Kişilik tiplerine göre beslenme konusunda bir açıklama yapan Şeber, "Peki kişilik tiplerine göre sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirme ve diyete uyum nasıl farklılık gösterebilir?" diye sorarken cevabını da kendi verdi: "En çok yapılan kişilik sınıflandırması A ve B tipi kişiliktir. A tipi kişilik; genelde hırslı, sabırsız özellikler sergilemek ile birlikte başarıyı sayı ile ölçümleme özelliğine sahiptirler. Rekabetçi ve kendilerini sürekli baskı altında hisseden kişilerdir."
Şeber, bu tip kişilik özellikleri sergileyen kişilerin zayıflama ve diyet yolculuğunda karşılaşabilecekleri engelleri şöyle anlattı: "Hırslı ve sabırsız olduklarından ötürü hızlı kilo verme telaşı yaşayabilir, buna bağlı olarak olumsuz sağlık sonucu doğurabilecek yanlış diyetler uygulayabilirler. Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlıklı kilo kaybını haftalık 0.5-1 kilo arasında tanımladığı unutulmamalıdır. Rekabeti sevdiklerinden ötürü, arkadaş grubu veya aile fertleri ile diyet yapmaları uygun olmayabilir. Başarısız oldukları haftalarda rekabetçi özelliklerinden ötürü motivasyonlarını yitirebilirler. Başarıyı sayıyla ölçtüklerinden ötürü, kilo vermeleri yavaşladığında sıkılabilir ve pes edebilirler. Bu nedenle gerçekçi ve ulaşılabilir kilo kayıp hedefleri belirlemeleri gerekir."
B tipi kişilik konusunda da bilgi veren Gizem Şeber, sözlerine şöyle devam etti: "Bunlar sakin, sabırlı ve rekabetçi yapıda olmayan özelliklere sahiptir. Telaşlı değillerdir ve kendilerini baskı altında hissetmezler. Bu kişilik özellikleri sebebi ile; kilo vermelerinin yavaşladığı dönemlerde çözüm üretmeye yönelik hareket edebilir, zayıflamanın bir süreç olduğunu kabul ederek, A tipi kişilik özelliklerine sahip kişilere göre uzun zamanda daha büyük başarı elde edebilirler."
Littauer ve Littauer’in 1998’de yaptıkları sınıflandırmaya göre dört çeşit kişilik tipi olduğunu anlatan Şeber, sözlerini şöyle sürdürdü: "Popüler optimistler; genelde göz önünde bulunan, bulundukları ortamda dikkat çeken, genelde yüksek sesle konuşan ve beden dilini iyi kullanan kişilerdir. Sohbeti çok severler. Bu tip kişilik özelliklerine sahip kişilerin zayıflama yolculuğunda veya diyet yaparken en çok zorlanacakları alan, sosyal çevreleri ile yemeğe çıktıkları zamanlar olabilir. Genelde dışarıda olmayı sevdiklerinden, diyetlerini dış çevrede yenen yemeklere adapte etmekte güçlük çekebilirler. Bu nedenle popüler optimistler diyet yaparken, mutlaka sosyal yaşamlarını bu sürece adapte etmeye çalışmalıdır. Gidecekleri restoranın menüsünü önceden inceleme, alkollü içecek tüketilecek organizasyonların bir süre için sayısını azaltma veya kaçamak yapılan günlere göre düzenli egzersiz yapmaya başlamak gibi çözümler üretmeleri uygun olacaktır. Mükemmelliyetçi melankolikler; tertipli, düzenli, her şeyin mükemmel olmasını isteyen, zarif ve kusursuz olmaya çalışan kişilerdir. Diyet sürecinde ya hep ya hiç gibi bir yaklaşım izleyebileceklerinden ötürü diyet uygularken yapabilecekleri en ufak bir hata veya diyetten sapma durumu, uyguladıkları programın tamamını bırakmalarına sebep olarak zayıflama sürecini sekteye uğratabilir. Mükemmelliyetçi melankolikler; diyet sürecinin içinde oluşabilecek kaçamaklara veya bozulmalara karşı motivasyonlarını yüksek tutmalı, kaçamaklar ile moral bozmak yerine kaldıkları yerden diyet süreçlerine devam etmeyi öğrenmelidirler."
Bir başka sınıflandırmanın ise "içe dönüklük" ve "dışa dönüklük" olarak tanımlandığını kaydeden Şeber, şöyle konuştu: "İçe dönük kişilerin kilo verme sürecinde iç motivasyonlarını sürekli yüksek tutmaları gerekir. Amaç, basamaklara ayrılmalıdır ve her basamak çıkıldığında kişi kendisine ödül vermelidir. Dışa dönük kişilerde ise dış motivasyon daha çok önem taşır. Bu kişiler, kilo vermeye başladıktan sonra en çok motivasyonlarını yitirdikleri zaman, çevresindeki kişilerin 'çok güzel olmuşsun', 'bu kadar yeter, daha kilo verme' gibi tepkileridir. Bu tepkiler, dışa dönük kişi de her şeyin yoluna girdiği düşüncesini oluşturur ve bu da nihai amaca ulaşılmasını engelleyebilir. Bu nedenle dışa dönük kişilerin, gerekirse yakın çevrelerini olumlu veya olumsuz yorumlarda bulunmamaları konusunda uyarmaları gerekebilir."