Yukarıdaki resimde yer alan Leticia şöyle diyor: “Şöyle bir durup nesnelerin ve hatta insanların arkasına, detaylarına ve hareketlerine bakmak nadir rastlanılan bir durum. Kadınların sırtı çok ilginç ve güzel olabilir, çünkü hepsinin boyutları, şekilleri, kasları ve kemikleri diğerinden farklıdır.”
Leticia, fotoğrafçı Kacy Johnson’nın “kadın” serisinde yer alıyor. Fotoğrafların her birinde benzeri bir yordam izlenmiş. Fotoğrafa konu olan kadın çıplak olarak tasvir edilmiş, gri bir arka planın önünde aynı noktada fotoğraflanmışlar. Fotoğrafa bakan kişinin görebildiği tek şey, kadının sırtı. Bu basit çalışma, kimlik, kadınlık ve güzellikle bağlantılı kısımları ortaya koymadan çıplak portrenin nasıl olabileceğini gösteriyor.

Daiane
Johnson projeye 2014 yılında başladıktan kısa bir süre sonra Brezilya’ya taşınmış. Güzel kadın fotoğrafları çekmek ve bunları çekerken de görüntülerin görsel dilini yeniden şekillendirmek istiyordu. Cazibe, mükemmellik ve nesneleştirme ekseninde çekilen fotoğraflardan bıkmış olan Johnson, kadınlarda güzel olduğunu düşündüğü yönleri ön plana çıkarmayı tercih etti: Duygu, sezgi, anlayış ve alt anlam.
Fotoğrafı çekilen kadınlardan biri olan Arlene ise “Sırtımın fotoğraflanması sadece bir çift bacak, biraz ten veya bir karından çok daha fazlası olabildiğimi gösteriyor” diyerek ekliyor: “Demek ki bazen sırtım boş bir tuval olabiliyor, bazen bu kadar yükün karşısında beni destekleyen bir omurga, bazen kendim de dâhil olmak üzere birçok kişi diğer bölgelerimle meşgul iken birer takımyıldızı gibi sırtımda sessizce duran sutyen izleri ya da benekler ve kabarcıklar olabiliyorum”.

Aurea
Brezilya’da projeye başlayan Johnson, şu anda San Francisco’da portreler oluşturuyor. Sanatçı, The Huffington Post’a yaptığı açıklamada dünya genelindeki kadınların güzelliklerini yakalamak amacıyla Asya, Avrupa ve Afrika’ya seyahat etmeyi umduğunu belirtti ve şöyle devam etti: “Kadınların gerçeklerinin bir yerden diğerine nasıl değiştiğini ve birbirimizi nasıl destekleyebileceğimizi anlamakla ilgileniyorum.”
Yıllardır kendini ilan panolarında ve dergi broşürlerinde yer alan “mükemmel” kadınlar ile karşılaştıran Laura ise yaşadığı bu deneyim ile ilgili olarak şunları söyledi: “Biz onlar gibi değiliz ve onlar gibi olmayı istememeliyiz. Çünkü farklılıklarımız sayesinde hepsi birbirinin aynı beyaz renkli, sarışın olan bu modellerden çok daha güzel ve değerliyiz. İster beyaz olalım ister siyah, sarı, yeşil, kırmızı, mavi, ister ince olalım ister şişman, vücudumuz ister armut şeklide olsun ister muz veya elma, saçlarımız ister düz olsun ister kıvırcık, kısa, uzun veya renkli olsun… hepimiz güzeliz! Farklılıklarımız hikâyeler anlatıyor ve her hikâyenin kendine has bir güzelliği var.”

Jessica
Johnson, çevresindeki kişilerin ve seyircilerin, kah buruşan kah sarkan insanların sırtındaki güzelliği görmelerini sağlamak suretiyle kadınların kendilerine olan bakış açılarını değiştirmek amacıyla fotoğrafçılıktan yararlanmayı istiyor. Fark edilmeyen bu ayrıntıların altında ise bir fotoğraf makinesinin yansıtabileceğinden çok daha güzel zenginlikler (deneyim, olgunluk ve aşk) yatıyor.
Kadınları teşvik etmeyi umduğunu ifade eden Johnson sözlerine şöyle devam etti: “Düşünceleri ve hislerinin yanı sıra vücutlarının içinde de kendilerini eksiksiz hissetmeleri için bu çalışmayı yaptım. Bu dünyada yer kaplıyorsunuz çünkü dünyanın size ihtiyacı var. Kadınlar derin, karmaşık ve güzel varlıklardır ve bir kadına baktığımızda görecek ve kazanacak çok şeyimiz vardır. Eğer çatlakları ve kırışıklıkları örtme gayretinden vazgeçebilirsek, belki de kadınların tamamen oldukları gibi hissetmelerini ve kendilerine tam puan vermelerini sağlayabiliriz.”







