Dünya Sağlık Örgütü’nün son verilerine göre, Avrupa bölgesindeki 53 ülkeden 47’sini etkisi altına alan kızamık salgını 100.000’den fazla vakaya ulaştı ve şu ana kadar 90 kişinin ölümüyle sonuçlandı.
AŞILAMA ORANLARIYLA DOĞRU BAĞLANTILI
Salgının görülme sıklığıyla ülke çapında aşılama oranlarının yüksekliği arasında ise doğrudan bir bağlantı var. Ancak dünya çapında örgütlenen aşı karşıtları, özellikle sosyal medya üzerinden kızamık aşısını yaptırmamaları konusunda ebeveynleri yönlendiriyor.
Ege Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Zafer Kurugöl, Türkiye’nin de Avrupa’daki salgınlardan etkilendiğini, 2018’den itibaren kızamık vakalarının artışa geçtiğini ve şu anda ülkemizde kızamık salgını riskinin olduğuna dikkat çekiyor.
euronews Türkçe’ye konuşan Kurugöl, “Ülkemizde 2016 yılında 9 olan kızamık vakası sayısı, 2018 yılında 662’ye, 2019 yılında ise binlere ulaşmış durumda ve bu salgından aşı karşıtları sorumlu.” diyor.
Türkiye’de uygulanan aşı şemasını doğru bir şema olarak nitelendiren Kurugöl, salgın dönemlerinde en önemli risk grubunun kızamık aşısının henüz yapılmadığı bebekler olduğunu ve bu vakaların ağır seyrettiğini, hatta ölümlerin görülebileceğini kaydediyor.
İKİNCİ DOZ AŞIDA ORAN ÇOK DÜŞÜYOR
İki doz olarak uygulanan kızamık aşısı 1 yaşındaki bebeklere ve ilköğretim birinci sınıfta uygulanıyor; ancak oranları yüzde 97 düzeylerinde olan ilk doz bebeklik aşıları aile hekimlerinin kontrolündeyken, ilköğretim birinci sınıfta uygulanan ikinci doz aşılaması yüzde 73’e düşüyor.
Kurugöl, ülkemizde kızamık salgını riskinin en önemli sebebinin okul aşı oranlarının istenen düzeyde olmaması olduğunu vurguluyor.
“Okullarda aşılama oranları yüzde 73’lerde; ancak bu oran, Dünya Sağlık Örgütü’nün salgın riskini önlemek için önerdiği yüzde 94’lük eşik değerin 21 puan altında,” diyor Kurugöl.
Dolayısıyla, Sağlık Bakanlığı’ndan artan kızamık vakaları ve salgın riskinin önlenmesi için acilen kısa ve uzun vadeli önlemler talep ediliyor.
Kurugöl, kısa vadeli önlem olarak, önceki yıllarda alınan ve başarıyla uygulanarak salgını sona erdiren önlemlerin alınmasını, uzun vadeli, kalıcı önlem olarak da okul aşı oranlarının yükseltilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılmasını öneriyor.
Türkiye’de aşı karşıtlığından çok “aşı kararsızlığı” olduğunun altını çizen Kurugöl, ailelerin bebek aşılamasına ilgi gösterdiğini, aile hekimlerinin bebek aşılamasını başarıyla yürüttüğünü, ancak okulda yapılan aşılamada isteğin aynı düzeyde olmadığını belirtiyor:
“Kızamıktan korunmak, salgınları önlemek için mutlaka ilköğretim birinci sınıfta uygulanan ikinci dozun yapılması gerek.”
AŞI KARŞITLIĞI KÜRESEL SAĞLIK TEHDİDİ
Dünya Sağlık Örgütü, 2019 yılında on tane küresel sağlık tehdidinden biri olarak aşı karşıtlığı hareketini gösterdi.
Prof. Kurugöl, Avrupa’da 2016 yılına göre vakalarda yüzde 1500 artış olduğuna dikkat çekiyor ve kızamık vakalarının en çok görüldüğü Ukrayna, Romanya, Yunanistan, Fransa, İtalya, Sırbistan, Portekiz ve İngiltere’nin aynı zamanda okullarda aşı oranlarının en düşük seyrettiği ve aşı karşıtlığının yüksek olduğu ülkeler olduğunu kaydediyor.
İngiltere, Fransa, İtalya başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi kızamık aşısını zorunlu hale getirmiş durumda. İngiltere ayrıca aşılar konusunda sosyal medya üzerinden yanlış bilgiler yayan paylaşımların kaldırılması konusunda yeni bir mevzuat üzerinde çalışıyor.
2000 yılında yerli kızamık vakasını sonlandıran ABD’de ise 2019 Mayıs başı itibariyle 1994’ten beri görülen en yüksek kızamık vakası sayısına ulaşıldı: 764.
New York eyaletindeki Rockland bölgesinde artan kızamık vakaları nedeniyle kısa süre önce acil durum ilan edildi.
Öte yandan, son dönemde Türkiye’de bebeklerde menenjit vakaları sonucunda ölüm ve sakatlanmaların sürdüğü kaydediliyor.
MENENJİT VAKALARI DEVAM EDİYOR
Kurugöl, çocuklarda menenjitin belli başlı üç etkeni olduğunu, bunlardan Hib ve pnömokok hastalığına karşı koruyan aşıların devlet tarafından ücretsiz yapıldığını, bu sayede bu iki menenjitin ülkemizde çok azaldığını, ancak meningokok menenjitinin aynen devam ettiğini belirtiyor.
“Türkiye’de, hem 4 bileşenli, hem de B tipi meningokok aşıları ruhsatlı olup, hekimler tarafından uygulanıyor; ancak henüz Sağlık Bakanlığı’nın aşı şemasına girmediği için yaygın değil,” diyor Kurugöl.
“Bunun sonucunda da, menenjitin belli başlı üç etkeninden biri olan meningokok menenjiti vakalarında ölümler ve sakatlanmalar devam ediyor,” diye ekliyor.
Menenjit ölüme yol açabilen ve tedavi olunsa bile sakatlanma, zekâ geriliği, işitme eksikliği ve uzuvların kesilmesi gibi sonuçlar doğuran kritik bir hastalık.
Hekimler, 2005’ten beri ABD’de uygulanan, ayrıca Suudi Arabistan, Yunanistan, Libya, Şili gibi birçok ülkede de rutin yapılan menenjit aşısının iddiaların aksine alüminyum içermediğini ve herhangi bir yan etkisi olmadığını özellikle vurguluyor.
"İngiltere, İtalya, İspanya, Avustralya gibi birçok ülkede de hem 4 bileşenli, hem de B tipi meningokok aşıları rutin aşı şemasında bulunuyor. Rutin aşılama ile bu ülkelerde menenjit belirgin şekilde azaldı; ölüm ve sakatlanmalar önlendi," diyen Kurugöl özellikle vurguluyor:
“Menenjitsiz bir Türkiye istiyorsak, menenjitten çocuklarımız ölmesin sakat kalmasın istiyorsak, çocuklarımıza meningokok aşısını, hem 4 bileşenli, hem de B tipi olarak yapmalıyız."