Sadece ülkemiz için değil, tüm dünyada etkili olan koronavirüs (COVİD-19) salgını ve bu salgının insanlar üzerindeki etkilerinin neler olabileceği, tüm yönleriyle araştırılıyor. Sağlığımız üzerindeki olumsuz etkilerinin riskler içermesi ve virüsün çok hızlı yayılması nedeniyle, alınabilecek önlemlerin de olabildiğince hızlı ve koruyucu olması amaçlanıyor. Hayatımıza bu şekilde hızlı ve öngörülemez bir şekilde giren koronavirüs salgını için, başta tıbbi ve koruyucu önlemler olmak üzere her türlü risk için hazırlanmış bilgilendirme spotları, başta görsel ve yazılı basın, sosyal medya olmak üzere tüm iletişim kanallarından aktarılıyor.Kısa bir süre içinde bu derece yoğun bilgi akışına maruz kalmak, hayatımızın bir anda kısıtlanması, öngörülemezlik ve ölüm haberleri gibi olağan dışı gelişmeler karşısındaki tehlike algısı bizi, kaygı ve paniğe sürükleyebilir.
Hayatımızda olağan dışı olaylar oluyorsa, olağan dışı tepkiler vermek bir dereceye kadar normal tanımlanabilir. Beklenmedik durum karşısında, hiç kaygı yaşanmıyorsa ya da diğer uçta aşırı tepkiler gösteriliyorsa; her ikisi de içinde bulunulan durumun üstesinden gelmeye engel olacaktır. Koronavirüs salgını ile ilgili algılanan tehlike karşısında, bir miktar endişe beraberinde önlem almayı sağlayacağından bu kaygı gerekli ve işlevseldir. Ancak, tehlikenin gerçekte olduğundan daha fazla algılanması ve baş edebilme gücünün ise gerçekte olduğundan az olduğu inancı, kişiyi kaygı ve paniğe sürükler. Kamu spotlarında yer aldığı şekliyle “Koronavirüs alacağımız tedbirlerden daha güçlü değildir”
Peki ya çocuklar nasıl etkileniyor? Çocuklar anlamlandıramadıkları durumlar karşısında nasıl tepki vereceklerini yetişkinleri gözlemleyerek karar veriyor, yetişkin tepkilerini model alıyorlar. Bu nedenle anne babalar öncelikle, kendi tepkilerini gözden geçirmelidir. Anne babalar aşırı kaygılıysa, kaygı ile baş etmekte zorluk yaşıyorsa, alınması gereken koruyucu tedbirleri abartılı bir şekilde uyguluyorsa, çocukların sakin ve güvende hissetmelerine yardımcı olamazlar. İletişim kanalları aracılığıyla, doğruluğu kanıtlanmadan paylaşılan her türlü bilgi panik ve kaygının artmasına neden olur. Anne babalar, çocuklarının gelişimlerine uygun olmayan, gereğinden fazla haber ve bildirime maruz kalmalarına engel olmalıdır. Bununla birlikte yaşanılan gelişmelerden tamamen uzaklaşıp, hiçbir şey olmamış gibi davranmak da sakıncalıdır.
Etkileri belki de, çok uzun yıllar devam edecek olan Koronavirüs salgını; tüm bireylerde olduğu gibi çocukların da hayatlarının bir dönemine damgasını vuruyor. Yaşam, içinde bulunduğumuz “an”lardan oluşuyor. Çocukların, sağlıklı bir şekilde “an”a tanıklık etmelerine olanak sağlanmalıdır.
“Koronavirüs, bize nasıl zarar verebilir”, “Hangi yollarla ve ne şekilde bulaşır”, “Hangi tedbirler alınmalıdır” gibi merak edilen ve kaygıya neden olan tüm olası durumlar, çocukların gelişim seviyelerine uygun biçimde konuşulmalı ve soruları cevaplandırılmaya çalışılmalıdır. Çocuğa gerekli önlemler alındığında güvende olduğu ve durumun kontrol edilebilir olduğu mesajı verilmelidir.