KADIN

Kıyaslanan Çocuk

Kendi çocukluğumdan çok net hatırlıyorum. Ben ikiz kardeş olduğum için annemiz babamız ve yakın çevremiz sürekli ikizimle beni birbirimizle kıyaslarlardı.

Kıyaslanan Çocuk

Kimilerine göre ben, kimilerine göre de ikiz kardeşim daha iyiydi. Sürekli kıyaslandığımız için de bu durum zamanla aramızda bir rekabet, yarış, sırtımıza gereksiz yük olan bir hırs, aramızda iletişim bozukluğu, kıskançlık ve yetersizlik duygusu yaşamamıza sebep oluyordu. Okuduklarım ve araştırdıklarımın yanı sıra, çocukluğumda ikizimle deneyimlediğimiz bir konu olduğu için iyice özümsediğim bir mevzu kıyaslanmak.

Çocuk yetiştirmenin ne kadar dikkatle işlenmesi gereken bir konu olduğunu, anne baba bilincinin ne kadar önemli olduğunu ve kelimelerin bir insanı ne kadar iyi veya ne kadar kötü yönde bir yere sürükleyebilecek kadar özenle seçilmeleri gerektiğini çocuğum olduktan sonra aslında, tam manasıyla anlamaya başladım.
Pedagoglar bize sürekli olarak çocuklarımızı kıyaslamamamız gerektiğini söylüyorlar ama bunu niçin söylüyorlar; biraz daha detaylıca açalım mı cümleyi?

Çünkü başka bir çocukla kıyaslanan çocuk, doğuştan gelen “sevgi” gücünün yerini hırsa bırakıyor. Bu da egonun baskın olmasına, kendini yetersiz ve değersiz olarak görmesine, rakip olarak gördüğü kişiyi sevmediği gibi içten içe onu kıskanmasına neden olabiliyor. Bu duygu da sürekli olarak tetiklenirse, kişi zamanla bunu karakterine giydiriyor. Aşamadığı bir hale gelirse, zamanla iş ilişkileri, sosyal ilişkileri, aile ilişkilerinde kalıcı sorunlar yaşamasına sebep olabiliyor. Bilinçaltında, kendisiyle aynı seviyede gördüğü bir kişiyi kendine rakip olarak görüp (mesela eltiler  ) onunla kendini kıyaslayarak kendini o kişi / kişilerden değersiz ya da yetersiz hissedebiliyor. Bu da kişiyi hem mutsuz hem de ikiyüzlü bir savaşın içine sürükleyip problem yaşamasına neden olabiliyor. Bu sebeple, sürekli kıyaslanan çocuk ileride aşamayacak durumların içinde kendini bulabilir ve bu şekilde hırslarının ardından gidebilir. Yenilgiyi kabul edemeyen, oyunbozanlık yapan çocuk, sonrasında da bu karakterde bir yetişkin olma yolunda ilerleyebilir. Dolayısıyla aslında iş yine dönüp dolaşıp anne babanın çocuğuyla doğru iletişiminden geçiyor. Bilinçlice iletişime giren, farkında olarak hareket eden ve yönlendiren, çocuklarını kıyaslayarak değil yüreklendirerek destekleyen ebeveynlerin çocukları daha sağlıklı karakterler oluyor. Her zaman düşünüp dile getirdiğim gibi; kişi ne kadar suçluysa bana göre o kişinin ebeveynleri de o kadar suçludur ki yeterli iletişim, sevgi ve bilinci yeterince kişiye aktaramadıklarından hatalara sürüklenebiliyorlar. O yüzden çocuk yetiştirmek ciddi bir farkındalık, bilinçle davranılması gereken bir görev bence.

Daha sağlıklı ve mutlu bireyler için çocuklarımızı destekleyerek, sevgiyle yönlendirmeli, başarılarını takdir etmeli, iyi veya kötü her koşulda yanlarında olduğumuzu hatırlatmalı, yetersizlik ve yalnızlık duygusundan uzak tutarak, hırs yerine azimle başarmalarını sağlayabileceğimiz ve başkalarının başarılarını takdir edebilecek çocuklar yetiştirmek ve her zaman çocuklarla göz hizasında; ne siz daha yukarıda ne de o daha yukarıda olmadan; direkt yüz yüze olacak şekilde konuşmalıyız naçizane.

**İnsan, ruh haliyle önce kendini, sonra ailesini, sonrasında da yaşadığı toplumu etkiler. Böylelikle de hepimiz “bizi” oluşturur ve sağlıklı ya da hastalıklı toplum oluruz.

Mutluluğumuzun daim olması dileğimle,
Sevgiler**

instagram.com/sulealkis
info@birannetavsiyesi.com

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler