Koronavirüs salgınında hali hazırda bir aşı veya hastalığın tedavisini sağlayacak bir ilaç henüz geliştirilemediği için, tüm dünya hastalığı ağır geçiren yoğun bakım hastaları için yüz yıllık bir yöntemden yararlanacak. Antibiyotiğin olmadığı zamanlarda bulaşıcı hastalık geçiren iyileşmiş hastalardan kan nakli ile tedavi sağlanmaya çalışılan dönemlerden, son olarak MERS, Ebola ve H1N1 Domuz gribi salgınında da yararlanan tıp dünyası şimdi de Covid-19 salgınında bu yöntemden faydalanacak. Covid-19 için ilk kez Çin’de denenen, pasif antikor tedavisi için ABD ve Avrupa’da da iyileşmiş hastalara kan bağışı için çağrılarda bulunuldu. Ülkemizde ise Sağlık Bakanlığı Koordinasyonunda Kızılay organizasyonu ile aferez merkezi bulunan üniversite ve sağlık kurumunda bu tedavinin başlatılabilmesi için resmi olarak tüm aşamalar tamamlandı. Artık resmi olarak da harekete geçildiğini anlatan Türk Kızılay Başkanı Dr. Kerem Kınık, Demirören Haber Ajansı’na verdiği bilgide, “Sağlık Bakanlığımız bu konu ile ilgili genelgesini yayınladı, algoritmalar oluşturuldu, bilim kurulu kararını verdi; iyileşen ve üzerinden 14 gün geçmiş gönüllü bağışçılarımızdan kan toplamaya başlıyoruz” dedi.
Dr. Kınık, Covid-19 tedavisi görmüş kişilerin Sağlık Bakanlığı tarafından takip edildiğini ve gönüllü bağışçı olabileceklerin Bakanlık veya Kızılay tarafından ulaşılacağını söyleyerek “İyileşmiş hastalarımıza 14 gün sonra tekrar test yapılacak. O testlerde de Covid-19 negatifliği aranacak. Daha sonra da bu hastalarımızdan alacağımız kanların plazmaları ayrıştırılarak Sağlık Bakanlığımızın uygun gördüğü hastalara verilmek üzere hastanelere dağıtımını gerçekleştireceğiz. Bugünden itibaren 10 gün sonra ilk vakalarının 2 haftası dolmuş olacak. Dolayısıyla onlarla iletişime geçeceğiz” dedi.
Her anlamda altyapı olarak hazır olunduğunu belirten Dr. Kınık, “Türkiye genelinde plazma alabilecek yaygın bir alt yapımız var zaten Kızılay olarak. Ama ilk etapta özellikle vakalarının çok görüldüğü 10 ilimizde yoğunlaştık. Buralarda bağışçılarımız için izole bağış noktaları oluşturduk. Vatandaşlarımız 1 hafta 10 gün sonra ilk bağışlarını verebilmiş olacaklar. Zorunlu olmayan şartlar dışında evden dışarı çıkmıyoruz, evde kalıyoruz. Ama kan vermek, özellikle kana ihtiyaç duyan lösemili yavrularımız var, trombosit bekliyorlar. Talasemili hastalarımız var eritrosit bekliyorlar. Bu insanlar için şöyle düşünsün değerli bağışçılarımız. Nasıl her gün ekmek almaya çıkıyorum, kan vermek de 15 dakikada biten bir süreç. Kızılay'ın 300 noktada kan alma hizmetleri devam ediyor. Kızılay merkezleri hastane değil, sağlıklı insanların gittiği yerler. Ayrıca iki saatte bir sürekli dezenfekte ettiğimiz, sağlıklı ortamlar. Ekstra bir bulaş riski olmadığı gibi, hijyen açısından normal şartlara göre çok daha düşük risk var. Dolayısıyla kan verme, bizatihi korunma açısından da bir risk oluşturmuyor. İyileşmiş insanlar açısından da risk yok. Kan veya plazma bağışına gönül rahatlığı ile gidebilir bağışçılarımız” diye konuştu.
Covid-19 geçirip iyileşmiş bireylerin zaten bu savaşı kazandığına işaret eden Dr. Kınık, “Onlar zaten bu savaştan kahraman olarak çıkmışlar. Ayaktalar ve plazmalarının içerisinde, hayatın sınırında olan ağır hastaların ihtiyaç duyduğu hazır askerler, antikorlar var. Dolayısıyla o insanlara çok ihtiyaçları var hastalarımızın. Bizim milletimiz dayanışmayı sever, fedakârlıktan kaçınmaz. Ümit ediyorum ki çok özel bir dayanışma örneği olarak önümüzdeki günlerde bu işin de üstesinden geleceğiz” dedi.
Dr. Kınık, koronavirüs için yapılacak kan bağışlarının sadece aferez merkezi olan yerlerde yani trombosit bağışı yapılabilen merkezlerde yapılabileceğine de işaret ederek şu bilgileri verdi: “Şu anda öncelikli olarak vakaların yoğun görüldüğü 10 ilimizdeki afarez merkezimiz bunu yapacak. www.kanver.org adresindeki web sitemizi takip etsin değerli bağışçılarımız. Biz zaten iyileşmiş olan her hastamıza doğrudan ulaşacağız. Onlar endişe etmesinler. Onların aydınlatılmış onamlarını alarak kan verme şartlarına haiz olup olmadığına bakacağız. 15-65 yaş arasında, hepatit olmayan, HIV olmayan, kadınlarda hiç gebe kalmamış olma şartı gibi şartları var plazma bağışının. Bu şartlardaki insanlarımıza ulaşıp, bu plazmaları onlardan almaya gayret edeceğiz. Gebelik geçirmiş olmak şöyle bir risk yaratıyor, Graft Versus Host dediğimiz kan uyuşmazlığı tablosu oluşabiliyor gebelikte. Bunun da alıcı açısından yıkıcı etkileri olabiliyor. Bu kanlar hangi hastalar için kullanılacak? Bu çerçevede Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü sitesinde de bunlar yayınlanıyor. Gerek WHO (Dünya Sağlık Örgütü) gerekse Çin, ABD veya diğer ülkelerde de bu şartlar belirlenmiş durumda. Özellikle ağır durumda olan, mekanik solunuma mahkum, solunum hücreleri yıkıma uğramış olan ağır hastalarda bunu destek tedavisi olarak kullanabileceğiz. Ancak bu demek değildir ki yüzde 100 şifa olacak. Sadece mevcut savaşta, ilave asker gibi bu antikorların hastaya verilmesi, hücre yıkımının azaltacak, virüs yükünü azaltacak; bilimsel çalışmalar da göstermiş bunu. Tedavilere ek olarak bu pasif immünizasyon ya da plazma tedavisi uygulanmış olacak.”
Covid-19 salgınında aşı ya da antiviral ilaçların kesin olarak bulunacağı zamana kadar pasif antikor tedavisinden yararlanılabileceğinin altını çizen Dr. Kerem Kınık, şu uyarılarda da bulundu: “Koronavirüs, hakkında her gün yeni yayınlar görüyoruz. Dolayısıyla herhangi bir klinik araştırmanın önünü kapatmak da doğru değil. Ama herhangi bir resmi kanıtı olmayan bir süreci de mucize gibi gösterip insanların bu anlamda algılarını yanlış etkilemek de çok doğru değil. Bu çerçevede özellikle tıbbi ahlak ve mesleki etik konusunda bütün hekim arkadaşlarımız aynı hassasiyeti gösteriyorlar. Bu yaşadığımız biyolojik bir afettir. Normal zamanda değiliz. Dolayısıyla herkesin tedavi edilebilir olması gerekiyor. Sadece belirli kesimlerin değil. Tedavilerin etkinliğinin kanıtlanmış, sürdürülebilir ve hakkaniyete uygun bir şekilde, toplumun bütün kesimlerine açık olması gerekiyor. Biz de elimizden geldiği kadar gerek aşı çalışmalarına gerekse ilaç çalışmalarına laboratuvarlarımızı açarak destek vermeye ve ulusal anlamdaki çalışmaları desteklemeye devam edeceğiz.”
Bakanlığın yayınladığı rehberde, Türkiye'nin herhangi bir noktasındaki üniversite hastanesi, eğitim araştırma hastanesi ya da bu konu ile ilgili ruhsat almış merkezlerin bu tedaviyi yapabileceğini söyleyen Kınık, “Ancak pasif immünizasyon metodu yapmak isteyen bir merkezin Kızılay'dan ISPT 128 kodlu provizyonu almak zorunda. Çünkü sürecin izlenebilirliği, kimden kan alındığı, kime gittiği, ulusal anlamda ne kadarlık hacimde bir iş yapıldığı, Bakanlığımız’ın koymuş olduğu endikasyondaki hastalara mı uygulandı, mali açıdan da sağlık uygulama tebliğine uygun mu yapıldığı ancak bu şekilde izlenebilir. Çok açık bir şey var, Sağlık Uygulama Tebliğinde belirtilen fiyatlar dışında herhangi bir fiyatlama yapılamayacak. Çünkü bu ticari bir işlem değil. Tamamen afet müdahalesi dolayısı ile bütün insanlarımızın erişebilmesi gerekiyor ki Bakanlığımız bu konuda gerekli adımları attı. Kızılay bu işin izlenebilirliği ve ulusal bazda kan temini projesi yürüten, yılda 3 milyon ünite kan toplayan, ülkenin tekeli olan bir kuruluş. Bu nedenle de Sağlık Bakanlığımız tarafından Kızılay bu konuda otorize edildi." ifadelerini kullandı.