Genelde, kahkahayı bir şeyden zevk almanın ya da bir eğlencenin sonucu olarak dışa vurulan bir eylem olarak düşünürüz. O zaman bir şey korkutucu olduğunda değil komik olduğunda gülmemiz gerekiyor. Peki, neden bazı durumlarda korktuğumuz zaman güleriz?
Bilim adamları, bu tür durumlarda neden güldüğümüzden emin olamasalar da bazı ilginç fikirler ortaya attılar.
Bu konu hakkındaki en popüler iki teori, kahkahanın doğal olarak gerçekleşen sosyal bir durum olduğu varsayımına dayanıyor. Yani güldüğümüz zaman çevremizdeki insanlara da bir mesaj yollamış oluyoruz. Makakların (bir maymun türü) kahkahası üzerinde önemli bir çalışma yayınlayan Primatolog Signe Preuschoft gibi bazı bilim adamlarına göre korku anında atılan kahkaha boyun eğmenin bir ifadesidir. Preuschoft'un çalışmasındaki makaklar, kendilerinden daha baskın makaklar tarafından tehdit altında olduklarını hissettiklerinde ya gülmüşler ya da kahkaha atmışlar ve kahkahalarına kaçamak ve uysal vücut hareketleri eşlik etmiş. Preuschoft'a göre kahkaha, çatışmadan kaçınmak için iletişim kurmak ve korkuyu kabullenmek için kullanılır.
Bazılarına göre korku anında atılan kahkaha korkuyu reddetmenin bir dışa vurumudur. Aslında korkuyoruz ama kendimize ve çevremize ‘hayır ben korkmadım’ mesajını veriyoruz. Psychology Today’de (Bugünün Piskolojisi) yazan Alex Lickerman "az önce başımıza gelen şeyin aslında göründüğü kadar korkunç olmadığını söyleyen sinyaller veriyoruz ve buna umutsuzca inanmak istiyoruz" diyor ve buna olgun korunma mekanizması (psikoz ve sinirsel terimlerinin aksine) adını veriyor. Lickerman aynı zamanda "böyle korku durumlarında, o anda ya da o anın hemen sonrasında gülebilmek, kendimize ve çevremizdekilere ben bu korkunun üstesinden gelebilirim mesajını veriyor" diye ekliyor.
Bu konuyla ilgilenen diğer bilim adamları ise, korku anında atılan kahkaha ve mutlu olduğumuz zaman ağlamamız gibi ilginç duygusal tepkileri bir arada grupluyor. Bu kişiler, bu ilginç tepkilerin duygularımızı düzenlemeye yardımcı olduğunu iddia ediyorlar; mutluluk içinde yüzdüğümüz zaman ağlamamız ya da korku anında kahkahaya boğulmamız bizi duygusal olarak bir dengenin içine sürükler. The Association For Psychological Science'ın bilim muhabiri Wray Herbert yazdığı bir yazıda "duygularımızın içinde pozitif ya da negatif yönde boğulma riskiyle karşı karşıya kaldığımızda, zıt duyguları ifade etme, düzenleyici etkide bulunarak duygusal dengemizi korumamızı sağlar" diyor.
Özellikle korku filmlerinde bazı kuramcılar korku ve mizahın kökenleri aynı olguya (aykırılık ve suç) dayandığı için güldüğümüzü ifade ediyorlar. Bir şey aykırı olduğu zaman, yani, bizim beklentilerimize ters gittiğinde ya da sosyal kuralları çiğnediği zaman (mesela filmdeki bir karakter uygunsuz bir şey söylediğinde) güleriz. Fakat başka bir bağlamda, bu aynı şeyler korku olarak algılanır (genellikle bir şey, zararsız aykırılıktan potansiyel tehlike arz eden bir alana girdiği zaman). Örneğin, Kuzuların Sessizliği filminde, Hannibal Lecter'in meşhur "onun karaciğerini biraz bakla ve güzel bir kiyanti ile birlikte yedim" repliği hem komik (çünkü bir yamyamın böylesine zarif oluşunda bir aykırılık var) hem de korkutucudur (çünkü o insan eti yiyen bir seri katil).
Sonuç olarak, korku anında atılan kahkahayla ilgili sadece bir tane açıklama yoktur. Eğer bir korku filmi esnasında gülüyorsak bunun nedeni korku olabileceği gibi durumun aykırılığı da olabilir. Ya da kendimize veya çevremizdeki insanlara korkmadığımızı kanıtlamak amacıyla da gülüyor olabiliriz. Ya da belki de korkumuzu bir kaç kıkırdamayla örterek kendimizi sadece duygusal denge için kasıyoruzdur.