ANKARA (İHA) - Demokratik Halk Partisi (DEHAP) Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, PKK KADEK- Kongra-Gel terör örgütüne 'ateşkes' çağrısı yaptı.
Bakırhan, sabah saatlerinde DEHAP Genel Merkezi'nde yaptığı basın toplantısında, 31 Mayıs 2004 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a bir mektup gönderdiğini ve bir mektubu da PKK-KADEK'in uzantısı olan Kongra-Gel'in sözde Genel Başkanı Zübeyir Aydar'a göndereceğini bildirdi. Bakırhan basın toplantısında Aydar'a göndereceği mektubu okudu. Bakırhan şunları kaydetti:
"Türkiye'de 1984 yılında başlayıp 15 yıl devam eden 'silahlı çatışma' dönemi 1999 yılında 'PKK Genel Başkanı Sayın Abdullah Öcalan'ın çağrısı üzerine silahlı güçlerin ülke sınırları dışına çekilmesiyle sona ermiştir. Bu adım yeni bir demokratik sürecin başlamasını sağlayarak halkımızın umutla beklediği barışçıl diyaloğa ve karşılıklı benimsemeye dayalı yeni bir siyasal iklimin oluşmasına vesile olmuştur. Aradan geçen bu beş yıllık dönemde ilan edilen 'tek taraflı' ateşkes sonucu Türkiye'de büyük bir rahatlama sağlanmıştır. Çatışma yılları boyunca sosyal, ekonomik, kültürel dinamikleri büyük ölçüde tahrip olmuş ya da fiili olarak durdurulmuş olan bölgede, yeniden kalıcı bir inşaa sürecinin başlatılmasının mümkün olduğu görülmüştür. Şiddet yöntemlerinin yerine bütün bir toplumu kapsayan sivil anlayışların olması ulusal ve uluslararası kültürel etkinliklerin sürdürülmesi halkımız açısından büyük öneme ve değere sahiptir. Ayrıca bu durum halklar arasında diyaloğun önemini ve farkılılıkları anlayan, saygı duyan barış-demokratik işleyişi kabul eden farklı bir siyasal kültürün yeşermekte olduğunun da habercisidir. Yine bu beş yıllık süreç Türkiye'de toplumsal barışı, demokrasiyi, hoşgörüyü ve karşılıklı anlayışı benimseyen güçlü bir kamusal duyarlılığın oluşması bakımından da son derece önemlidir. Tarihi bir süreçten geçiyoruz. Anlatmaya çalıştığım, ateşkes sürecinin kapsadığı yıllarla ilgili olarak olumlu bulduğumuz gelişmeleri ifade ettik. Ama parti olarak bu dönemin demokrasi ve barış güçleri açısından arzu edilen siyasal kazanımlara ulaşılamadığının da bilincindeyiz. Devletin 'Kürt sorunu'nda adil ve demoktratik bir çözümü hala benimsememesini üzücü buluyoruz. Bu dönemde kurulan hükümetlerin kalıcı, siyasal, sosyal, ekonomik programlar yerine sonuç vermeyen bir takım yasal düzenlemeleri tercih ettiğinin farkındayız. Bu anlamda halkımızın ve partimizin hala koşulsuz, herkesi kapsayan bir siyasal affın beklentisi içinde olduğunu söylemek gerekiyor. Kürtçe yayının devlet radyo ve televizyonlarında başlaması kuşkusuz bir dile bir kültüre karşı neredeyse yüz yıldır sürdürülen yok sayma ya da inkar anlayışının sona erdirilmesi bakımından önemli bir adım olmuştur. Fakat 'milyonlarca Kürt yurttaşın konuştuğu Kürtçe'yi kullanma hakkını sınırlandırılması, çözülmesi gereken bir sorun olarak durmaktadır".