“Vücudumuz her daim bir yenilenme döngüsü içerisindedir. Bu döngüyü 'hücre bölünmesi' denen kimyasal tepkimeler zinciri oluşturur. Hücre bölünmesi hayati bir tepkime olup; kısacası hücrelerimizin çoğalmasını, büyümesini ve yenilenmesini sağlar. Saç, cilt, kan hücrelerimiz ve iç organlarımız bu süreçte yenilenir. Bazı durumlarda ise bu döngü anormal bir seyirde ilerleyip hücrelerin fazla bölünmesi sonucu tümör oluşumu gibi ciddi hastalıklara sebep olabilir. Her adımın düzgün ilerleyebilmesi için vücudumuz bir takım enerji kaynaklarına, vitamin ve minerallere ihtiyaç duyar. Bu besin ögelerine önem verdiğimiz sürece hastalık riskimizi minimuma düşürür, vücudumuzun yenilenme sürecine destek oluruz”
İşte vücudu yenileyen 10 besin:
A vitamini veya diğer adıyla retinol özellikle yaşlanmış dokuların yenilenmesinde rol oynuyor.Retinolü, besinlere turuncu-kırmızı pigmentini veren beta karotenin bulunduğu kaynaklar sağlıyor. Havuç zengin beta karoten içeriğiyle özellikle göz, cilt ve saç sağlığını güçlendiren besinlerden biri. Günlük beslenmenizde havucu salatalarınıza çiğ olarak doğrayabilir ya da sebze yemeklerinizin içerisine ekleyebilirsiniz.
Yumurta kaliteli protein, demir, B12, D, ve A vitamini kaynağı. Kasların gelişmesini, saç, tırnak ve cildin onarılmasını sağlıyor. Vücutta meydana gelen hayati tepkimelerde ihtiyaç duyulan birçok besin ögesinin önemli bir kaynağı olan yumurtanın önemli bileşenlerinden B12 vitamininin, toplumda çok fazla eksikliği görülüyor. Eksikliğinde; unutkanlık, halsizlik, saç dökülmesi, cilt kuruluğu ve kalp çarpıntısı gibi belirtiler veriyor. Her sabah yediğiniz 1 adet yumurta ve 1 dilim beyaz peynir günlük B12 vitamini ihtiyacının yarısını karşılıyor.
Kış mevsiminin vazgeçilmezlerinden olan lahanagil ailesi; brokoli, karnabahar, lahana, brüksel lahanası ve turp gibi birçok faydalı besinden oluşuyor. Farklı renk ve şekle sahip olmaları her birinin içeriğinde farklı vitamin, mineral olduğunun göstergesi. Bu ailenin bir üyesi olan turp, folik asit, K vitamini ve antioksidan yönünden oldukça zengin. İçerdiği güçlü vitaminler ve antioksidanlar sayesinde vücuttaki inflamasyonu azaltıyor ve kanser oluşum riskini düşürüyor. Hücre yenilenmesinde rol oynuyor ve vücutta oluşan serbest radikallerle savaşarak bağışıklık sistemini güçlendiriyor.
Pırasa değerli bir antioksidan olan karotenoid ailesinden ‘lutein’ içeriyor. Lutein, göz, cilt ve kardiyovasküler rahatsızlıklarda belirli organlardaki serbest radikallerin sayısını azaltarak hastalık süresinin azalmasına ve bu dokuların hızla onarılmasına yardımcı oluyor. Bu antioksidan en yoğun pazı, pırasa ve ıspanak gibi koyu yeşil yapraklı sebzelerde bulunuyor. Az kalori ve bol vitamin içeren pırasa, kilo vermeye yardımcı olduğu gibi kabızlığa iyi geliyor, vücudun direncini artırıyor.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Roksi Menase “Nar, bazı inançlarda sonsuz yaşamın sembolü olarak yer alır. İçeriğinde yüksek lif, C vitamini, K vitamini ve antioksidanlar barındırır. Bir porsiyon nar, günlük alınması gereken K vitamininin neredeyse yarısını içerir. K vitamini; kanın pıhtılaşmasını sağlayarak yaraların onarılmasında yardımcıdır. Ayrıca, K vitamininden zengin olan nar, kalsiyum vitamininin kemikler tarafından daha iyi emilmesini sağlayarak kemikleri de güçlendirir” diyor.
Besinlerden aldığımız vitamin ve mineralleri bağırsaklarımızın sağlıklı bir şekilde emebilmesi ve vücut dolaşımımıza aktarabilmesi için bağırsak floramızın sağlığı çok önemli. Çeşitli çevresel ve diyet faktörleri bağırsak geçirgenliğini etkiliyor. Probiyotik özelliğiyle kefir, bağırsak floramızın bütünlüğünün korunması ve onarımında büyük rol oynuyor. Bunun yanı sıra, en güçlü kaynağı güneş olan D vitaminini kefirde bol miktarda bulabilirsiniz. Her gün uykudan önce 1 bardak kefir tüketmeyi alışkanlık haline getirebilirsiniz.
Ceviz, fındık, badem üçlüsü ve keten tohumu gibi yağlı tohumlar, içerdikleri çoklu doymamış yağ asidi olan Omega 3 sayesinde hem vücudu hem beyni yenilemeye yardımcı oluyor. Kötü huylu kolesterolün azalmasına fayda sağlayan bu besinler aynı zamanda bağırsak hareketliliğini sağlayarak kabızlık sorununa da iyi gelebiliyor. Ancak yüksek kaloriye sahip olduklarından dolayı günde toplam bir avuç içini geçmemek gerekiyor.
Zerdeçal uzun yıllar Hindistan’da tıbbi amaçlarda kullanılmış bir baharat. İçerisinde ‘curcuminoid’ adı verilen güçlü antioksidan bileşenler bulunuyor. Anti inflamatuar etkisiyle vücudun onarımına katkı sağlarken, vücutta detoks etkisi de yaratarak cilt sağlığını koruyor. Ayrıca zerdeçalın antikanserojen olduğu yönünde bilimsel çalışmalar var. Yemeklerinize günde bir çay kaşığı zerdeçal ekleyebilirsiniz. Buna karşın safra kesesi hastalığı olanların ve kan sulandırıcı ilaç kullananların tüketmemesi gerekiyor.
Beslenme ve Diyet Uzmanı Roksi Menase “Hamsi omega 3 çoklu yağ asitleri yönünden en zengin balık çeşitlerinden biri. Mevsime uygun tercih edilebilecek bir balık çeşidi olup pişirme yöntemi olarak kızartma yerine ızgara ya da buğulama tercih edilmelidir. İçerdiği değerli yağ asitleri beyin sağlığını olumlu etkileyerek konsantrasyonu ve hafızayı güçlendirirken, damarlardaki endotel hücrelerin yapısını koruyarak kalp rahatsızlıklarını önlemeye yardımcı oluyor” diyor.
İçerdiği yüksek C vitamini sayesinde kolajen üretimini artırarak cildi sağlıklı bir görünüme kavuşturan ıspanak, yüksek lif, potasyum ve K vitamini içermesiyle hem hücre yenilenmesine katılıyor, hem de kalp, damar ve bağırsak sağlığını koruyor. Kasları güçlendiren, zihinsel ve bedensel yorgunluğu önleyen ıspanağı çiğ haliyle salata olarak tüketebilir veya pişirerek sebze yemeği yapabilirsiniz.