HABER

Koronavirüs: Kısıtlamaların arkadaşlıklar üzerinde kalıcı etkisi olabilir

Evrim psikolojisi uzmanı Prof. Robin Dunbar'a göre "Arkadaşlıklara yatırım yapmak gerekir, yoksa hızla bozulabilirler, bunun için sadece üç ay yeter."

Koronavirüs: Kısıtlamaların arkadaşlıklar üzerinde kalıcı etkisi olabilir

Evrim psikolojisi uzmanı Prof. Robin Dunbar'a göre "Arkadaşlıklara yatırım yapmak gerekir, yoksa hızla bozulabilirler, bunun için sadece üç ay yeter."

Dunbar, koronavirüs salgını nedeniyle uygulanan kısıtlamaların sosyal sonuçlarının kısa vadeli olacağını umuyor, ama bazı arkadaşlıklar üzerinde uzun dönemli etkiler bırakabileceğini söylüyor.

Royal Society dergisinde yer alan bir makalede Prof. Dunbar, kısıtlamalar nedeniyle sosyal bağlantılarımızın ne şekilde değişeceğine dikkat çekiyor.

Oxford Üniversitesi'nde akademisyen olan Dunbar, arkadaşlıkların kökeninin insan dışı primatların sosyal yaşamına dayandığını söylüyor ve bu değişiklikleri ele alırken onları inceliyor.

Bu primatların çoğu için güçlü sosyal bağlar "istikrarlı bir grubun" parçası olmak, rakiplerden ve yırtıcı hayvanlardan korunmak demektir.

En yakın arkadaşlarımıza hayatımız sanki onlara bağlıymışçasına değer vermemizin altında bu yatıyor. Zira evrim tarihimizde gerçekten de öyleydi, hayatımız onlara bağlıydı.

Bu bağları ayakta tutmak için de sürekli bir çaba gerekiyor.

Araştırmalar, hem maymunlarda hem de insanlarda ilişki kalitesinin o ilişkiye ne kadar zaman yatırımı yapıldığı ile doğrudan bağlantılı olduğunu gösteriyor. İlişki kalitesi ise iki maymun, kuyruksuz maymun (ape) veya insanın birbirini ne kadar savunduğuyla ölçülüyor.

maymunlar

Prof. Dunbar, "Bir arkadaşlığı sürdürmek için karşıdaki insanı oldukça sık görmek gerekiyor" diyor. Bunun için çok zaman harcamak ve bilişsel kapasite kullanmak gerektiği için de ancak belli sayıda sosyal bağlantıyı sürdürmemiz mümkün olabiliyor.

"Kısıtlamalar sürecinde pek çok insan, yaşadığı sokakta ve bulunduğu topluluk içinde yeni arkadaşlıklar kuruyor. Kısıtlamalar sona erdiğinde bazı marjinal arkadaşlıklarımızın yerini yenileri almış olabilir" diye açıklıyor Dunbar.

https://www.youtube.com/watch?v=pWoZzzfE-tc

Fransa'daki katı kısıtlamalar döneminde sosyal bilimcilerin yaptığı geniş çaplı bir araştırmada, bazı arkadaşlıklara öncelik verilmiş ve artan iletişim ve özen yoluyla güçlendirilmiş olsa da, daha marjinal diğer bağlantıların "sonlandığı" görüldü.

Bu "sonlanma"nın yarattığı en büyük sorunlardan biri, daha yaşlı kişiler üzerinde bıraktığı kalıcı etkiler.

"Yaşımız ilerlediğinde yeni arkadaşlar edinmek daha zordur. diye açıklıyor Dunbar. "Sağlık, esenlik, mutluluk ve hatta ameliyat veya hastalıkları atlatmayı etkileyen en önemli faktör, sahip olduğunuz kaliteli arkadaşlıkların sayısıdır."

el ele tutuşan öğrenciler

Sarılma ihtiyacı

Daha yakın ve daha değer verdiğimiz arkadaşlıklarımızın, geçici olması kaydıyla kısıtlamalar döneminden sağlam, hatta birlikte online zaman geçirme imkanından dolayı bazı yönleriyle güçlenmiş olarak çıkması beklenir.

Belfast'taki Queen's Üniversitesi'nden Dr. Jenny Groarke, pandemi sürecinde yalnızlık üzerine araştırma yaptı.

Groarke, "İnsanlar sosyal ihtiyaçlarını karşılamak için dijital iletişim yöntemlerini kullanıyor, ama yüz yüze irtibata kıyasla bu tarz daha az tatmin edici. Bu ise daha fazla yalnızlığa neden oluyor" diyor.

Prof. Dunbar da yüz yüze ilişkilerin yerini hiçbir şeyin alamayacağını söylüyor.

Bunun bir nedeni de insanın dokunma ihtiyacı duyması.

Dr. Groarke, "Araştırmalarımızda insanlar fiziksel dokunmayı özlediklerini ve bu kadar uzun süre dokunmadan yaşamayı 'tuhaf' bulduklarını, 'normal görmediklerini' söylüyorlar" diyor.

En yakın primat akrabamız olan şempanzelerde dokunmak sadece "normal" değil, aynı zamanda sosyal olarak hayati önem taşıyor.

Şempanzeler her gün saatlerce yan yana sokulup birbirini temizliyor. Bu yakın ve birebir ilişki, okşama ve bit temizlemenin tek amacı hijyen değil. Araştırmalar, bu davranışların sosyal bağları güçlendirdiğini, beyni de acıyı azaltan ve zevk hissini artıran endorfin hormonu salgılamaya yönelttiğini gösteriyor.

İnsanlarda da dokunma duyusu deri yoluyla, özel sinir uçları sayesinde beyne taşınarak beynin endorfin hormonu salgılamasını tetikliyor.

Dokunmayla harekete geçen bu zevk sistemini inceleyen bilim insanları, kolda insan okşayışına en yakın dokunma hissinin en fazla zevk verdiğini ortaya koydu.

Deneysel Psikoloji Dergisi'nde (Journal of Experimental Psychology) yer verilen bir araştırmayı yürüten bilim insanları, "Yumuşak dokunuşun insan dokunuşu olarak algılanması, muhtemelen sosyal bağlar yaratma ve muhafaza etme aracı olarak kişiler arası temasın güçlenmesini sağladığı için zevk veriyor" sonucuna varmıştı.

yemek yiyen arkadaşlar

Bu, bir arkadaşın sarılmasına ihtiyaç duymamıza yeni bir fizyolojik anlam kazandırıyor.

Prof. Dunbar'a göre, "Sürekli fiziksel temas kuruyoruz. Kime dokunabileceğimizle ilgili katı doğal kurallar var ama yakın arkadaşlarımız ve ailemizin sırtına vurup, omzuna dokunabiliyoruz… Bilinç sınırının altına yer aldığı için bunun ne kadar önemli olduğunun farkında değiliz".

Ancak insanlarda beynin zevk merkezini harekete geçiren başka sosyal aktiviteler de var ve bunların çoğu online veya fiziksel mesafe ile de mümkün.

Birlikte gülmek, şarkı söylemek, dans etmek, yemek, içmek de endorfin salgılanmasına neden oluyor ve sosyal bağların korunmasında rol oynuyor.

Prof. Dunbar, çoğumuz açısından sosyal mesafe uygulamasının üzücü ama geçici bir rahatsızlık kaynağı olacağını söylüyor. Ama kısıtlamalar döneminde yıpranan ilişkileri onarmak için zaman ve çaba harcamak da gerekecek.

En Çok Aranan Haberler