YURTHABER

Bize Ulaşın BİZE ULAŞIN

Korona Virüs’ün ve sosyal izolasyonun yeme davranışımız üzerindeki etkileri

Psikolog Dr.

Korona Virüs’ün ve sosyal izolasyonun yeme davranışımız üzerindeki etkileri

Psikolog Dr. Feyza Bayraktar, Korona virüs salgını ile birlikte toplumda kendini gösteren kaygı, korku, belirsizliği yönetmekte güçlük çekme ve sosyal izolasyon ile birlikte bir çok kişinin yeme alışkanlıklarının da değişim gösterdiğini belirtti.
Psikolog Dr. Feyza Bayraktar, ‘’Koronavirüsten korunmak adına tüm önlemleri almasına rağmen bir çok insanda “Acaba hastalanır mıyım? “ “Sevdiklerimin hastalanmasına sebep olur muyum?” “ Bu süreç ne kadar devam eder?” gibi düşünceler, kaygının artmasına sebep olurken, evde kalınan süre içinde günlük rutinin değişmesine adapte olmaya çalışırken ortaya çıkan stres, evde olunan süre içinde can sıkıntısı duygusunun yoğun şekilde hissedilmesi, bir çok kişinin bu duyguları yönetmek için yemeyi bir araç olarak kullanmasına sebep oldu’’ dedi.
Günlük rutininde kaygı, can sıkıntısı, strese bağlı fazla yiyen bir çok insan için ise bu süreci yönetirken fazla yeme yeme probleminin daha da kronik hale geldiğini vurgulayan Psikolog Dr. Feyza Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü;
‘’Günlük rutinde dışarı çıkıp sosyalleşerek, hobilere zaman ayırarak, seyahat ederek, açık havada egzersiz yaparak stresi yöneten bir çok kişi için ise stres yönetme alışkanlıkları da sosyal izolasyon ile birlikte gerçekleştirilemeyince, evde kaldığı süre içinde stresi yönetmek için yeni yöntemler geliştirmediyse eğer, yemek en kolay ulaşılabilen acı hissetmekten kaçma yöntemi olarak başvurulan şeylerden bir tanesi haline geldi.
Canlılar doğası gereği acıdan kaçınıp hazza yönelir. Yemek, özellikle de karbonhidrat, yağ, şeker oranı yüksek yiyecekler beyindeki ödül mekanizmasını devreye soktuğu ve daha fazla haz verdiği için kişinin sıkıntılı hissettiği durumlarda en fazla başvurduğu yiyecekler arasında sayılabilir. Yalnız, kişi bir yiyeceği yediği zaman her zaman aynı hazzı almaz. O yiyecek yenildiği andaki duygu durum, içinde bulunulan çevre, koşullar da yiyeceklerden alınan haz üzerinde etkilidir Dolayısıyla da insan bir yiyeceği yediği zaman o yiyecekten aynı derecede haz aldığı için değil; aynı hazzı alma ihtimali ile yer denilebilir. Haz alma ihtimalinin var olması, bu yiyecekleri yemeye yönelme sıklığını arttırır. Kaygı, korku, can sıkıntısı gibi duyguları hissetmekten kaçmak ve haz alma ihtimali ile bazı yiyeceklere daha fazla yönelmek ve bu yiyeceklerden bolca hatta bazen kontrolü kaybetmiş bir şekilde tüketmek, içinde bulunduğumuz süreçte duyguları hissetmekten kaçmak için yaygın olarak başvurulan yöntemlerden bir tanesi haline geldi demek yanlış olmaz.’’
‘’Ani hayat değişimleri, kontrolsüzlük duygusu yeme bozukluklarını tetikleyen etkenlerden bir tanesidir. Koronovirüs salgını ile birlikte hepimizin maruz kaldığı ani hayat değişimi bir çok insanın özellikle de duygu yönetme becerilerinde problem yaşayan bir çok insanın yeme bozukluğu problemi ile de karşı karşıya kalmasına sebep oldu’’ diyen Psikolog Dr. Feyza Bayraktar, ‘’Yeme bozukluğunu, sadece strese bağlı fazla yeme şeklinde tanımlamak doğru olmaz. İnsan kendisini kontrolsüz hissettiği bu dönemde, kontrol ihtiyacını bedenini ve yemek yemeyi kontrol etmeye çalışma üzerinden de gidermeye çalışabilir. Sonuç olarak da sıkı diyetler yapma, aşırı egzersize yönelme, normal kilosunda ya da normal kilosunun altında olmasına rağmen daha fazla kilo vermeye çalışma davranışı da bu süreçte yaygınlaşabilir.
Fazla yeme ya da yemek yemeyi kısıtlama, fazla kilo artışı ya da kilo kaybı bağışıklık sistemini de olumsuz yönde etkileyeceği için önlem alınması ve gerekli müdahalenin yapılması özellikle de bu dönemde oldukça kritiktir.
Bu süreçte psikolojik etkenlere bağlı bozulan yeme davranışını düzenlemek adına öncelikle kaygı, korku, can sıkıntısı gibi duyguları hissetmenin, daha doğrusu bu süreçte bir çok farklı duygu hissetmenin doğal olduğunu kabul etmek gerekir. Eğer, kişi bu duyguları hissetmenin doğal olduğunu kabul ederse bu duygulara çözülmesi gereken bir problemmiş gibi yaklaşmaz ve yemeği hızlı bir çözüm aracı olarak kullanmaya ihtiyaç duymaz. Bunun yanı sıra, belirsizlikle birlikte artan kontrol ihtiyacı yemek yemeyi kontrol etmeye çalışmak ya da yemek yemeyi kontrol etmeye çalışırken kontrolden çıkıp daha fazla yemek, bozuk yeme davranışını daha kronik hale getirir. Bu yüzden de bu süreçte, geleceğe dair felaket senaryoları kurmak ve bu senaryolar üzerinden endişelenmek yerine, yeni bir günlük rutin oluşturup onu devam ettirmeye çalışmak, kişinin belirsizliği daha sağlıklı şekilde yönetmesine yardımcı olur.
Gün içinde öğün saatlerini belirlemek ve o öğün saatlerine sadık kalmak, o öğün saatleri dışında bir şey yememeye özen gösterip bu zaman dilimi içinde odağı kitap okumak, internetten yeni hobiler edinmek, online seminerlere katılmak, arkadaşlarla telefonda konuşmak, gevşeme egzersizleri yapmak gibi etkinliklere yöneltmek, yeme davranışını düzenleme açısından destekleyici olacaktır. Ayrıca, kişinin fazla yemesini tetikleyen yiyecekleri elinin altında bulundurmaması da bu sürece katkı sağlayacaktır.’’ şeklinde konuştu.
Psikolog Dr. Feyza Bayraktar, bu süreçte, psikolojik etkenlere bağlı ortaya çıkan yeme davranışındaki değişiklere dair önlem alınmazsa, bu değişimin kişinin sağlığını, duygu durumunu, sosyal hayatını orta ve uzun vadede olumsuz yönde etkileme şansının oldukça yüksek olacağını ifade ederek önlemeye çalışmak kadar gerektiğinde, gecikmeden psikolojik destek almanın da oldukça önemli olduğunu unutmamak gerektiğini sözlerine ekledi.

Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri Mynet.com editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz

En Çok Aranan Haberler