Beykent Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Neslim Güvendeğer Doksat, koronavirüs salgınına karşı ‘‘Evde Kal’’ çağrısının yönetilmesindeki psikolojik süreçlere ilişkin değerlendirmede bulundu.
Herkesin evde kalarak, kendi kişisel karantinasını oluşturduğunu söyleyen Doç. Dr. Doksat,, “Çok değil, üç hafta öncesine kadar çoğumuzun koşuşturma içinde bir hayatı vardı. Yetiştirilmesi gereken işler, yetişilmesi gereken toplantılar ve diğer ciddi sorumluluklarla zamanın nasıl akıp gittiğini dahi anlayamıyorduk. Yorgun şekilde evlerimize gelip bir sonraki günümüzü planlarken, temel ailesel sorumluluklarımızı yerine getirmek dışında, evdekilerle neredeyse hiç görüşemiyorduk. Covid-19 salgını tehlikesi bir anda kapımızı çaldığında ve hepimizin evde kalması gerektiği gerçeğiyle yüzleştiğimizde, çoğumuz değişik ruhsal hallere büründük’’ dedi.
Doç. Dr. Doksat, değişimin başlangıçta pek çok kişi tarafından önemsenmediğini ve bu kişilerin tablonun abartıldığını düşündüklerini belirterek, “Virüs bana uğramaz mantığıyla hareket ettiler. Hiçbir şekilde tedbir almadan olağan hayatlarına devam ettiler ve duyarsızca yaşadılar. Maalesef ki, hastalığı taşımaya ve yaymaya aracı oldular. Kendi sosyal çevrelerinde ve sosyal medya paylaşımlarında bu hastalığın önemsenmemesini teşvik ettiler’’ diye konuştu.
Toplumun bir kesiminin ise, durumu hassasiyetle ele aldığına vurgu yapan Doksat, ‘‘Bazı kişiler, hastalığa yakalanmaktan aşırı derecede endişe ettiler. Olumsuz ve kaygı tetikleyici abartılı senaryolara ilgi gösterdiler. Yakın çevrelerindeki kişileri bu senaryolarla boğdular. Hatalı veya abartılı bilgi yaydılar. Hem kendileri panikledi, hem de toplumda amacını aşacak şekilde tedirginliğe yol açtılar. Bu durum, toplumda ruhsal hastalık zemini olan bazı kişilerde çeşitli ruhsal hastalıkları alevlendirdi. Gençler ve yetişkinlerde, ‘Yaygın kaygı (anksiyete) bozukluğu’, ‘hastalık hastalığı’ (hipokondriyazis), ‘saplantı zorlantı bozukluğu’ (okb), ‘panik bozukluk’ gibi ruhsal hastalıkların oranları ciddi şekilde yükseldi ve giderek yükselmeye devam etmekte. Bu gibi ruhsal hastalıkların kişilerin bağışıklık sistemlerini zayıflattı gerek teke tek iletişimlerinde gerekse de sosyal medya üzerinden sağlığını ve fiziksel hastalıklara olan yatkınlığı arttırdığını biliyoruz. Ayrıca, bu bireyler hastalıklı kaygılarını, gerek yansıyan kaygı gerekse de resmi verilere güvensizlik akımı şeklinde topluma enjekte ederek, insanları korkuya ve kaosa (kargaşaya) sürüklemek konusunda risk oluşturmaktadır’’ şeklinde konuştu.
Doksat, bilinçli bireylerin ilk aşamadan itibaren konuyu önemseyip, gereken tedbirleri aldıktan sonra, olağan hayatlarına devam ettiğine dikkat çekerek, ‘‘Bu kişiler, sağlık otoritelerini ve doğru bilgiyi takip ettikleri için ‘evde kal’ çağrısına ilk uyan kişiler oldu. Halen de aynı iradeyi sergileyerek, gerçek bilgiye güvenip ‘evde kal’ çağrılarına uyum göstermekteler. Sağlık otoritelerinin bize sunduğu bilimsel verilere göre bu kişilerin bu salgın hastalık sürecini en az zararla veya zararsız atlatacağını bilmekteyiz’’ ,ifadelerini kullandı.
Evinden çıkamayan kişileri bekleyen potansiyel sıkıntılara değinen Doksat,‘‘Tek yaşayan insanlar için ciddi bir yalnızlık hissi söz konusu. Sıklıkla günlerini sosyal medya veya televizyon ile geçirip temizlik ve ev işi yapmaktalar. Sık yemek ve tıkınma atakları yaşamak gibi davranışlar sergilemekteler. Çekirdek aileleriyle yaşayanlardan, yoğun hayat temposu gereğince eşlerini akşamdan akşama görmeye alışmış olan çiftler, 7/24 saat aynı evi paylaşıyor olmanın zor gerçeğiyle yüzleştiler. Aynı evi paylaşan kişilerin her konuda yüzde yüz fikir birliğine varamayacağını bir kez daha gördüler. Aile içi tartışma ve gerginlik oranları arttı. Okul yerine evde zaman geçirmesi ve ders çalışması gereken çocukların sorumluluklarını üstlenmek bu gerginliği daha da yükseltti’’ açıklamasında bulundu.
Söz konusu ‘‘kişisel karantina’’ döneminde, insanların ruhsal ve fiziksel sağlıkları açısından nelere dikkat etmesi gerektiğine ilişkin tavsiyelerde bulunan Doksat, sağlık otoritesinden gelen bilgilerin dinlenmesinin ve önerilere uymaya özen gösterilmesinin önemine işaret etti.
‘‘Gereken bütün tedbirleri harfiyen yerine getirin’’ önerisinde bulunan Doksat’ın tavsiyeleri ise şu şekilde;
‘‘Bu savaşa bizden daha önce yakalanmış olan ülkelerdeki gelişmeleri akılcı ve soğukkanlı bir şekilde takip edin ve kendinize uygun bir mesaj çıkartın.
Bize iletilen resmi verilere güvenin. Toplumda kaos oluşturacak hatalı bilgilerin sosyal medyadan yayılmasına aracı olmayın.
Kendi kişisel hayat düzeninizi organize edip gereken tedbirleri aldıktan sonra, kendinizi elden geleni yaptığınıza dair rahatlatın. Kişisel kaygınıza hâkim olmaya çalışın. Bunu yansıtmamaya özen gösterin.
Bu süreçte kendinizde veya çocuklarınızda alevlenen ruhsal hastalıklar varsa, online olarak ulaşabileceğiniz psikiyatrlardan veya çocuk ve ergen psikiyatrlarından destek alın. Zaten devam etmekte olan düzenli bir psikiyatrik tedaviniz varsa hekiminizle iletişime geçin. Zira çoğu hekim, görüşmelerini online olarak uzaktan yürütebilmektedir.
Evde “yalnız” olma duygusundan kendinizi kurtarın. Unutmayın ki herkes sizinle aynı durumda. Bu dönemi kişisel yalnızlık duygunuzla başa çıkma süreci olarak kabul edip, içinizdeki sizi açığa çıkartmaya çalışın. Uzun zamandır okuyamadığınız kitaplar, seyredemediğiniz filmler, dinleyemediğiniz müzik, keşfedemediğiniz hobileriniz artık elinizin altında. Çok sevdiğiniz ve özlem duyduğunuz kişiler ve korumak adına uzak durduğunuz aile büyükleriniz de sadece bir telefon mesafesindeler size. Onlar da sizinle benzer hisler içerisinde ve sizleri özlüyor.
Gelecek zaman için hayaller kurun, hayal taslakları oluşturun. Bu hayalleriniz sizi şimdiki zamana ve bugün yapmanız gerekenlere karşı sorumlu ve motive hale getirecektir.
Derin düşünmeyi sevenleriniz varsa, bu salgının bize; bu dünyada tek yaşamadığımıza, toplumsal duyarlılık ve diğerkâmca (kendisinin dışındakileri gözeten) davranışların gerekliliğine, insani vasıflarımızı gözden geçirmeye ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu hatırlattığı gerçeğiyle yüzleşerek hayat felsefelerini yeniden düzenleyebilir. Evet, dünyamız kişisel bencillik ve duyarsızlığı artık taşıyamazcasına bir görüntü sergiliyor.
Bir çatı altında aynı zamanı geçirmek durumunda olduğunuz eşinizle her konuda aynı fikir ve görüşte olamayacağınız gerçeğini kabul edin. “İyi ve kötü günde birlikteyiz” diyerek verilmiş olan sözlerin uygulanma safhasındayız şu anda. Saygıyı korumak hususunun ve bir arada yaşamanın gerektirdiği sorumlulukların azami düzeyde önemsenmesi gereken bir süreçteyiz.
Çocuklarınızla geçiremediğiniz kaliteli zamanın geçirilmesi için harika bir fırsat bu süreç. Onları eğitecek, eğlendirecek ve sizin de keyif alacağınız aktiviteleri gerçekleştirmek için çaba harcayınız.
Yemek yapmak ve mutfak işlerinde de kendinizi geliştirmenin keyfini yaşayabilirsiniz bu süreçte. Sadece aşırı ve tıkınırcasına yemek yeme ataklarından kendinizi koruyun ve eğer bu durumu engelleyemiyor iseniz bir psikiyatrdan online destek alın.
Evde spor yapmaya veya belirli ölçüde hareket etmeye özen gösterin. Alınan kalorinin harcanan kaloriden fazla olması durumunda kilo artışınız kaçınılmaz olacaktır.
Evde kalarak öncelikle kendinizi ve ailenizi sonra da toplum sağlığını koruyorsunuz. Daha da önemlisi, sağlık sistemimizin yükünü hafifletmek için katkıda bulunuyorsunuz. İhtimâli hastalık belirtilerinizi, sağlıkçıların tavsiye rehberine göre takip edin ve bu rehbere göre sağlık sisteminden destek alın. Bu davranışınız panik haldeki yığılmayı ve sağlık sisteminde oluşan gereksiz yüklenmeyi azaltacaktır.
Gerçek dışı ve aşırı karamsar tablolara maruz kalmaktan kendinizi koruyun. Elinizden geleni yaptıktan sonra, daima iyiyi ve olumluyu umut edin. Hepimizin duyarlı ve mantıklı davranmasının gerektiği bu süreçte, gereken tedbirleri almak kaydıyla direnerek ayakta duracağız.