Bir geni çıkarılmış farelerdeki değişimin izini süren bilimciler, organlarda kendini yenileme işlevinin ortaya çıktığını keşfetti. Bu genin etkisizleştirilmesiyle teorik olarak insanların da kaybettikleri uzuvlarına yeniden kavuşması mümkün olabilir.
Bazı hayvanlar, örneğin şerit solucanlar, süngerler ve semenderler vücutlarının kopan parçalarını yeniden üretme yeteneğine sahipler. İnsanlar ve öteki memelilerse evrim sürecinde bu yeteneklerini kaybetmiş görünüyorlar.
Oysa, 14 yıl önce bir deneyde tesadüfen gözlenen bir olgu, p21 adlı bir genin baskılanmasıyla memelilerin de kayıp dokularını yenileyebilme becerisine kavuşturulabileceğini gösterdi.
Memeliler yaralanan ya da kesilen uzuvlarını yara dokusu oluşturarak iyileştiriyorlar. Kayıp uzuvlarını yeniden üretebilen çift yaşamlılar (hem karada hem denizde yaşayabilen hayvanlar) ilk adım olarak “blastema” denen bir doku geliştiriyorlar. Bu doku yitirilen uzuvdaki ve çevresindeki dokularda yeralan hücreleri topluyor ve yetişkin hücreleri başkalaşma yetisine sahip kök hücre ya da benzerlerine dönüştürüyor. Bu hücrelerde hızla uzvu yeniden üretecek hücre tiplerine farklılaşıyor.
Amerika’daki The Wistar Institute adlı araştırma kurumundan Prof. Ellen Haber-Katz ve ekibi, 1996 yılında MRL fareleri denen bir türle deney yürütürken fareleri tanımak için kulaklarında işaret delikleri açmışlar. Ama birkaç hafta sonra bu deliklerin hiçbir iz bırakmadan kapandığı görülmüş. Araştırmacılar MRL farelerin hücrelerinin, kültür çanaklarında öteki farelerin hücrelerinden çok farklı davrandıklarını gözlemişler.
Araştırmalar, bir hücre döngü düzenleyicisi olan p21 geninin MRL farelerinin kulaklarında sürekli olarak pasif durumda kaldığı belirlenmiş. Bunun üzerine p21 geni baskılanmış başka farelerin de MRL türü gibi yeniden doku üretebilme becerisi olup olmadığını saptamak için yapılan deney olumlu sonuç vermiş.
Hücre bölünmesini yöneten ve bir tümör baskılayıcı olan p53 geni, aynı zamanda p21’in etkinleşip etkinleşmeyeceğini de belirliyor. Normal hücrelerde p21, DNA’nın hasar görmesi halinde frene basarak hücrelerin bölünmesini durdurarak kanserleşmeleri olasılığına ket vuruyor. p21 geni taşımayan farelerdeyse, DNA hasarı artsa da kanserleşme artmıyor.
MRL farelerinde, DNA hasar gördüğünde devreye girip hücrelerin intiharını sağlayan apoptoz sürecinin arttığı gözlenmiş. Uzuvlarını yenileyebilen hayvanlarda da olan farklı bir şey değil. Bu canlılarda yenilenebilen hücrelerin sayısıyla, apoptozun yüksek düzeyde seyretmesi sayesinde hücreler hızla çoğalıyor, ama kontrolden çıkıp kanserleşmiyorlar.