Richard Anderson
BBC Ekonomi muhabiri
Amerika Birleşik Devletleri bu yıl, 50 yılı aşkın bir zamandır görülen en ağır kuraklığı yaşıyor. Rusya'da geniş alanlar yağış yokluğu yüzünden kavrulmuş bir görünüm halinde. Hindistan'da muson dönemi kuru geçti. Güney Amerika'da bu yılın başlarındaki yağışlar tahminlerin altında kaldı.
Bunun sonucu olarak birçok tarımsal ürün imha edildi, bu da bazı tahılların fiyatlarını dört yıl önce yaşandığı gibi yine tırmandırdı. 2008'de 12 ülkede yükselen fiyatlar halk ayaklanmalarına yol açmış, Birleşmiş Milletler gıda fiyatlarında yaşanan krizi ele almak için zirve toplanmasını kararlaştırmıştı.
Bu yıl da yağış azlığı, hatta yokluğu, gıda alanında yeni bir pahalılık krizine doğru gidildiği kaygılarını peşi sıra getirdi.
Özellikle Amerikan mısır üretimi, dikkatlerin odak noktası. Mısır ürünü birçok eyalette tamamen silinip gitti. ABD'deki mısır stokları yıllık tüketim miktarının sadece % 6'sı düzeyinde. Oysa genelde % 25 düzeyinde bir stok gerekli görülüyor mısır ürününde.
Soya fasulyesinde de büyük düşüş var. Asya'da üretim darbe yedi, bazı ülkelerde ürün % 50'den fazla düştü.
Bütün bunlara rağmen, birçok uzman durumun 4 yıl öncesi gibi olmadığı görüşünde birleşiyor. Hatta iki yıl önce, yine kuraklık yüzünden gıda ürünleri fiyatlarının rekor düzeyde yükseldiği dönemle bile kıyaslanamayacağı görüşündeler.
Gıda ürünlerinin fiyatlarındaki artış, tahminlerin aksine ölçülü oldu. Hasat da, birçoklarının korktuğu kadar kötü olmadı. Dünya çapında stoklar daha iyi durumda ve Rusya gibi büyük üreticiler, önceki fiyat artışlarını tetikleyen şekilde ihracat yasakları getirmediler.
Dünya, en büyük buğday üreticileri olan Rusya ve Kazakistan'un aralarında bulunduğu Bağımsız Devletler Topluluğu ile Ukrayna'daki hasatlara bağımlı hale geldiğinden, söz konusu yasaklar özellikle olumsuz etkiler yaratmıştı.
Gıda alanında çalışan ekonomi uzmanı James Walton, "Büyük üreticiler kuraklığın olumsuz etkilerini yaşıyor ama yine de ihracat taahhütlerine bağlı kalıyor. Rusya veya Orta Asya ülkeleri birşey yapacak olsalardı, şimdiye kadar yaparlardı." diyor.
Geçen yıl kurulan ve dünyanın belli başlı gıda üreticilerinin verileri paylaşması ve sorunları tartışması için olanak sağlayan Tarım Piyasası Bilgi Merkezi'nin bunda önemli bir rolü oldu.
BM Gıda ve Tarım Örgütü'nde gürevli üst düzey ekonomi uzmanlarından Abdülrıza Abbasyan, "Hükümetler kısıtlayıcı önlemler almaya çekiniyor. Arz ve stok durumu o kadar da kötü değil. Son zamanlarda yaşanan deneyimler insanları biraz fazla hassas hale getirdi. Ama durum 2008'deki kadar kötü değil." diyor.
Abbasyan'a göre, hasattaki aksamalara rağmen pirinç darlığı söz konusu değil. Buğday stoklarının iyi olduğu, 2007'deki durumdan daha olumlu bir tablo görüldüğü, Brezilya'daki şeker üretiminin beklenenden çok daha iyi çıktığı ve Çin'de de üretimin genelde iyi seyrettiği belirtiliyor.
Gıda fiyatlarının 2008 ve 2011'deki düzeylere tırmanması olasılığı zayıf görülmekle birlikte besin fiyatları yine de çok yükseklerde seyrediyor ve kimi temel etmenler yüzünden fiyatlardaki yükseklik devam edeceğe benziyor.
Nüfus artışı ve daha da önemlisi, kalkınmakta olan ülkelerde orta sınıfların hızla büyümesi, tahıla dahalı proteine yönelik talebi artırıyor. Artan enerji fiyatları da nihai maliyeti yükseltiyor.
Dolayısıyla gida maddelerindeki pahalılık azalmayacak.
Tereyağ dağları ve süt gölleri dönemleri, artık çok gerilerde kaldı. Hükümetler tarım politikalarını köklü bir şekilde gözden geçiriyor ve çiftçilere verilen destekleri çekiyorlar.
Gelişmiş Batı ülkelerinde yaşayanlar bu durumdan fazla etkilenmeyecek. Marketlerde satılan yiyecekler, ham ürünü çok gerilerde bırakmış oluyor. Bir somun ekmeğin maliyetinde, buğday fiyatının rolü çok düşük sonuçta. Ama Batı'da bile ucuz yiyecek döneminin artık tarih olduğu kaydediliyor.
Tahıl fiyatlarındaki artışın, kalkınmakta olan ülkelerde yoksulluk içinde yaşayan ve yiyecekleri için ham gıda ürünlerine ihtiyaç duyan kesimler üzerindeki etkisi ise, çok daha büyük olacak.
Dünya Bankası'nda görevli tarım ekonomisi uzmanı Marc Sadler, "Dünya nüfusu yakında 9 milyarı bulacak ve bu insanların beslenmesi gerek. Bu, içinde bulunduğumuz yüzyılın en önemli sınavı. Karşımızdaki sorun, yapabilir miyiz, yapamaz mıyız değil. Mutlaka yapmamız gerekiyor!" diyor...