağrısı, kusma ve ishal şeklinde görülür”
Çocuklardaki gribal enfeksiyon belirtilerinin yetişkinlerde görülenlere benzemekle birlikte bulantı, karın ağrısı, kusma ve ishal gibi şikayetlerin daha sık ortaya çıktığını belirten Tınazlı, küçük çocuklarda ve bebeklerde bu belirtilere uyuşukluk ve yetersiz beslenmenin de eklendiğini, burun kanalları yetişkinlere oranla daha dar olan çocukları özellikle burun tıkanıklığının çok rahatsız edebildiğini, buna ek olarak bebekler ve küçük çocukların çoğu zaman ağız yoluyla nefes almakta zorlandığını da kaydetti.
“Kuş gribi, domuz gribi gibi birçok gribal enfeksiyon türü bulunmaktadır”
Yüzden fazla farklı virüsün soğuk algınlığına, A, B ve C tipi influenza virüsünün ise gribal enfeksiyona neden olduğunu, Tip A ve B virüslerinin mevsimsel salgınlara, Tip C’nin ise genellikle hafif solunum yolu belirtileri ile sonuçlanan hastalıklara neden olduğunu ifade eden Tınazlı, “Tip A grip virüsü ördekler, tavuklar, domuzlar ve atlar da dahil olmak üzere birçok farklı hayvanda bulunurken, Tip B virüsü sadece insanlar arasında yayılmaktadır. Mevsimsel gribal enfeksiyon kadar çeşitli gribal enfeksiyon türü de bulunmaktadır. Bunlar arasında yer alan kuş gribi, kuşlar arasında yayılan bir tür gribal enfeksiyon olarak bilinirken, nadir durumlarda insanları da etkileyen bir gribal enfeksiyondur. Domuz gribi ise 2009 - 2010 yılları arasında gribal enfeksiyon salgınından sorumlu olan bir türdür. Mide gribi ise bakterilerin veya norovirüs gibi virüslerin neden olduğu sindirim sisteminin bir enfeksiyonudur” şeklinde konuştu.
Kış salgınları her yıl 600 bin kişiyi etkiliyor
Virüslerin genelde öksürük veya hapşırma yoluyla yayıldığını, bazen kirli bir yüzeye dokunduktan sonra ağzına veya burnuna dokunan bir insanın da enfeksiyondan etkilenebildiğini hatırlatan Tınazlı, sağlıklı yetişkinlerin belirtiler gelişmeden bir gün içinde, yani hasta olduğunu bilmeden önce hastalığı başkalarına bulaştırabildiğini, hasta olduktan sonra ise yedi güne kadar bulaşıcı olmaya devam edebildiğini söyledi. Tınazlı, gribal salgınlara ilişkin olarak ise şu açıklamalarda bulundu; “Gribal enfeksiyonlar sadece belirli bir alanda veya dünya çapında salgınlara neden olabilir. Kış salgılarının her yıl 300 bin ile 600 bin kişiyi etkilediği, yaklaşık 200 bin kişinin ise hastaneye kaldırıldığı ve 3 bin ile 49 bin arasında kişinin öldüğü yapılan araştırmalarla bilinmektedir.”
Gribal enfeksiyonun kış mevsiminde çok daha sık yaşanmasının nedenlerine de değinen Tınazlı, kışın virüsün havanın dışarıdan daha az nemli olması dolayısıyla daha uzun süre içeride yaşayabildiğini söyledi. Tınazlı, “İnsanların havadaki canlı virüsü nefes alıp verirken içe çekmesi ya da gözler, burun ve ağız yoluyla vücut içine alması çok kolay. Kapalı alanlarda fazla vakit geçirilmesi ve yakın temasların çok olması nedeniyle de gribal enfeksiyon daha çok insanı etkiliyor ”şeklinde konuştu.
Gribal enfeksiyon tedavileri
Gribal enfeksiyon tedavisinde dinlenmenin, bol miktarda sıvı tüketmenin, alkolden ve tütün kullanımından kaçınmanın ve gribin belirtilerini hafifletmek için ilaç kullanmanın tavsiye edilen bazı yöntemler olduğunu ifade eden Tınazlı, ağrı kesici ve ateş düşürücülerin kullanımının enfeksiyona bağlı ateş, baş ağrısı ve kas ağrılarının tedavisine yardımcı olabildiğini, bazı durumlarda, doktor tavsiyesi ile alınabilecek antiviral ilaçların ise hastalığın süresini kısaltmaya ve ciddi komplikasyonların oluşmasını önlemeye yardımcı olduğunu da sözlerine ekledi.
Yüksek risk grubunda kabul edilen 65 yaş üstü kişiler, hamileler, akciğer, kalp, böbrek, karaciğer veya nörolojik hastalığa yakalanmış kişiler, zayıf bağışıklık sistemine sahip kişiler ve şeker hastalarının mutlaka doktora başvurması gerektiğini de hatırlatan Tınzalı, bakteriyel göğüs enfeksiyonu gibi gribal enfeksiyon komplikasyonu gelişmediği sürece antibiyotiklerin virüs üzerine herhangi bir etkisi olmadığından gribal enfeksiyon için kullanılmadığını da belirtti.
“Gribe karşı korunmak için en iyi yol aşı yaptırmak”
Gribe karşı korumanın en iyi yollarından birinin de her yıl aşı yaptırmak olduğunu hatırlatan Tınazlı, gribal enfeksiyon aşısının İnfluenza H3N2, İnfluenza H1N2 ve B virüsünden oluşan üç influenza virüsünü içerdiğini bildirdi. Korumanın, aşı yapıldıktan yaklaşık 2 hafta sonra başladığını, tavuk yumurtasına karşı şiddetli alerjisi olanlar, geçmişte gribal enfeksiyon aşısına vücudu şiddetli tepki gösterenler, gribal enfeksiyon aşısı alındıktan sonra 6 hafta içinde Guillain Barre Sendromu gelişen bireyler ve 6 aylıktan küçük çocuklar için gribal enfeksiyon aşısı öncesi bir doktora başvurulması gerektiğini ifade eden Tınazlı, orta ve şiddetli ateş ile hastalık geçiren tüm bireylerin aşı olmadan önce düzelene kadar beklemesi gerektiğini belirtti.