UV ışınları bulutlu havalarda bile yeryüzüne oldukça yoğun ulaşır ve hem kısa hem de uzun dönemli cilt hasarlarına yol açabilir. Ayrıca soğuk hava cildi kurutur ve tahriş eder. Dermatoloji, Veneroloji ve Kozmetoloji Uzmanı Prof. Dr. Emel Güngör, nemlendirici içeren, derinin bariyer fonksiyonlarını destekleyen, oluşacak tahrişi yatıştıran, antioksidan özellikleri olan, hem UVA ve hem de UVB filtreleri içeren güneşten koruyucu kremlerinin seçilmesinin tüm bu olumsuzluklara karşı önlem alınmasını sağlayacağını belirtti.
Özellikle karlı havalarda güneş ışınları önlem alınmadığında cilt sağlığını olumsuz etkiliyor. Kar taneleri güneş ışınlarını yüzde 50-90 daha fazla yansıttığından UV miktarı katlanarak artıyor. Yansıma nedeni ile normalde doğrudan ışıktan korunan çene altı, üst dudak, boyun gibi alanlarda da kar yanığı görülebiliyor.
Güneşten gelen ultraviyole (UV) ışınlarının yüksek rakımlarda yani kayak yapılan merkezlerde daha da yoğun olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Emel Güngör, “Bu da cildin daha kolay kurumasına ve tahrişine yol açar. Bu nedenlerle kayak tatiline gidenler kapalı vücut alanlarına uygun nemlendiriciler sürmeli, yüz cildine de hem UVA hem de UVB’den koruyucu geniş spektrumlu, nemlendirici özelliği bulunan ve tahrişleri yatıştırıcı güneşten koruyucu kremler kullanmalıdırlar” diye konuştu.
Prof. Dr. Güngör, kar yanıklarının oluşmasını engellemek için yapılması gerekenlerle ilgili şunları söyledi: “Yukarıda da belirttiğim gibi kar yanığından korunmak için nemlendirici içeren, derinin bariyer fonksiyonlarını destekleyen, oluşacak tahrişi yatıştıran, antioksidan
özellikleri olan, hem UVA ve hem de UVB filtreleri içeren güneşten koruyucu kremlerle mümkündür. Bu özellikleri taşıyan ürünler tüm bu olumsuzluklara karşı önlem alınmasını sağlar. Önlem alınmadığı durumlarda kar yanığı oluştuktan sonra leke veya kalıcı kızarıklık kalmaması için bir dermatoloji uzmanından yardım alınmalıdır.”
Güneşten koruyucu kremlerin genellikle 2 saatte bir tekrarlanması gerektiğini hatırlatan Prof. Dr. Güngör, bazı güneş kremlerinin tere ve suya dayanıklı olduğunu söyleyerek, yine de terleme veya yıkama sonrası cildin kurulanmasıyla krem ciltten uzaklaşacağı için bu durumlarda da 2 saat beklenmeden tekrar kullanılması gerektiğini kaydetti.
Çocukların cildinin erişkinlere göre daha hassas olduğunu belirten Prof. Dr. Güngör sözlerini şöyle sürdürdü: “Çocukların cildi erişkinlere göre daha hassastır, onların cildinde kullanılacak güneş koruyucuların seçiminde daha da özenli davranmak gerekir. Güneşten koruyucu filtrelerin mineral veya organik olması yine onların cildinin tolere edeceği nemlendirici ajanlar içermesine dikkat edilmeli.”
Havanın soğuması, iç ortamların ısıtılması ve daha çok yünlü giysilerin giyilmesi ciltteki kuruluğu artırır. Ciltteki kuruluk cildin bariyer fonksiyonunu da azaltır. Bu nedenle cildin nemlendirilmesi gerekir. Nemlendirici seçiminde en önemli özellik; kişinin cildine uygun olması, sivilce ve alerji yapmaması, sürüldüğünde yağlı bir his bırakmaması ve tabii ki çevre dostu olup doğaya zarar vermemesidir.
Kışın soğuk hava ve kalın giysiler nedeniyle ciltteki kuruluğun arttığını hatırlatan Prof. Dr. Emel Güngör bu durumun da başta kaşıntı olmak üzere egzamaya yol açabileceğini ifade etti: “Ciltteki kuruluk kaşıntı eşiğini düşürür. Hem ciltteki kuruluk hem de kaşıntı derimizde egzama gelişmesini kolaylaştırır veya var olanı şiddetlendirir. Başlangıçta tahriş ile ortaya çıkan egzama, tahriş olmuş deriye alerjenlerin temasıyla bazı yatkın kişilerde alerjik egzama gelişmesine de yol açabilir. Cildimizin kuruması var olan cilt hastalıklarını da kötüleştirebilir.”
Kışın kuruyan derimizin bariyer tabakası zedelenir.