KADIN

Kronik Yorgunluğun Vücuda Etkileri

Kronik yorgunluk ve stres neden olur?

Kronik Yorgunluğun Vücuda Etkileri

Günümüzde en sık karşılaşılan sorunların başında kronik yorgunluk, dikkat eksikliği, konsantrasyon bozukluğu, uyku bozuklukları ve yeme bozuklukları gelmektedir.

İş yerlerinde hızla artan rekabet, ağırlaşan çalışma koşulları, stresle baş edememe çalışanları daha zinde ve yoğun iş hayatında ayakta tutmak için çok farklı arayışlara itmektedir.

Çoğumuz daha zinde olmak veya stresle baş edebilmek için sıklıkla vitamin, mineral gibi içerikleri olan besin destekleri alıyoruz. Ancak bu desteklere gerçekte ihtiyaç var mı? Varsa ne miktarda var? bu hesaba katılmıyor. Halbuki beslenme şekli ne kadar sağlığımızı etkiliyorsa, alınan besin destekleri de aynı şekilde etkiler.

Öte yandan standart olarak hazırlanan bu besin destekleri kimileri için az, kimileri için fazla, yani kişinin tam olarak ihtiyaç duyduğu miktarda olmayabilir. Çünkü herkesin genetiği, biyokimyası, beslenme ve yaşam tarzı birbirinden farklıdır.

Bu gereksinimden yola çıkarak hangi amino asit, vitamin ve mineral desteğine ne kadar ihtiyacınız olduğunu belirleyen kan analizine göre destek almak en bilimsel ve akılcı yoldur.

Gelişen dünyada kronik yorgunluk, stres, depresyon ve kilo kontrolünde amino asit destekleri giderek önem kazanmaktadır ve mevcut öneriler arasında en başarılı tedavi yöntemidir.

Amino asitler vücudun temel yapıtaşı olan ve tüm metabolik süreçleri yöneten proteinleri oluşturur. Vitaminler ve mineraller ise amino asitlerin çalışabilmesi için gerekli yardımcı maddelerdir. Az veya çok olması tüm metabolik süreçleri etkiler.

Amino asitlerin belirli bir oran ve dengede bulunması vücuttaki tüm sistemlerin düzgün çalışması, dokuların onarımı ve özellikle ruh sağlığı için temel gerekliliktir. Bu nedenle amino asit, vitamin ve mineral gibi besin desteklerinin tamamen kişinin ihtiyaç duyduğu kadar olması ve birbirlerinin emilim ve fonksiyonlarına zarar vermeyecek oranlarda olması gerekmektedir. Yani kişiye özel dozlarda olmalıdır.

Özellikle ruh halimiz ve iştahımız tamamen beyni etkileyen biyokimyasallarının kontrolündedir. Bu kimyasalların tamamı amino asitlerden oluşur. Amino asitler ise yediğimiz gıdalardan elde edilir.

Valin, lösin, izolösin, treonin, metiyonin, lizin, fenilalanin, triptofan isimli sekiz amino asidi vücut üretemez. Bu nedenle günlük gıdalarla tam olarak alınması zorunludur.
Valin lösin, izolosin seviyesinde azalmalar veya dengesizlikler başladığında bizi fit ve güçlü yapan kaslarımız erimeye baslar.

Treonin azaldığında enerji seviyemiz düşer, enzim defektleri oluşur. Metiyonin düşükse bağışıklık sisteminin zayıflaması kaçınılmazdır.

Triptofan azaldığında seratonin seviyesi düşer ve çok mutsuz, kaygılı, öz güveni azalmış olmanın yanısıra, iştahımız da genelde artar. Kan düzeyi çok artarsa sürekli yorgun ve halsiz hissederiz.

Fenilalanin ve tirozin azaldığında adrenalin azalır bu da bizi enerjisi tükenmiş, odaklanma güçlüğü çeken, motivasyonunu kaybetmiş kişilere dönüştürür. Çok fazla arttığında aşırı sinirli, tez canlı oluruz.

Özellikle beyin biyokimyasalları denilen nörotransmitterler (seratonin , adrenalin, noradrenalin, endorfin vb. ) belirli bir denge içinde olduğunda enerjimiz de, moralimiz de dengede olur.

Dengenin sağlanması için vücutta yeterince var olması gerekmektedir. Vücudun bu maddeleri üretebilmesi için gereken ham madde yediğimiz gıdalardaki proteinlerin yıkım ürünü olan amino asitlerdir. Yani bizim görevimiz vücudumuza yeterli miktarda amino asidi temin etmektir ki beyin ihtiyaç duyduğu nörotransmitteri sentezleyebilsin.

Aşırı yemek yemek amino asitlerin yeterince alınacağı anlamına gelmez. Aksine bazı eksik amino asitler nedeniyle aşırı yemek yeriz. Triprofan ve tirozin çok düştüğünde farkında olmadan devamlı şekerli gıdalar yeriz, kilomuzu kontrol edemeyiz. Alkol, tütün, kahve ve uyuşturucu maddelere eğilim artar.

Amino asitler birbirlerinin emilimini ve metabolizmasını etkilediği için müdahale yapılmadan dengeyi tekrar sağlamak zordur. En doğru müdahale ise eksik veya fazla amino asitleri tespit edip, dengeyi sağlayacak şekilde kısa bir süre takviye olarak verilmesidir.

Gelişigüzel alınan vitamin mineral destekleri tüm metabolik süreçlere daha da fazla zarar verecektir.

Günümüzde bir çok gelişmiş ülkede hangi amino asit ve ilişkili vitamin ve mineral desteğine ne kadar ihtiyacınız olduğunu belirleyen özel kan analizi Türkiye'de kliniğimizde uygulanmaktadır.

Uzm.Dr. Aydın Duygu

www.draydinduygu.com

YORUMLARI GÖR ( 0 )

En Çok Aranan Haberler