HABER

Koronavirüsle mücadele eden doktordan acı itiraf!

Koronavirüsle mücadele eden ülkelerden İngiltere'nin başkenti Londra'da görevine devam eden bir doktor geçen hafta yaşadıklarını anlattı. İsmini açıklamayan doktor, "Ölen insanların yüzlerini unutmak istiyorum" ifadelerini kullandı.

Koronavirüsle mücadele eden doktordan acı itiraf!

Dünya çapında 13 binden fazla insanın ölümüne sebep olan koronavirüs İngiltere'de de etkisini artırıyor. İngiltere Başbakanı Boris Johnson, dün yaptığı açıklamada halkın sokağa çıkmamasını isterken, "Anneler Günü'nü uzaktan görüntülü görüşme ile kutlayın. Ağır hasta sayısı tsunami gibi artacak" ifadesini kullanmıştı.
Boris Johnson, ulusa yazdığı mektupta, "Annenize yapabileceğiniz en iyi şey onu aramak, videoyla görüntülü konuşmak ve gereksiz fiziksel temastan uzak durmaktır. Neden mi? Çünkü anneniz yaşlı ve kırılgan olabilir ve eğer öyleyse, istatistiklere göre koronavirüsden ölme ihtimali çok daha fazla. Bu riski göz ardı edemeyiz" dedi. İngiltere'de 5.018 kişide koronavirüs görülürken hastalık 233 kişinin de ölümüne sebep oldu.

Bu açıklamayı okurlarına duyuran İngiltere'nin çok okunan gazetelerinden Daily Mail, başkent Londra'daki bir hastanede çalışan ismini açıklamayan bir doktorun yazdığı dramatik mektubu yayınladı.

Sözcü'nün çevirdiği haber göre doktor, "Son nefeslerini almak için çırpınan birisini gördünüz mü? Çok insan görmemiştir ama buna şahit olanlar, bu korkunç tecrübeyi asla unutmaz. Keşke geçen hafta yaşamını yitiren bütün yüzler unutabilsem. Bütün yüzlerdeki panik, insanların çaresizce nefes almaya çalışırken çıkardıkları sesler ve ciğerlerine oksijen dolduramamaları… Bunlar sizin peşinizi bırakmaz" ifadelerini kullandı.

YAŞADIĞIM DEHŞETE BENİ HİÇBİR ŞEY HAZIRLAYAMAZDI

10 yılı aşkın bir süredir profesyonel olarak çalıştığını söyleyen doktor, "Bu kadar zaman sonunda her şeyi gördüğümü düşünmüştüm ama son bir haftada yaşadığım dehşete beni hiçbir şey hazırlayamazdı" dedi.

Doktorun gazeteye yazdığı mektup şöyle devam ediyor:

Cumartesi günü öğlen saatlerinde kabus başladı. Bana bir hastamın solunum yetmezliği yaşadığı bildirimi geldi ve hastane içinde koşarak 70'lerindeki Covid-19 hastasının yanına gittim. Kalbi durmuştu ve odaya girdiğimde bir panik vardı. Çalışanlar kendi hataları olmamasına rağmen neyi yanlış yaptıklarını sorguluyor ve nasıl yapmaları gerektiğini konuşuyorlardı. Bu durum bile ülke olarak bu virüs tehdidine ne kadar hazırlıksız olduğumuzu gözler önüne serdi. Ekipmanların beyhude olduğunu gösteriyordu. İki hemşire, bir kıdemli doktor ve bir anestezi uzmanı olarak Covid-19 zalimce gözümüzün önünde bir kurban aldı. Nefes almak için mücadele ediyordu. Gözlerinde o dehşeti gördüm. O biliyordu. Bu dehşet odadaki çalışanlara da yansıdı. Oradaki profesyoneller yıllardır bu işi yapıyordu ama hepsi korktu.

Ben Londra'daki yoğun bir hastanede görevli kıdemli bir doktorum. Ben uzun vardiyalar çalışmaya ve acil kapısından girenlere yardım etmeye alışığım. Fakat geçen cumartesi farklıydı. Biz bir virüsün geleceğinden haberdardık ama buna hazırlıklı değildik. Hastanedeki ilk Covid-19 ölümünden sonra aniden hastane içindeki vardiya sistemini ve çalışma düzenini değiştirdik" dedi. Ben bir doktorum ve iç sesim aşırı stres zamanlarında içimdeki sesi susturmaya eğitimli. Fakat bu sefer içimdeki sesi susturamadım. Bana sürekli, "Aman tanrım, neler oluyor" diyordu. Biz bu hastanın öleceğini öngörüyorduk. İçimdeki çocuk bana, "Eğer onu kurtarırsam, koğuştaki diğer hastalar da iyi olur" dedi. Elbette bu bir çocuk hikayesi değil gerçek yaşam.

Zalimce elimden kayarken, kalbim kırıldı. Mücadele edecek zaman yoktu çünkü kısa bir süre içerisinde koğuş doldu. Yüksek ateşli bir hasta önümde bayıldı ve bütün yataklar doluydu. Odadaki hiçbir doktor ve hemşire, ben de dahil olmak üzere korunmamıştık. Bu noktada ben 9 saattir aç bir şekilde çalışıyordum. Yerime geçecek kimse yoktu ve hastalar gelmeye başladıkça bildirimlerin sayısı da hızla arttı. Hastanenin her noktasından gelen bildirimlere koşmaya başladım. Her yeni vakada içimdeki ses, "Hayır, hayır, hayır, hayır. Lütfen tanrım, olmasın" diyordu.

GRİPTEN ÇOK DAHA KÖTÜ

Bazı sebeplerden dolayı halkın bir kısmı halen bu işin ciddiyetini anlamıyor. Sosyal medyada paylaşılan bir videoda Covid-19'un gripten biraz daha kötü olduğunu söylüyor. Fakat size şunu söyleyeyim, bu çok çok daha kötü.

Ciğer hastalıklarına sebep olması bir yana salgının hızla yayılması bunu diğer hastalıklardan farklı kılıyor. Bunu okuyan birçok insan virüsün sadece "sağlık sorunları olanları" etkilediğini düşünüyor olabilir. Bu çok akıllıca bir terim ve dolayısıyla birçoğumuz bundan korkmuyor. Fakat ben ilk elden bu hastalığın nasıl yayıldığını gördüm. Hastanenin farklı bölümlerinde kaç tane hastaya müdahale ettiğimin sayısını unuttum. Bir noktadan sonra corona virüsünü tespit ederken içgüdüsel davranıyorsun. Hata yapmana gerek yok.

DOKTORLAR KENDİNE TEST YAPAMIYOR ÇÜNKÜ…

Covid-19 hemen yüksek ateş oluşturmuyor. Birisinin koronavirüs olduğundan şüphelenirsek başka bir odaya alıp test yaptık. Test sonuçlarının gelmesinin süresi de 2 gün. Bu da başka bir lojistik sorun teşkil ediyor. Virüs şüphesi dolayısıyla normal hastane odasına alınmıyor ve hasta olmaması gerçeği dolayısıyla Covid-19 hastalarının yanına da alınmıyor. Ben de semptomlar yok fakat sık sık hastalarla etkileşime girdim. Dolayısıyla büyük ihtimalle ülkedeki birçok doktor gibi taşıyıcıyım.

İngiliz Sağlık Bakanlığı'nın kurallarına göre doktorlar, semptom gösterene kadar kendisine test yapamıyor. Neden mi? Çünkü yeteri kadar çalışan yok.

MORFİNE RAĞMEN

Bir doktor olarak hayatları kurtarmalısınız. Fakat ben kariyerim boyunca ilk kez bir doktor olarak sessiz bir katil olduğum gerçeğiyle yüzleştim. Bu korkuyu yenip mücadele etmekten başka çarem yok. Bu haftanın sonuna doğru, bu virüsün agresif bir şekilde yayılmasını engelleyemeyeceğimizi anladık. Birçok hasta tedaviye ya da oksijen maskesine yanıt vermiyor ve bizim onları "rahatlatmaktan" başka seçeneğimiz yok.

Morfin ve sakinleştiricilere rağmen ölümler ızdıraplı. Dolayısıyla bu son haftanın bir kabus olduğu gerçeğiyle uyanmak istiyorum. Ama bu bir kabus değil. Bu bizim yeni gerçekliğimiz. Bu virüs biz doktorları bize asla olmamamız gereken bir rolü oynamaya zorladı, tanrıyı.

O cumartesi günü işimin geri döndürülemez bir biçimde değiştiğini biliyordum. Biz doktorlar bugüne kadar hiç karşı karşıya kalmak zorunda olmadığımız etik kararlar alarak kimin yaşaması gerektiği ve kimin ölmesi gerektiğine kadar vermek durumunda kaldık.

VİRÜS BİRKAÇ SAATTE ÖLDÜRÜYOR

Bu etik kararların, zaman, sabır ve bakımla alındığını biliyordum. Fakat geçen hafta çok hızlıydı. Hiçbir doktor hastaları arasında seçim yapmaya zorlanmamalı. Fakat bizim başka seçeneğimiz yok.

Birisine annesinin, babasının, eşinin ya da başka bir yakınının ciddi sağlık sorunları yüzünden yoğun bakıma alındığını söylemek çok zor fakat yapılabilecek bir şey yok. Aileler genelde böyle bir soruya ilk yanıt, "Ne kadar zamanı kaldı" diye soruyorlar ve daha sonra görüp göremeyeceklerini soruyorlar.

Bir hasta kritik bir durumla hastaneye gelince, virüsün onu öldürmesi sadece birkaç saat sürüyor. Eskiden hastaların yakınlarını özel korumalı kıyafet ve ekipmanlarla yoğun bakıma alıyorduk fakat, hasta sayısı artıp, koruyucu kıyafet ve maske sıkıntısı yaşanınca ne olacak?

Bu hafta birçok kez hasta yakınları ve aileleri, sevdiklerinin kaderini kabullenemedi ve virüsle savaşmaya devam etmemizi istedi. Bu diyalog sizin aklınızda yer ediyor.

En Çok Aranan Haberler