ANKARA (ANKA) - Partisinin grup toplantısında konuşan BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, müzakere sürecinin üç aşamalı olduğunu ve artık ikinci aşamaya gelindiğini ifade ederek, hafta sonu Ankara'da yapılan Demokrasi ve Barış Konferansı'nın bunun ilk adımı olduğunu söyledi. Halen insanların demokratik bir eyleme katıldıkları için onlarca yıl ceza aldığına vurgu yapan Kışanak, "Bu nasıl bir cumhuriyet, bu nasıl bir demokrasi, bu nasıl bir devlettir? Hala insanlar bu cezaları alırken kimi barışa inandırabilirsiniz?" dedi.
Kışanak, "Öcalan bir barış olacaksa bu hepimizin barışı olacak. Bu kadim topraklarda yaşayan herkesi bu sürece dahil olmaya davet etti. Bu konferansın böyle de bir anlamı ve önemi var. Bu konferansı ileriye götürme kararlılığı olan bir konferanstı" dedi. Bu konferansta müzakere sürecinin toplumla devlet arasındaki hukuku yeniden inşa etme anlamına geldiğine dikkat çeken Kışanak, bir bütün olarak Türkiye'nin yeniden yapılanmasının motor gücü olunduğunu kaydetti.
Her kesimin sorumluluk alma, insiyatif alma ve doğruları söylemesinin önemine işaret eden Kışanak, Anadolu'nun tüm halklarının, farklı inanç gruplarının, sosyalistlerin, emekçilerin bir araya geldiğini ve yeni bir Türkiye inşa etme konusunda görev ve sorumluluk yüklendiklerini ifade etti. Konferansta alınan kararlara da değinen Kışanak, "Bu tablo tüm Türkiye'yi temsil eden bir bileşendir. Bu müzakereler kesintisiz bir şekilde devam etmeli, kalıcı bir barış ve gerçek bir demokrasi ile nihayete ermelidir kararı var. Biz bu konuda kararlıyız. Müzakere sürecinde olası tıkanıklıkları aşma konusunda doğrudan görev üstlenen bir konferans olmuştur. Parlementoya, hükümete önemli çağrılarda bulunmuştur. İktidarın herşeyi belirleyen tavrından vazgeçmeye ve müzakerenin ruhuna uygun bir tavır almaya davet etmiştir. Muhalefet partisine de bütün partilere de bu çözüm sürecinde demokratikleşme konusunda parlementoyu çalıştırmaya davet etmiştir" dedi.
Müzakerelerin hızlı ilerlemesi, sürece hizmet etmesi için PKK Lideri Abdulah Öcalan'ın sağlık güvenlik ve özgürlük ortamlarının sağlanmasının konferansta dile getirildiğini belirten Kışanak, "Bu konferans geleceğimize ışık tutan bir konferanstı. Konferansta alınan en önemli bir kararda bir koordinasyon üç komisyon kurarak bundan sonra sürecin doğrudan öznesi olarak kendini tanımlamıştır" ifadesini kullandı. Müzakere sürecinin 3 aşamalı olduğunu dile getiren Kışanak, ilk aşamanın devam ettiğini ifade etti. Artık ikinci aşamayı konuşmanın zamanı olduğunu belirten Kışanak, bu konferansın doğrudan müdahil olma, reformları yapma, anayasayı yapım sürecine katılma, hak ve özgürlükleri sağlama şeklinde ikinci aşamanın ilk adımı olduğunu dile getirdi. İktidar partisinin bu süreci ilerletme konusunda doğrudan bir sorumluluk içinde olduğunu dile getiren Kışanak, reformlarının yapılmamasını tek sorumlusunun iktidar partisi olacağını söyledi.
-"CHP, STATÜKO DERDİNDE"-
Muhalefet partilerinin sürece destek vermediğini ve onları net bir şekilde eleştirdiklerini belirten Kışanak, "CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu artık tabi ki biz barışı istiyoruz diyor. Sayın Kılıçdaroğlu barışı istiyoruz demekle olmaz. Barışı, demokratikleşmeyi arzulayan bu konuda adım atar ve bir tutum içinde olur" dedi. Kılıçdaroğlu'nun bir takım kaygılarının olduğundan bahsettiğini ifade eden Kışanak, "Anlamak istiyorsanız biz size anlatırız. Zaten biz bu süreci şeffaf yürütüyoruz. Kaygılarınız iktidar partisinin otoriter eğilimleri yönündeyse bunu önlemenin tek yolu da demokrasiye sahip çıkmaktır. Hak ve özgürlüklerin yanında açıkca tutum almaktır" dedi. Aslında Kürtlerin haklarını kazanmasından duyulan bir kaygı olduğunu dile getiren Kışanak, bu kaygının otoriter bir rejimin kaygıları olduğunu vurguladı. Kışanak, şöyle devam etti:
"CHP'nin kaygısı iktidara karşıymış gibi görünüyor, ama en nihayetinde kaygının nedeni statükoyu kurma konusunda oluyor. Kimse bunu bize AKP karşıtlığı olarak göstermesin. Biz ana muhalefet partisine temel olarak temek hak ve özgürlükler başta olmak üzere bütün özgürlükler konusunda ne düşünüyorsunuz? diye soruyoruz. Bunlar konusunda tavrını net bir şekilde ortaya koymalıdır. Buna cevap verilsin. CHP'ye oy veren gerçek anlamda demokrasiye inanan insanlar bu politikadan rahatsızlar. Aksi halde biz onlara çağrıda bulunacağız. Bunu dikkate alan bir yerden CHP'nin politikası değişmelidir.
İmha ve inkarcı zihniyetin başımıza ne açtığını ilk defa bu çatı altında tartışıyoruz. Bu konuda komisyon kurulması önemlidir, ancak bir süreyle sınırlı olması, eşit olmaması eksiktir. Ama sırf kurmuş olmak için kurma mantığından hükümetin vazgeçmesi gerekiyor. Bu komisyon sürece uygun bir tarz tutum ve uslup ile çalışmalıdır. Sadece dinleyen, usul yerini bulsun diye bir rapor kaleme alan bir komisyon olamaz. Bu sorunun ağırlığına denk düşen bir şekilde bu komisyon çalışmalarını sürdürmelidir.
Konferansta karar altına alındığı gibi ikinci aşamanın çalışmalarını hızlandırma iradesi acilen yapılması gereken reformlar ikinci aşamanın başladığı anlamına gelmektedir. İkinci aşamaya gelinmiştir. Her kesim üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. Aydın'ın Germencik ilçesi Ortaklar kasabasından gelen arkadaşlarımız var burada. Öğrenciler var aramızda. Ortaklar da 30 Aralık 2011 de Roboski'yi protesto etmek için gösteri yaptılar. Katliamdan sadece iki gün sonra bunu yaptılar. Sonra gözaltına alındılar. Sonra 15 Şubat protestosunu yaptılar. Katliamı ve uluslar arası komployu protesto ettikleri için gözaltına alınıp götürülen 6 kişiden dördü 37'şer yıl hapis cezası aldılar. İkisinden biri 20, biri 23 yıl ceza aldılar. Siz onlara yüzyılda ceza verseniz onlar Roboski katliamının suç olduğunu kabul etmeyecekler. Bu nasıl bir cumhuriyet, bu nasıl bir demokrasi, bu nasıl bir devlettir? Kime bu devlet hukuk devletidir diyebilirsiniz. Hala insanlar bu cezaları alırken kimi barışa inandırabilirsiniz? 1990'lı yıllardaki savaşın yıkımının sonucu olarak şehirlere göç eden ve hayatlarını kazanmaya çalışan insanlar. Üniversitelerde de herhangi bir eyleme katıldıkları için ilgili maddeler yüzünden öğrenciler çok fazla ceza alıyor."
-"BARIŞ, HEPİMİZİN GÖREVİ"-
Kışanak, "Yüreğimizde barışın sevincini yaşayamıyorsak bunun adı barış falan değildir. Barışa inanacağız. Yüreğimizde hissedeceğiz. Barıştan bahsedeceklerse devleti ceberrutlaştıran yasalar değişmelidir. Böyle barış olmaz. Çocuğu yaşlısı herkesi cezaevine atan bir yasa hala duruyorsa bundan ancak utanç duyulabilir. Bu parlementonun bu utancı durdurması için derhal harekete geçmesi gerekiyor. Barış kendiliğinden gelmeyecek. Bu mücadeleyi yükseltmek hepimizin sorumluluğu. Gerillaların geri çekilmesiyle birlikte ormanların talan edildiğini duyuyoruz. Bunu yapmaya hakları yok. Operasyon yaparken ormanları yakıyordu. Sahip çıkıyorduk. Şimdi duyarlı olan herkesi ormanlarına sahip çıkmaya ve bu kıyıma göz yummamaya çağırıyoruz" dedi.
Korucular ve karakolun bu işleri bir şekilde istismar ettiğini ve bunun rantını yediklerini belirten Kışanak, buna halkın sahip çıkmasının önemli olduğunu kaydetti. İdil'de 150 hektarlık alanın güvenlik gerekçesiyle tahrip edildiğini ifade eden Kışanak, "Doğamıza, suyumuza, ormanlarımıza sahip çıkacağız. Barajlara karşı, yıkımlara karşı güçlü bir sahiplenme sergileyeceğiz" dedi. Aynı yaklaşımla Taksim Gezi Parkı'nda ağaçların ranta kurban verildiğini ifade eden Kışanak, bu konudaki çaba ve mücadeleyi desteklediklerini söyledi.
Suriye'deki gelişmelerin çok kaygı verici boyutta ilerlediğini ve her gün onlarca insanın yaşamını yitirdiğini belirten Kışanak, "Son olarak Hizbullah'ın da bu savaşa dahil olması kaygıları çok daha fazla arttırdı. Uluslararası güç merkezlerinin ABD, İsrail bir tarafında Rusya ve Çin olduğu bir gerçek. Ama akan kan Suriye halkının kanı" dedi. Savaşın artık Suriye sınırlarını da aşan kaygı verici bir aşamaya geldiğini belirten Kışanak, herkesin iktidarıyla muhalefetiyle "amasız fakatsız" mezhep temelli halkları birbirine kırdıran böyle bir savaşa karşı çıkması gerektiğini dile getiren Kışanak, şöyle devam etti:
"Bunun yaratacağı yangın tüm Ortadoğu'yu yakar. Bu yangına kimse körükle gidemez. Kimse siyasi manevralar uğruna bunu yapmaz. Herkesi diline uslubuna sahip çıkmaya çağırıyoruz. Ortadoğu'da mezhep temelli bir kavgayı böyle gösterenlere sesleniyoruz. Bu savaş daha fazla kan akmadan bir çözüm bulunmalıdır. BDP olarak net bir şekilde savaşın karşısında halkların yanındayız. Suriye de yaşayan tüm halkların tüm kültürlerin haklarını ve özgürlüklerini teminat altına alan bir siyasi çözüm mutlaka bulunmalıdır. Suriye Kürtlerinin tutumu demokratik bir tutumdur. Bu tutumun tüm Ortadoğu'da örnek alınması gerekiyor."
Kadınların nasıl bir Ortadoğu'da yaşamak istediğine dair sözleri olduğunu belirten Kışanak, "Hindistan'dan Tunus'a Filistin'den İran'a kadar kadınlar konferansta bir araya gelecekler. Biz bu konferansta kadınların dilinden onları dinleyeceğiz. Şiddet mağduriyet ve kadın yoksulluğu başta olmak üzere kadınları ilgilendiren her konu konuşulacak. Ortadoğu'da bir bahar yaşanacaksa bu kadınların getireceği bir bahar olacak. Konferansımızı da Paris'te katledilen Sakine, Fidan ve Leyla'ya adıyoruz" dedi.