BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, partisinin grup toplantısında konuştu. Geri çekilme sürecine değinen Kışanak, "Çekilme süreci bir tek kişinin burnu kanamadan sürece katkı sağlayacak şekilde ilerlersin. Hükümetin yaptığı açıklamalar doğrudan sorumluluk aldığını ortaya koyuyor. Biz hükümetin açıklamalarını teminat olarak kabul ediyoruz. Herhangi bir askeri operasyondan doğrudan hükümeti sorumlu tutacağız" diye konuştu.
Kışanak, "Şüpheli şekilde yaşamını yitiren askerlerin yüzde 90’ı Kürt askerler. Bunu kimse bize izah edemez. Bunun manası ve anlamı vardır. Bu konudaki yargılamaların sivil mahkemelerde görülmesi gerekiyor. Meclis’in bu konuda bu kadar kayıtsız kalmasını anlamıyoruz" dedi.
"1 MAYIS GÜNÜ YAŞANANLARIN TAMAMI VAHİMDİR"
1 Mayıs’ın emek günü olduğunu belirten Kışanak, "Tarih boyunca emekçiler mücadeleleri ile aslında insanlığa önemli kazanımlar kazanmışlardır. 1 Mayıs emeğin günüdür. 1 Mayıs’ı yasaklayan zihniyet emeğin gücünü görmek istemeyen zihniyettir. Biz buradan net şekilde söylüyoruz 1 Mayıs’ı yasaklamak büyük yanlıştır ve asla kabul etmiyoruz. Emekçiler nereyi istiyorlarsa orada kutlayacaklardır. Taksim Meydanı önemli mekandır. Taksim Meydanı’nda emeğin mücadelesinin tarihi yazılmıştır. Kimsenin gücü Taksim Meydanı’nı kapatamayacaktır. Hiçbir şey polisin pervasızca hedef gözeterek insanlara şiddet uygulamasını maruz gösteremez. Dünyanın hiçbir yerinde polisin sınırsız şiddet uyguladığı görülmemiştir. O gün 1 Mayıs günü yaşananların tamamı vahimdir. Ama bu yaşananlardan sonra yapılan açıklamalar daha da vahimdir. Kendi şiddetlerini haklı göstermek için yaptıkları açıklamaların her biri suç mahiyetindedir" diye konuştu.
"DİLAN’IN KAFASINA ATEŞ AÇILMIŞTIR"
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun 17 yaşındaki kızı terör suçlusu ilan ettiğini ifade eden Kışanak, "Sana bu hakkı kim veriyor. Gaz bombasını haklı göstermek için elindeki molotof diyorsun. O kızın elinde molotof bile olsa kafasına gaz bombası atamazsın. Bu zihniyeti kınıyoruz. Dilan o gün Taksim Meydanı’na çıkacaktı ve babasının işten çıkartılmasını protesto edecekti. Buna hakkı vardı. Dilan’ın kafasına ateş açılmıştır. Bunun için tanığa gerek yoktur. Bu kız hedef alınmıştır. Gaz bombalarını kullanma yönetmeliği de var. 45 derece açıyla atılması gerekiyor. O şekilde atıldıysa 1.55 boyunda bir kıza isabet edemez. Üniversite öğrencisi İbrahim Akal da gözünü kaybetmiştir. Kimse bunun üzerini örtemeyecek. Dilan’ın elindeki sirke şişesini molotof olarak tanımlamaya çalışan İstanbul Valisi görevden alınmalıdır. Artık hükümet onu görevden mi alır Sirkeci’ye kaymakam mı yapar bilmiyoruz. 1 Mayıs’tan bu güne Taksim Meydanı gaz altında. Kim sokağa çıkıyorsa 1 haftadır Taksim’de polis şiddeti var. Başbakan ’Taksim gösteri merkezi olamaz’ dedi. Ne olacak Taksim iş merkezi, AVM olacak. İstanbul’un dört alanını rant alanı yaptınız bırakın. Taksim halkın alanı olarak kalsın. Bıraksınlar Taksim’i halk kullansın. Halkın sesinden korkmayın, halkın protestosundan korkmayın. Duyarsanız zarar etmezsiniz" dedi.
"YENİ GELECEK KURMAK İSTİYORSAK BUNUN MİMARI HALK OLACAKTIR"
Kışanak, "Bugünlerde Kürt sorununu çözmek için yeni süreci ilerletmeye çalıştığımız bugünlerde Denizleri anmak daha anlamlı oluyor. Bu devrimci liderler idam sehpasına giderken özgürlük, eşitlik ve ideallerini haykırdılar. Deniz Gezmiş idam sehpasına giderken ’Yaşasın Kürt ve Türk kardeşliği dedi. Bu söze değer vermek bugün barış ve çözüm sürecine güç katmak anlamına gelecektir. Kürt sorununun çözümü ile ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. BDP olarak halkı bilgilendirmek, halkı sürece katmak için bölge gezileri düzenledik. Biz Kürt sorununu çözmek istiyorsak, kendimize yeni gelecek kurmak istiyorsak bunun mimarı halk olacaktır. Şu anda sorulan şey gerçekten eşitlik gelecek mi, gerçekten herkes kimliğini özgürce yaşayabilecek mi ? Bizim demokratikleşme programını tartışmamız gerekiyor" diye konuştu.
"HERHANGİ BİR ASKERİ OPERASYONDAN DOĞRUDAN HÜKÜMETİ SORUMLU TUTACAĞIZ"
Kışanak "Geri çekilme süreci ile ilgili net olarak söylüyorum. 1999’lu yıllarda iyi şeyler olmadı. Çekilme süreci bir tek kişinin burnu kanamadan sürece katkı sağlayacak şekilde ilerlersin. Hükümetin yaptığı açıklamalar doğrudan sorumluluk aldığını ortaya koyuyor. Biz hükümetin açıklamalarını teminat olarak kabul ediyoruz. Herhangi bir askeri operasyondan doğrudan hükümeti sorumlu tutacağız. Bundan sonra yaşanabilecek olumsuzluğun sorumlusu doğrudan hükümet, bakanlıklar, valilikler olacaktır. ’Ya 1999’daki gibi çekilme sonrası Kürt sorunu unutulur mu?’ diye soru kalıyor. Halkımızın kafasındaki soruları önemli buluyoruz. Silahların susması önemlidir Ancak bu kendisi tek başına çözüm değildir. Yapılması gereken reformları gündemleştirmek, yasaları Meclis’in gündemine getirmek olacaktır. Meclis’te komisyon kuruldu bu önemlidir" dedi.
"KILIÇDAROĞLU AĞZINDAN TERÖR KELİMESİNİ BIRAKMIYOR"
Kışanak "MHP ve CHP’nin komisyona katılmalarının önemli olduğunu düşünüyoruz. BDP olarak resmi olarak 1 üye verdik. Bunun yeterli olmadığını biliyoruz. Komisyonla ilgili CHP’nin tutumu anlaşılır değildir. Yeri geldiğinde kendileri de benzer öneriler sunuyorlar ama iş icraata geldiğinde bunları unutuyorlar. CHP’nin tutumu CHP’ye oy verenler tarafından sorulmalıdır. Açıkça CHP’ye oy veren kitlelerde ve halkta memnuniyetsizlik var. ’Biz CHP’nin bu halini kabul etmiyoruz’ diyorlar. Antalya’da CHP Başkanı’nın yaptığı konuşmayı herkes hayretler içinde izledi. ’MHP’nin başkanı mı CHP’nin başkanı mı konuşuyor’ dediler. Sivil toplum toplantılarındaki insanlar söyledi. Kılıçdaroğlu MHP ağzıyla bir konuşma yaptı. ’Bu ülkede milliyetçiliği kışkırtırsanız MHP’ye çalışmış olursunuz’ dedik. Bugün çözüm süreci tartışılırken bunun ne kadar doğru olduğu ortaya çıktı. Kılıçdaroğlu MHP’nin size ihtiyacı yok. Sende söylemlerinle tutumunla bu ülkede ayrımcılığı körükleyen üslubu kullanırsan zarar eden CHP olur. Bu konudaki yaklaşımlarını gözden geçirmeli dillerine dikkat etmeleri gerekiyor. Kılıçdaroğlu sabah akşam ağzından terör kelimesini bırakmıyor" diye konuştu.
Çaycımız Ape İhsan’ı polis ajanlığa zorladı
BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Öcalan tutanaklarının sızmasının ardından, partilerinin genel merkezindeki ikinci bir çaycı vakasını gündeme getirdi. Kışanak, en güvenilir elemanlarından olan “Ape İhsan” diye hitap ettikleri çaycıyı polisin şantaj ve tehditle ajanlığa zorladığını belirterek, “Bakan’ın önüne koyduk. Bir siyasi partinin genel merkezine ajan sokmaya çalışmak hangi çözümün aracı olabilir?” diye sordu.
Kışanak partisinin grup toplantısında şunları söyledi: “Partimizin genel merkezinde çalışan İhsan G. isimli bir arkadaşımız var. Biz ona kısaca İhsan amca diyoruz. Yaşlı emektardır. Ape İhsan, partide kalır, gece görevli sayar kendini, partide yatar. Ancak öğreniyoruz ki son iki aydır, polisler tarafından ajanlığa zorlanmaktadır. Defalarca arayıp rahatsız ediyorlar, ‘Gelmek görüşmek istiyoruz’ diyorlar, savuşturuyor. Cep telefonunu buluyorlar, otobüs durağında aynı tacize muhatap kalıyor. Kendisini otobüse atıyor, yol boyunca zorluyor polis.
ARAÇLA GÖTÜRDÜLER
Onu bir araca bindirip götürüyorlar. Açıkça ‘Bizim ajanımız olacaksın, BDP’de ne konuşuluyor bize anlatacaksın’ diyorlar. Tehdit ediyorlar, ‘Eğer kabul etmezsen bir yerde bir olay yapar senin üzerine yıkarız’ diyorlar. 4 Nisan’da yine arıyorlar, görüşmek istediklerini söylüyorlar. Eve gelsinler diyor, yöneticiler geliyor, polis kaçıyor. Telefon numarası 05.. 8... ajanlık teklif edilmiş, tehdit edilmiştir. 34 xx ..98, aracın plakası da budur. Suç duyurusunda bulunduk, Bakan’ın önüne koyduk. Bize izahat yapmaları lazım. Bu nasıl devlet! Bir siyasi partinin genel merkezine ajan sokmaya çalışmak hangi çözümün aracı olabilir? Ne yapmak istiyorsunuz, insanları tehditle ajanlaşmaya zorlamak çözüm mantığı mıdır? BDP’ye yönelik sayısız saldırı oldu, hiçbirinin faili yakalanmadı, artık Ape İhsan’a yaptıkları sabrımızı taşırdı. Zaten yasa dışı dinleme ayyukta, hukuk mu tanıyorsunuz?
AKP’YE GÜVENEREK GİRMİYORUZ
‘Askeri vesayetle hesaplaştık, ordu hükümetin emrinde’ deniyor, operasyon izni vermek yetkisini idari kurumlara vermiştir, bunu da ifade etmiştir. Biz bu açıklamaları teminat olarak kabul ediyoruz. Bir operasyondan, provokasyondan doğrudan hükümeti sorumlu tutarız. Herhangi bir operasyonun sorumlusu doğrudan hükümet ilgili bakanlar ve valiler olacaktır. Biz AKP’ye güvenerek çözüme girmiyoruz. Kendisinize güvenin, mücadelenize güvenin, kararlılığınıza güvenin.”