HABER

Komünist Başkan'dan çalışma saatiyle ilgili olay açıklama: Önümüzdeki süreçte düşüreceğiz

İçerik devam ediyor
İçerik devam ediyor

'Komünist Başkan' olarak bilinen Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, belediye personelinin çalışma saatini 8'in altına düşürmek istediklerini açıkladı. Maçoğlu, "Önümüzdeki süreçte 8 saatin de altına inmek istiyoruz. Bir işçi ailesine zaman ayırmazsa mutsuzlaşır. Tunceli'de çalışan herkes sendikalıdır. Kimseye zorla sendikalı olun veya zorla sendikasız olun demeyiz. Sendikalı olmaları için yönlendirme yaparız. Ben de sendika üyesiydim." ifadelerini kullandı.

Tunceli Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu, Habertürk TV'de Fatih Altaylı'nın konuğu oldu. Teke Tek programında konuşan Maçoğlu, "Toplumun ihtiyaçlarıyla ilgili yerel yönetimlerin de görevi olduğunu hissettirmek istiyoruz. Şimdi üreticilerle yapıyoruz. Kriterimiz üretim alanlarını temiz tutmak, o gıdaya hiçbir katkı koymadan, analizlerini yaptıktan sonra satmak. Duygunuz o yönde değilseniz çok zor. Kendinizi oradaki alanda görmeye başladığınızda size büyük bir mutluluk veriyor. Belediyeler kamusal yararı gözeten çalışma yürüttüğünde önünde fazla engel yok. İşçi, köylü, çiftçi, kadınlar, gençlerle üretmek istediğinizde kimse engel olamaz, olmuyor da" diye konuştu.

Maçoğlu'nun Altaylı'nın sorulara verdiği yanıtlardan öne çıkan başlıklar şöyle:

"ÜRETİCİNİN EMEĞİNİ TEKRAR ÜRETİCİYE ÇEVİRECEK BİR ÇALIŞMA"

Sadece önünüze konan mevzuatı götürmek değil; tersine bir sorun bir sıkıntısı varsa bunun üzerine bir komün tartışması yapıyoruz. Yaşadığımız yerin suyuna, doğasına, taşına ve insanına söyleyecekleriniz var. Okuma yazma oranı yüksek olan bir şehir. Tam da burada istihdam yaratabilecek bir güç sözkonusu değilse oradaki halkla birlikte neler yapılabilir kendi cephemizde bunları tartıştık. Genetik hastalıkların beslenme alışkanlıklarından kaynaklandığını biliyoruz. O bölgede daha çok bakliyat üzerinde çalışma yürütüldü, daha sonra hayvancılıkta. Ülkede kirletilmeye karşı bir algı yaratmak istiyoruz, bir mesaj vermek istiyoruz. Topraklar kanserleşmeye başladı. Yeraltı suları; hatta tatlı sular azalmaya başladı. Hem üretim biçimi hem de beslenme alışkanlıkların değişmesi üzerinden başladık. Üreticinin emeğini tekrar üreticiye çevirecek çalışmaya yöneldik. Üç ana alana ayırdık. Önce emeğin karşılığı tohum yapılacak, sonra tohum desteği verilecek. Elde edilen değerlerle mazot desteği vereceğiz. Bir bölümünü de eğitim sorunu yaşayan ailelere bursla destek verme programı yaptık.

"TÜRKİYE'DE 23-24 İLDE KOOPARATİFLER KURDUK"

Planlar doğrultusunda uygulamalar yapıyoruz ve insanlara geri dönüyoruz. Biz tohumu toprağa attığımızda 5-6 gün boyunca akşam gizli gizli toprağa bakıyordum. İnanın ilk tohumun topraktan çıktığını gördüğümde yüksek sesle bağırıp 'bu' demiştim. Çıktığınız yolda hata yapabilirsiniz, sert bir şeye denk gelebilirsiniz. İklimsel sorunlara denk gelebilirsiniz. O yıl şans bizden yanaydı. Türkiye'de 23-24 ilde 80'e yakın kooparatif kurduk. Bunun yarısı kadın kooperatifleri. Bizim iklimimizde buluşmayan tohumları, başka bölgelerde yapıyoruz. İstanbul'da 7 tane kooperatifimiz var. Arıcılık, tahıl, meyve ve benzeri konuda bütün alanlarda. Doğal üretim yaptığımız için süni gübre ve ilaçlarla yapılan yerlerin üstünde değil altında ama yakınında. Organik biraz ticarileşti. 500 Euro varsa başvuruyorsunuz, analizlere gönderiyorsunuz. Doğal üretim yapıyorsanız, toprakları kirletmiyorsanız, topraktaki temizlik kadar üretim olmaya başlıyor.

"KAMUSAL YARARI GÖZETEN ÇALIŞMALARIN ÖNÜNDE BİR ENGEL YOK"

Toplumun ihtiyaçlarıyla ilgili yerel yönetimlerin de görevi olduğunu hissettirmek istiyoruz. Şimdi üreticilerle yapıyoruz. Kriterimiz üretim alanlarını temiz tutmak, o gıdaya hiçbir katkı koymadan, analizlerini yaptıktan sonra satmak. Duygunuz o yönde değilseniz çok zor. Kendinizi oradaki alanda görmeye başladığınızda size büyük bir mutluluk veriyor. Belediyeler kamusal yararı gözeten çalışma yürüttüğünde önünde fazla engel yok. İşçi, köylü, çiftçi, kadınlar, gençlerle üretmek istediğinizde kimse engel olamaz, olmuyor da.

"İŞÇİ ÇIKARMAK, EMEĞİ REDDETMEK, SÖMÜRÜNÜN PARÇASI OLMAKTIR"

Biz işçinin emeği üzerine hem özlük hem ekonomik ve sosyal yaşam alanı olarak pazarlık yapmayı doğru bulmuyoruz. Sosyalistler işçi sınıfının iktidarını hedefliyorsa buna uygun davranmalısınız. Bütçemize bakıyoruz. Bütçe giderlerimizin çalışma alanındaki hareketliliğimizi ne kadar etkiliyor ona bakıyoruz. İşçilerimiz ek iş yapınca 'Başkanım biz asgari ücretle geçinemediğimiz için, inşaatlarda çalışıyoruz' diyorlardı. 8 saatten daha az çalışmayı planlarken onun dışında 12-23 saat çalışmaya gitmiş oluyorsunuz. Yaşamı kolaylaşmayınca bir verimlilik de yaratmıyor. Şu anda net 5 bin alıyor işçimiz. Bu bütçeye yük getirdiği gibi hizmet kalitesini yükseltiyor. Bizde işçi çıkarmak kelimesi emeği reddetmek,sömürünün bir parçası olmak demektir, bu bizim ilkemizi zedeler, durduğumuz zemini bitirir.

"BELEDİYELER KAMU YARARINA YAPILAN İŞLERDE BORÇLANABİLİR"

Giderlerimize dikkat etmeye başladık. Mesela kamuda karşılama, reklam giderleri, ağırlama giderleri, ihale giderleri sözkonusudur. Siz kamu yararına çalışma yapan devletin kurumuysanız sistem o çalışmalarınızı desteklemesi gerekir. Geçen yıl 40 bin liraya aldığım asfalt malzemesini şimdi 137 bin liraya alıyorum. Geçen yıl aylık 171 bin lira mazot 306 bin lira oldu. Bütün bu alanda giderlerimizin yaşamımıza etki yaptığı süreçte bunu görmeyip, işçiler üzerinde gider olarak görürsek. 68 milyon resmi olarak önümüzde borç vardı. Faturalandırılmamış borçlar vardı. 70 milyonun üzerinde. Belediyeler iş yapar, hizmet üretir borçlanır. Acil olmayan, doğru alanda borçlanmak kötüydü. Işıklandırma TEDAŞ tarafından yapılması lazımdı. Kamu yararına ise borçlanılabilir. Bugün çekilen tüm kredi borçlarımız protokolle yapıldığı için zaten İller Bankası el koyuyor. Dayanışma yöntemiyle, dostlarımızın gönderdikleriyle işe devam ettik. Kendime ait bir aracım var, kendi arabımı kullanıyorum. Kendi mazotumu kendim dolduruyorum.

"BİZ ASIL HALK DAYANIŞMASI ÜZERİNDEN FAALİYETDE BULUNUYORUZ"

Dersim dememin özel bir nedeni yok. Devletin kayıtlarında olan bir isim. Şehir tarihin belleğini, hafızasını bulduğu yer olarak geçiyor. Şu anda Tunceli diyenler var, Mameki diyenler var. Bizler herşeyin söylenebileceği özgür bir dünyada yaşamak istiyoruz. Bu kimseye karşıtlık üzerinden yapılmamalıdır. Asıl biz halk dayanışmaları üzerinden bir faaliyet yürütüyoruz. TKP, Türkiye Komünist Hareketi ve Emek Özgürlük Cephesi ittifakı kuruldu. Hozat'ta kazandı, Mazgirt'te iki dönem kazandı. Ovacık'ta kazandı. Halk dayanışmaları üzerinde yerel faaliyet yürütüldü. Tamamı şeffaf bir şekilde. Sosyalist bir anlayışın nasıl yürütüleceği meselesi. Bir büyük şehirde de bunların yapılabileceğini göstermek adına. Halka kendimizi iyi anlattık, ev gezilerimizde kendimizi iyi anlattık. CHP'li Osman Özgüven mesela Dikili'de 'su satılamaz, bu bir ana ihtiyaç' demişti. Diyarbakır'da Mehdi Zana'nın, Terzi Fikri'nin Fatsa'daki çalışmaları. Bunlar hep birlikte iş yapabilecek bir kültürü bize bıraktılar.

"MENDERES, HARRAN, ÇARŞAMBA, AMİK OVALARI İHTİYAÇLARI KARŞILAR"

İhale yaptığımız şeyler de var. Mesela petrol üretmiyoruz, satın alabileceğimiz şeyler bunlar. Birçok belediyede temizlik taşerona ihale edilir. Siz bir şey ihale ettiğinizde kişinin kârını koymazsanız şirket bunu alır mı? Biz şöyle bir şey yapıyoruz; temizlik meselelerinde yol, kaldırım, park, ağaç budama, ağaçlandırmayı kendi belediye kaynaklarımızla yapıyoruz. Zaman zaman zorlandığımızda halkı çağırıyoruz. 2 saatlik boş zamanınızı bize ayırın diyoruz, işinizi bırakın gelir demiyoruz. Biz ona komün çalışması diyoruz, imece benzeri. Bir önceki yıl ihalede karşı şirketin kârı 750 bin iken şimdi biz 280 bine malettik. Personelimiz var, ekip var, kısıtlı da olsa araçlarımız var. Devlet bundan 30-40 yıl önce kendi karayolunu yapmıyor muydu? Hala o yollar sapasağlamdır. Köy Hizmetleri, Devlet Su İşleri gibi birçok kurum kendi öz gücüyle yapıyordu. Tarım müdürlükleri daha nitelikli çalışma yürütüyordu. Şimdi her şey yurt dışından alınıyor. Düşünebiliyor musunuz, saman yurt dışından alınıyor. Konya, Menderes, Harran, Çukurova, Çarşamba, Amik ovası bütün ihtiyaçları karşılayacak ovalardır.

"BİZ ÜLKE DEĞERLERİNE KÖTÜ SÖZ SÖYLEMEYİZ, KİMSEYİ KUTSAMAYIZ"

Biz sosyalistler baktığınızda bir meseleye değer veririz, ülkenin kurucuları, siyasi partilerin genel başkanları, ülkenin değerlerine kötü söz söylediğimizi kimse söylemez. Kimseyi kutsamayız. Biz Marks, Lenin ve benzeri birçok ustanın da adını kutsal mahiyette almayız. Bilimsel, doğru, kamucu yanına bakarız. Eksikliklerini eleştiririz, doğrularını söyleriz. Türkiye'deki süreçte iktidara, genel başkanlarına kötü söz söylemem. Ama eleştirilecek yanlarını söylerim. Bu tür tartışmalar karşıtlık yaratma çabasıdır. Bunu doğru bulmayız. Biz kimseyi ayrıştırarak karşıtlık siyaseti üretmeyiz.

"İŞÇİ ALIMLARINI KURAYLA BELİRLİYOR AMA ORADA BULUNMUYORUZ"

Günde 100 kişi iş istemeye gelmişti. Net konuşuyorduk. Özel mühendislik, teknik alanların dışındakilerin tamamına kura çekiyoruz. Memuru zaten merkezden gönderiyorlar. Biz bir kez işçi aldık. Kollektif anlayışı devreye sokuyoruz. İşçi alımlarında ihtiyacı şöyle belirliyoruz. Müdürlüklerimiz hangi alanda ihtiyaç varsa yazarlar. Biz bunun sayılarına bakar, tartışırız. Sonra muhasebe ve mali birimleriyle konuşuruz. Alınacak işçilerin sayısı belirlenir. Bu tür durumlarda şeffafız. İşçilerin tamamı kurayla aldık. Diyelim ki E sınıfı araç kullanacak şoför lazım. Yüzde 50'si kadın. Kura çekiminde biz orada olmuyoruz. Bütün kurumlar ve STK'ları davet ettik. Onların huzurunda yapıldı. Devlet mutlaka merkezi bütçede gelirleri yükseltmesi gerekiyor. Kendi öz gücümüzle 1 milyonluk su rezervi çalışması yaptık. Belediyenin bütçesinde hiç hesapta olmayan bir meblağ budur.

"ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE 8 SAATİN ALTINA İNMEK İSTİYORUZ"

İstanbul Sözleşmesi ile ilgili kadın meclisimiz bir birim kurdu. Kadınlar regl, menapozla ilgili aylık izin uyguluyorlar. Neden bir toplulukla ilgili kararı bir başka topluluk alsın ki? İstanbul Sözleşmesi'yle ilgili neden erkek bir belediye başkanı alsın ki? Kadınlar daha doğru, daha olgun ve daha sürdürebilir kararlar alıyorlar. Artık kamuda normal kadrolu işçi alamıyorsunuz, taşeron üzerinden alıyorsunuz. Biz orada planlama yaparken süreç içerisinde önce 2 bin 800 lira alan işçilere 600-700 zam yaptık. Sonrasında herkese eşit zam yaptık. 5 bin lira en alt 5 bin 600 lira en üst alan olarak tespit ettik. Senede 4 ikramiye veriyoruz. O maaşların dışında mesai yapılmıyor. Önümüzdeki süreçte 8 saatin de altına inmek istiyoruz. Bir işçi ailesine zaman ayırmazsa mutsuzlaşır. Tunceli'de çalışan herkes sendikalıdır. Kimseye zorla sendikalı olun veya zorla sendikasız olun demeyiz. Sendikalı olmaları için yönlendirme yaparız. Ben de sendika üyesiydim. İşyerinde temsilcisiydim. O dönemlerden buraya gelinen süreçte eksik gördüğüm bir şey vardı. Bizler eşitliği savunuyorsak cinsiyet meselelerinde hassas olmalıyız. Yüzde 50 kadın olması lazım.

SMA HASTALARINA YARDIM VE GÜLİSTAN DOKU BULUNSUN MESAJI

Doğal alanı bozmadan, onunla üretim ilişkisine uygun bir sanayinin olması gerekiyor. Bizden önce kayyum sürecinde tekstile dair bir çalışma yürütüldü. 1500 tane işçi çalıştırılıyordu. Bunu yaparken geçici işçi üzerinden. Size yer veriyor, fabrikayı kurdurtuyor. Bunu KOSGEB üzerinden yapıyor. İŞKUR üzerinden alınıyordu işçiler. Sürdürülebilirliği olmadı bunun. Üretim ilişkilerinde bir turizm meselesi bir de üretim meselesi. Tarım ve hayvancılık benzeri. Bölgede bunu yapanlar var. Doğayı kirletmeden tarımsal faaliyetler. Bizim toprakla çok sıcak ilişkimiz var. Tahıl, bakliyat ve hayvancılığın bölgede yapılabileceğini düşünüyoruz. Bu SMA hastalarıyla ilgili çok yoğun tartışma yürütülüyor. Sosyal devletin vatandaşlarının sağlığıyla ilgili kendisini sorumlu hissetmelidir. SMA hastalığı büyük bir yara çünkü. Gülistan Doku kayıp. Dersim halkı huzursuz, ailesi huzursuz. Gülistan Doku bir gecede kayboldu. Bulunmasını istiyoruz.

En Çok Aranan Haberler