Ama o, bütün eleştirilere kulağını tıkayıp, kendine özgü tarzı, çarşafı ve müziğiyle dünyaya meydan okuyor. Makyajından vazgeçmiyor, erkeklerle tokalaşmıyor. Sırf Tayyip Erdoğan’la tokalaşabilmek için eldiven almış.
Hürriyet gazetesinin haberine göre; dünyadaki savaşları, müziğiyle protesto edip, insanları barış ve kardeşliğe davet eden Habibe, 2009 yılında dünya müzik listelerinde yer alan ve dünyaca ünlü müzik kanalı MTV’de yayınlanan “White Peace” albümünden sonra, tüm dünyanın dikkatini savaşın acılarına çekmek için ilginç bir projeye imza attı. Arapça seslendirdiği, Türkçe alt yazılı “Gülümse” adlı çalışmasıyla, tüm dünyanın dikkatini savaşın acılarına çekmek isteyen Habibe, parçanın klibinde, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, bir televizyon programında Mısır’da öldürülen Muhammed el-Bilteci’nin kızı Esma için ağladığı görüntülere yer verip, “Ağlama, gülümse” dedi. Bu görüntüleri kendisinden izin almadan kullandığı için, iktidara yakın çevrelerden tepki aldı. Kendisinden Erdoğan’ın bu görüntülerini klipten çıkartması istendi. Ama o gördüğü bir rüyaya güvenerek, kararından vazgeçmedi. Klibinde İslam dinin barış ve hoşgörü dini olduğunu anlatan Habibe, Semah gösterileri ve tüm dünya ülkelerinin bayraklarına da yer verdi.
ERDOĞAN, RÜYASINDA “VAZGEÇME” DEDİ
Habibe, Başbakan Erdoğan’dan klipteki görüntüleri için bakın nasıl icazet aldı. Çarşaflı ama modern yaşam tarzıyla dikkat çeken Habibe, gördüğü ilginç rüyayı şöyle aktardı:
“Birileri geliyor, seni bekliyorlar diyor, apar topar evden çıkıyorum. Hava yağmurlu. Büyük bir araca biniyorum, şoför koltuğunda Başbakan oturuyor. Şoka giriyorum. Diyor ki, ‘Sen söz yazmışsın, klip çekmişsin. Seni zorluyorlar beni çıkar diye. Sakın vazgeçme’ diyor. Ve bir mail adresi verip, sadece 3 kişide olduğunu söylüyor. Adresi saklıyordum ki uyandım. Gördüğü rüyanın kendisine bir işaret olduğunu düşünüyor. Erdoğan’ı Müslümanların yanında olan bir büyük bir lider olarak tanımlıyor.
AVRUPA’NIN ERDOĞAN ŞARTI
Ortadoğu ve İslam aleminin rahat bırakılması için klibin özellikle Batı’dan çıkmasını istediğini söyleyen Habibe, ilginç bir sansüre uğradı. Genç sanatçı, isim vermeden görüştüğü iki kanalın kendisiyle yaptığı pazarlığı şöyle aktardı: “Dediler ki, ‘Avrupa ve Türkiye’de her türlü tanıtımı yaparız. Tek isteğimiz var, Başbakan’ı buradan çıkar. Esma için ağlamış. Neden Gezi olaylarında ölenler için ağlamadı’ diye eleştiri yaptılar. Gereken cevapları verdim.”
TEKNO VE KEMAN
Her şeye rağmen, hedefi dünyaya açılmak. Amacı, Batılı gençliğin, barbar, yobaz ve terör dini olarak algılandığını belirttiği İslam’a bakışını değiştirmek. Bunun için de onlara “Tekno müzik ile seslenmeyi uygun bulmuş. Kemanı da teknoya uyarlamış. Kültür Bakanlığı’ndan bandrol bekleyen single, Kral TV’de dönecek. Klip, Avrupa’da yayın yapan müzik kanallarına da gönderilecek.
HALIS TOPRAK’IN YEĞENİ
Habibe’nin Ana dili Arapça, Türkçeyi sonradan öğrenmiş. Konyalı bir baba ve Diyarbakırlı bir annenin çocuğu olarak Medine’de dünyaya gelmiş. Bir yanıyla Türk, bir yanıyla Kürt, bir yanıyla da Arap. Sohbetimizin sonuna Diyarbakırlı ünlü iş adamı Halis Toprak’ın yeğeni olduğunu öğreniyoruz. İlk ve orta öğrenimini Suudi Arabistan’da tamamladıktan sonra liseyi Kadıköy İmam Hatip okudu. Başörtüsü yüzünden yüksek öğrenime devam edemedi. Tasavvuf, fıkıh ve hadis ilmi üzerine ihtisasını tamamlayıp, çeşitli kurumlarda eğitimci olarak görev almış. 250 çocuğu var. Onlara Kuran öğretiyor. Aynı zamanda hafız.
ŞEHVETİ AŞKLA KARIŞTIYORLAR
Söz aşka gelince, “Bizde aşk olmaz” diyor Habibe. Öyle uzun uzun aşk hikayelerin karşı. Aşk uzadıkça iki taraftan birinin ağladığını söylüyor. Peki ya kendisi? “Hiç aşk için ağladın mı” sorusuna bir itirafla yanıt veriyor: “Ağlamışımdır”. Görücü usulüyle evlenmeyi düşünmüyor. “Tanımak, görmek, kalbimin onu istemesini isterim” derken, flörtü “Günah” sayıyor. Ona göre aşk yaşamak için illa ele ele olmak gerekmiyor. Aşk şarkıları yazılması için de illa ten teması, birliktelik gerekmiyor. Platonik aşkların daha değerli olduğunu savunuyor. Aşkı ise şöyle tarif ediyor:
“Aşk kavuşamamaktır. Kavuşunca saygıya ve sevgiye dönüşür. Şehvet duygularını aşk zannediyorlar. Allah aşkı, Peygamber aşkı, her ne olursa, aşk bir kere yüreğe girmişse o şiir o dilden gelir. Aşk karşılık beklememeli. Aşkı yaşamayan insan, Allah aşkını bilmez. Sevmeli aşık olabilmeli ki aşkı anlasın. Bir Allah dostu der ki, ‘Git aşık ol öyle gel’. Allah aşkına ulaşmak için önce bir yanmak lazım. Allah inşallah bir insanla iki aşkı yaşamayı nasip etsin diyor” diyor. Günümüz aşklarını ise samimi bulmuyor.
KAÇABİLDİĞİN KADAR GÜNAHTAN KAÇ, AMA...
Yüzmeyi seviyor. Yazın bayanlar plajına gidiyor. Günde 2 saat spor yapıyor. Kar yağarsa kayağa gitmek istiyor. At binmede çok becerikli olmasa da Suudi Arabistan’da deveye bindiğini söylüyor. Çarşafa rağmen, makyajdan vazgeçemiyor. Yaşam tarzı nedeniyle İslami camiadan aldığı eleştirilere aldırış etmiyor. Müzik, kimine göre haram, kimine göre caiz. Felsefesi, kaçabildiğin kadar günahlardan kaç. “Ama sırf işlemiş olduğum günahlardan dolayı, sevaplardan, helallerden de taviz vermem” diyor.