Titu Singh, henüz 2.5 yaşındayken ailesine sanki başka bir evde hayatı varmış gibi ilginç bir durumdan bahseder. Titu, o yıllarda Hindistan’ın kuzeyindeki Agra şehrindeki eski bir evi ve o evin içinde yaşanan olaylardan söz eder. Titu iki çocuğu olduğunu, çocuklarını ve evini geçindirmek içinse bir bir radyo dükkanında çalıştığını anlatır. O sıralarda ise isminin Suresh Verma ve eşinin adının da Uma olduğunu iddia eder. Ailesi, Titu’nun söylediklerini ciddiye almaz. Hatta bunları hayal gücüyle ürettiğini düşünen aile çocuklarının tedavi görmesi gerektiğine ikna olur.
Silahla şakağından vurulduğunu anlatması ise ailenin dikkatini çeker. Olayın devamında ise Titu, kurşunun başının sol yanından çıktığını, cesedinin yakılarak nehre atıldığını anlatır. Titu’nun ailesi anlattıkları karşısında tedirginlik hisseder ve büyük oğullarını Agra’ya olayı araştırması için gönderirler. Abinin Agra'da Uma adında 2 çocuk sahibi bir dul kadınla tanışması Titu’nun anlattıklarına olan güveni arttırır. Üstelik kadın bir radyo dükkanı işletmesiydi ve adı da tam Titu’nun dediği gibi Suresh’dir.
Titu'nun abisi dükkan sahibine, Uma'ya ulaşır ve şüphelendiklerini bir bir anlatır. Uma dinlediklerinden sonra Titu'yu görmek istediği söyler ve Titu'yu Agra'ya getirirler. Titu daha onlar tanıtılmadan babası olduğunu iddia ettiği iki çocuğunu tanır. Sadece çocuklarını değil, çalıştığı dükkanı da aynı şekilde hatırladığı için dükkandaki değişiklikleri fark ederek Uma'ya bu değişiklikler hakkında sorular sorar.
Titu ve Uma’nın buluşmasından sonra, olay mahkemeye taşınır. Titu cinayetin detaylarını davanın yeniden açılması için anlatır. Olayın detaylarını anlattığı sırada Titu, katilinin adını hatırlar. Sedick Johaadien adında bir iş adamı, akşam saatlerinde yanında bir kişiyle birlikte Suresh evine geldikten sonra aracından çıkmak üzereyken onu vurmuştur.
Agra polisi bu detayların peşine düşer, Sedick Johaadien sorgulandığı esnada cinayeti itiraf eder. Olay çözülür ve Titu, tüm dünyaya Suresh Verma’nın reekarnasyonu olduğuna ikna eder.