Kolon (kalın bağırsak) ince bağırsaktan sonra başlar anüs ile birleşen yaklaşık son 15 cm ise rektum olarak adlandırılır. Kolorektal kanserler ülkemizde en sık görülen 3. Kanser türüdür. 50 yaşından sonra görülme sıklığı artar. Gelişmiş ülkelerde görülme oranı az gelişmiş ülkelere göre 8-10 kat daha fazladır Bu da bize beslenme ve yaşam tarzının, kolon ve rektum kanserine yakalanma riskini ne oranda arttırdığını gösterir. Ailesinde birinci derece yakınlarında kolon kanseri olan kişilerde 40 yaşından itibaren, olmayanlarda hiçbir şikayet olmasa dahi 50 yaşın üzerinde kolonoskopi, tarama yöntemi olarak önerilmektedir.
Gelişmiş ülkelerde daha yaygın olan fast-food tarzı beslenme, sosis salam gibi işlenmiş et ürünleri, fazla miktarda kırmızı et tüketimi kolorektal kanserlerin daha sık görülmesine yol açmaktadır. Kolorektal kanser riskini azaltabilmek için beslenme tarzının meyve, sebze, tahıllı ürünler, tavuk ve balık ağırlıklı olması gereklidir.
Bağırsak tümörleri oluşumunda riski büyük oranda arttırmaktadır. Obez kişilerde kolorektal kanser görülme olasılığı yüzde 30 oranında artmaktadır.
Sigara kullanan ve haftada iki kez birer kadehten fazla alkol tüketenlerde kolorektal kanser daha yüksek oranda görülmektedir. Milano’daki Avrupa Onkoloji Enstitüsü araştırmasında, sürekli sigara içenlerin hiç sigara içmeyenlere göre kalın bağırsak kanserine yakalanma riskinin yüzde 18 daha fazla olduğu açıklandı, bu çalışmada, sigara tiryakilerinin bu hastalıktan ölme riskinin hiç sigara içmeyenlere göre yüzde 25 daha fazla olduğu bildirildi. Maalesef sigara ve alkolün birlikte tüketilmesi, bu riski daha da fazla arttırmaktadır.
Ailesinde 1. Derece yakınında kolon kanseri olan kişilerin riski daha yüksektir. Normalde 50 yaşın üzerinde önerilen kolonoskopi aile öyküsü olan kişilerde 1. Derece akraba olan kişi kaç yaşında kolorektal kansere yakalanmışsa o yaştan 10 yaş daha erken yapılması önerilir.
Polipler erken tespit edilerek alınabilir ve kansere dönüşme riski ortadan kalkar. Poliplerin küçük bir kısmı kanserleşir ancak kalın bağırsak kanserlerinin büyük çoğunluğu poliplerden gelişir. Poliplerden kanser gelişme süresi yaklaşık 10 yıl olduğu için ve polip gelişimi 50 yaş üstünde arttığı için elli yaş üstünde kolonoskopi yapmak erken teşhis için önemlidir.
En önemli belirtiler, uzun süre devam eden kabızlık veya ishaldir. Dışkının normal boyutunda değil daha ince bir şekilde çıkması, dışkılama esnasında ağrı, sık tuvalete gitmek ancak tam bir boşalma olmaması ve en önemlisi hemoroid belirtisi zannedilerek teşhisi zorlaştıran dışkıda kan görülmesi kolon tümörlerinin en önemli belirtileridir. Bu belirtilere dikkat etmek erken teşhis için önemlidir. Halsizlik, kansızlık, iştahsızlık ve karın ağrısı genellikle daha ileri evrelerde ortaya çıkan belirtilerdir.
Kolonoskopide görülen kanserleşmemiş dahi olsa var olan polipleri çıkartmak kolon kanserini önlemek açısından basit fakat çok önemli bir yöntemdir. Bağırsakta kanser oluşumu saptanmışsa tedavi öncelikle cerrahidir. Bazen laparoskopik (kapalı) bazen ise açık teknikle tümörlü bölge, çevre lenf nodları ve yeterli sağlıklı dokunun çıkartılması önemlidir. Cerrahinin uygun bir şekilde ve deneyimli bir ekip tarafından yapılması hastalığın seyrini etkilediği için bu tip operasyonların mutlaka ‘’onkoloji’’ konusunda deneyimli bir ekip tarafından yapılması gereklidir. Rektum dediğimiz bağırsağın alt ucunda makata yakın bölge tümörlerinin tedavisi bazı farklılıklar içerir. Makat bölgesine ortalama 15 cm uzaklıktaki tümörlerde cerrahi öncesi sadece radyoterapi veya eş zamanlı kemoterapi ve radyoterapi yapılması hem tümörün cerrahi öncesi küçülmesini ve cerrahinin daha kolay ve sınırlı yapılmasını, hem de cerrahi sonrası tümörün lokal nüks riskinin azalmasını sağlar. Bu nedenle rektum kanseri tanısı konmuş hastaların (acil durumlar hariç), cerrahi öncesi tedavi konusunda bilgi almaları önemlidir.
Kemoterapi kanser ilaçlarının damardan veya ağızdan verilmesi ile olur. T1-2 ve lenf düğümlerine yayılmamış erken dönem tümörlerde koruyucu kemoterapi yapılmasına gerek yoktur. Ancak tümör barsak dış katmanına ulaşmış ya da lenf düğümlerine sıçrama yapmışsa koruyucu kemoterapi uygulanması tümörün tekrarlama veya başka organlara sıçrama (metastaz) yapma riskini azaltır. Tanı esnasında metastaz saptanırsa tedaviye öncelikle kemoterapi ile başlanabilir. Standart kemoterapi vücuda verildiğinde kanserli ve sağlıklı hücrelere birlikte etki eder bu nedenle yan etki görülme olasılığı yüksektir. Ancak hedefe yönelik tedavilerde tümördeki bazı noktalar üzerinde etki ettiği için bu ilaçların yan etkileri çok daha düşük olacaktır. KRAS NRAS BRAF gibi tümör dokusunda incelenen bu gen analizleri sonucu hastada hangi ‘’akıllı’’ ilacın etkili olacağı belirlenebilir ve hasta standart kemoterapiler yerine bu ilaçlarla az yan etkiyle daha iyi sonuçlar elde edebilir. İmmünoterapi son dönem birçok kanser türünde, şaşkınlık veren olumlu sonuçlar sağlamıştır. İmmün sistemin özelliği kendisinden olmayan yabancı hücreyi tanımak ve yok etmektir. Ancak tümör hücreleri, immün sistemi ‘’kandırabilir’’.
Kolon kanserinde bağırsağın hareketli bir organ olması nedeni ile metastazlar haricinde koruyucu yani adjuvan radyoterapi yapılmamaktadır. Ancak rektum bölgesi tümörlerinde radyoterapi çok etkin olarak kullanılmaktadır. Birçok rektum tümöründe ameliyat öncesi yapılan 1 haftalık kısa dönem ya da 5-6 haftalık, genellikle ağızdan kemoterapi ile birlikte yapılan uzun dönem radyoterapi ile tümörün küçülmesi hatta yüzde 15-20 olguda tamamen kaybolması sağlanabilmektedir. Ameliyat öncesi radyoterapi ileride oluşabilecek lokal tekrarlamaları ciddi oranda azaltmaktadır. Eski yıllarda yapılan tedavilerde bağırsak ve idrar torbasında ciddi hasarlara yol açabilen radyoterapi tedavisi günümüzde ‘’Elekta Versa ya da True Beam’’ gibi yeni teknoloji cihazları ile çok az yan etkiyle uygulanabilir hale gelmiştir. Bu cihazların içinde yer alan ‘’ConeBeam’’ adı verilen tomografi cihazı ile her tedavide tümör ve sağlıklı organlar kontrol edilmekte ve böylece sağlam dokuları koruyarak tümöre yüksek doz radyoterapi uygulanabilmektedir. Bu teknik ile saç dökülmesi, cilt yanıkları ve sağlıklı organ hasarları olmadan radyoterapi tamamlanabilmektedir.Ameliyat öncesi yapılan radyoterapi ve kemoterapi tümörü küçülterek bazen “kapalı ameliyat’’ denilen ve hastanın ömür boyu kolostomi torbasına bağlı yaşamasına yol açan ameliyat tekniği yerine ‘’torbasız’’ yani “low anterior rezeksiyon’’ denilen teknikle kolostomi olmaksızın ameliyat yapılmasını sağlamaktadır.
Kolon kanserinden tamamen korunmanın yolu yoktur. Ancak aşağıdaki kurallara uyarak yüzde 50-6 oranında korunma sağlanabilir.
Beslenme: Aşırı yağlı yiyecekler, hayvansal yağ ve kırmızı et ağırlıklı beslenme kalın bağırsak kanseri için ciddi riskler yaratmaktadır. Salam, sucuk, sosis gibi işlenmiş ürünlerden mümkün olduğunca uzak olmak gereklidir. Her gün en az 3 öğün sebze ve meyve tüketmeyi ihmal etmeyin. Bol lifli gıda tüketmeye gayret gösterin.
Sigara ve alkol: Yapılan birçok çalışma sigara ve alkolün kolon kanserinde riski arttırdığını göstermiştir. Uzak durun!
Fazla kilo: Kilo alımı ve obezite kolon kanserini arttıran en önemli etkenlerdir. Beş kilo almanız kolon kanseri riskini beş kat arttırmaktadır. O yüzden kilonuzu sürekli kontrol edin.
Spor: Düzenli yapılan haftada 3 gün birer saatlik eksersiz sizi kolon kanserinden %30-40 oranında koruyacaktır. Hareketli yaşam sürün!
Sıvı: Su serbest radikalleri vücuttan uzaklaştırdığı için günde 2.5 litre sıvı tüketin.