HABER

Evde yalnız kalanlar karantinayla nasıl başa çıkabilirsiniz?

Bugünlerde birçok ülkede koronavirüs salgını nedeniyle karantina uygulanıyor. Birçok kişi de bu karantinayı tek başına geçiriyor. Karantina dönemini tek başına geçirenler neler yaşıyor? Bununla baş edebilmek için neler yapılması gerekiyor?

Evde yalnız kalanlar karantinayla nasıl başa çıkabilirsiniz?

Lucia yıllarca başkalarıyla yaşamıştı. Sonunda kendisine ait bir yerde yalnız yaşayacağı için heyecanlıydı.

Fotoğrafçı olan Lucia kısa süre önce New York’tan İtalya’ya döndü. Fotoğraf makinasıyla uzun yürüyüşler yapmaktan ve arkadaşlarıyla yemeğe çıkmaktan hoşlanıyordu.

Ancak birkaç ay içinde yaşadığı şehir Milan, Avrupa’nın koronavirüs salgınının merkezi oldu. Sokağa çıkmaları kısıtlanan Lucia ve milyonlarca İtalyandan, çok acil durumlar dışında dışarı çıkmamaları istendi.

İlk birkaç hafta en zoruydu Lucia için çünkü evinde geçirdiği günler monotonlaşmaya başladı. Ama şimdi bir aydan sonra Lucia yalnız olmaya alışıyor. Özgürlüğünü ve diğer insanlarla fiziksel teması özlüyor ama kendisini şanslı hissediyor. Ülkesinde bu kadar ölüm varken, kendisi ve sevdikleri sağlıklı olduğu için.

‘’Bazen gelecek için endişeleniyorum. Salgın sonrası hayat olacak? Evlerimizin dışında gerçek bir hayatımız olacak mı merak ediyorum’’ diyor.

Neredeyse 6500 kilometre uzakta ise Aparna sadece güvenlik görevlilerini görüyor.

26 yaşındaki Hint kadın, başkent Delhi yakınlarındaki Gurgaon şehrinde, annesinin eski dairesinde tek başına kalıyor.

Bekçiler kilitli kapıyı gözetlerken, o da günde iki kez köpekleri Jules ve Yogi’yi yürüyüşe çıkarıyor. Aparna bunun ötesine yalnızca bir kez geçti.

Dünyanın her tarafında bunun gibi milyonlarca hikaye var. Hükümetler sosyal hayatı kısıtlayarak ölümcül Covid-19 salgınını kontrol altında tutmaya çalışırken, yalnız yaşayan pek çok insan uzun süre boyunca kimseyle vakit geçiremeyeceklerini kabul etmek zorunda kaldılar.

Bunu biliyorum çünkü onlardan biri benim.

A red-tinted photograph shows Lucia staring outside of her window

FARKLI KITALARDA AYNI ŞEYLER HİSSEDİLİYOR

Birleşik Krallık'ta sokağa çıkma kısıtlamaları haftalardır sürüyor. Londra’daki sıradan hayatım devam ediyor ancak bu hayat artık farklı gözüküyor ve farklı hissettiriyor. Ofise çok nadir gidiyorum. Bana eşlik eden bir kedim olduğu ve diğer kişilerin aksine dışarı yürüyüşe çıkabildiğim için kendimi şanslı hissediyorum. Ancak arkadaşlarımı bir daha ne zaman göreceğimi bilememek çok zor.

Bugünlerde iş toplantılarımızı devam ettiren ekranlar sosyal hayatlarımızın yükünü de taşıyor. Telefonla konuşmalarım veya çöp atarken şans eseri sohbet ettiğim komşularım dışında tüm insani iletişimim online.

Dünyanın dört yanında benim gibi çok sayıda kişi bu süreci yalnız yaşıyor. Ben de birçok kişi gibi bir uzmandan tavsiye almaya ve kendilerini karatinaya alanlarla temas kurmaya verdim.

Lucia, Aparna ve Angie’yi işte böyle buldum. Farklı kıtalarda yaşayan üç farklı kadın, aynı şeyi yaşıyor.

Angie, ABD'nin Maine eyaletinde dört yıldır tek başına yaşıyor. Kendine ait bir yerin olması büyümesinde önemli bir rol oynadı ve boşanmasının ardından toparlanamasına yardımcı oldu. Fakat ABD'nin koronavirüsten çok olumsuz etkilenmesi ve yerel düzeyde getirilen sokağa çıkma kısıtlamalarının etkisiyle yaşam tarzı değişti, yaşam kalitesi de düştü.

Birkaç hafta önce işten çıkarıldığında, bu durumla tek başına mücadele etmek zorunda kaldı. ‘’Normal şartlar altında işten çıkarılsanız, ailenizden biri sizi kucaklar ya da bir arkadaşıniz gelip sizi neşelendirirdi.’’ diyor.

Araştırmalar sosyal ilişkilerimizin fiziksel sağlığımız için en az akıl sağlığımız kadar önemli olduğunu gösteriyor. Bu araştırma yalnızlıkla daha yüksek ölüm oranları ve diğer sağlık sorunları arasında bağlantı kuruyor.

UCLA Üniversitesi'nden psikolog Profesör Naomi Eisenberg, beynin sosyal açıdan reddedilmeye nasıl tepki gösterdiği ve sosyal yaşamla bağlantıyı nasıl kestiğine dair çalışmalarıyla ile tanınıyor.

Profesör Naomi Eisenberg güncel durumumuzun, milyarlarca insanın normal yaşantılarından koparılmasının eşi görülmemiş bir olay olduğunu söylüyor. Yalnız yaşayan insanların sevdikleriyle bağlantıda kalmaya çalışmalarının önemini vurguluyor.

Naomi Eisenberg, ‘’İnsanlardan öğrendiğim şeylerden biri de kime cidden yakın hissettiğimizi anlamamızin ilginç olduğu. Çünkü kimin yakın oturduğunun veya kolay ulaşılabilir olduğunun önemi yok’’ diyor.

Chicago Üniversitesi'nden davranış sinirbilimi ve psikiyatri uzmanı Profesör Stephanie Cacioppo'ın da yalnız yaşayanlar için pratik önerileri var.

Düşünce yapımızı ve beklentilerimizi ayarlamak, kendimizi yalnız hissetmekten kaçınmak için en önemli şey. Bu da bazı olayların kontrolümüz dışında olduğunu kabul etmek ve sevdiklerimizden ayrı kaldığımız sürecin geçici olması bilmek demek.

Profesör Stephanie Cacioppo, ‘’Şimdi yalnız yaşıyorsunuz. Ve başka bir çareniz yok. O yüzden bütün gün bağırabilirsiniz ya da bunun keyfini çıkarabilirsiniz" diyor.

Angie için bu yeniden sanatına bağlanmak demekti. Günlük olarak illüstrasyonlar paylaşmaya başladı:

‘Kendimi yalnız hissetmeye başladığımda, diğer insanları da hayal ediyorum. Aynı şeyleri hissedip, aynı şeyleri yapıyoruz. Bu da benim akıl sağlığımı korumamı sağlıyor.’’

Capiocco’nun bir diğer pratik önerisi ise karantina boyunca duygularınızı yazdığınız bir günlük tutmak, sizi gün boyu mutlu eden şeyleri not almak.

Konuştuğum iki uzman da karantina sırasında günlük bir rutin belirlemenin önemini vurguladı. Düzenli sosyal iletişimin uyku düzenimizden yemek yeme şeklimize kadar bizi kontrol ettiğini açıkladılar.

Drawing shows woman, lying in bed, browsing her phone with a cat on her back

'VARILABİLECEK GÜNLÜK ÜÇ HEDEF BELİRLEYİN'

Profesör Stephanie Cacioppo, insanlara hayatlarını kısa dönemli olarak, bir veya iki günlük, planlamalarını tavsiye ediyor:

‘’Hepimiz gerçekliğimizi yitirdik. Planlarımız ve aktivitelerimiz vardı. Gelecek haftanın planına bakıp ne yapıyor olabileceğimizi bilirdik. Şimdi durum biraz daha değişik.’’

Cacioppo, varılabilecek günlük üç hedef belirlemenin başarı hissini aşılayacağı görüşünde. ‘’Sonra yatağa daha huzurlu şekilde gidebilirsiniz. Çünkü yarın yapacak bir işinizin olduğunu bileceksiniz’’ diyor.

Aparna, sokağa çıkma kısıtlamasının ardından bir yıldan uzun süre sonra ilk kez hayatın nasıl olduğunu mercek altına alıyor.

'KENDİNİZİ DİNLEYİN NAZİK OLUN'

Diğer insanlara tavsiyesi sorulduğunda, ‘’Kendinizi dinleyin ve nazik olun. Şimdi sonunda suçluluk hissetmeden her şeyi, hiçbir şeyi, herhangi bir şeyi yapma fırsatınız var" diyor.

Profesör Stephanie Cacioppo ise bu salgın trajedisinin tek olumlu yanının, uluslar ve insanlar olarak her zamankinden de fazla düzeyde, birbirimize bağlı olduğumuzu hissetmemiz olduğunu söylüyor.

Aparna da bu görüşe katılıyor:

‘’Bu durum ne kadar savunmasız olduğumuzu, daha önemlisi ne kadar eşit olduğumuzu gösteriyor.’

‘’Dünya çapında diğer insanlarla ilişki kurmak daha kolay hale geldi. Bu böyle bir zamanda hem güzel hem de gerekli.’’

En Çok Aranan Haberler