HABER

Kuantum Fiziğinin Felsefi İçerimleri SAÜ’de konuşuldu

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) İlahiyat Fakültesi’nde “Kuantum Fiziğinin Felsefi İçerimleri” konulu seminer gerçekleştirildi.Felsefe ve Din Bilimleri Bölümünün düzenlediği seminer dizileri kapsamında SAÜ İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunda 7 Mart Çarşamba günü gerçekleştirilen etkinlikte Arş.

Kuantum Fiziğinin Felsefi İçerimleri SAÜ’de konuşuldu

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) İlahiyat Fakültesi’nde “Kuantum Fiziğinin Felsefi İçerimleri” konulu seminer gerçekleştirildi.
Felsefe ve Din Bilimleri Bölümünün düzenlediği seminer dizileri kapsamında SAÜ İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunda 7 Mart Çarşamba günü gerçekleştirilen etkinlikte Arş. Gör. Onur Kabil bir sunum yaptı. Kabil, kuantum teorisinin ne olduğuna ve içerdiği temel problemlere değinerek konuşmasına başladı.
Sabit nicelik değerleriyle tanımlanamama ve olasılık belirleme ve benzeri problemler sebebiyle, kuantum kuramının tamlığı ve eksikliği tartışmalarının yaşandığına işaret etti. Kuantumun teorik yapısında determinizmin yıkımı, şansa dayanma ve kesin öngörülerde bulunamama ve farklı elektronların özdeş olmadığı iddialarının ortaya çıkardığı belirsizlik durumlarının farklı yaklaşımlarla çözülmeye çalışıldığından bahsetti. Bu yaklaşımlardan birisi olarak David Bohm tarafından “Gizli değişkenler deterministtir” cümlesiyle özetlenebilecek bir görüşün ortaya atıldığını ve fakat bu görüşün, çözmeye çalıştığı sorunlardan daha karışık sorunlara yol açtığını ifade etti. Yine bu problemi çözmeye yönelik yaklaşımlardan birisi olan ve fiziksel etkileşimlerin yerel ve yakın konumlarda geçerli olduğunu ifade eden yerellik ilkesini öne süren Einstein, Podolski, Rosen (EPR) paradoksunu kısaca anlattı. Ancak sonraki dönemde yapılmış eleştirilerin “Ya kuantum kuramı yerel değildir ya da fiziksel gizli değişkenlerden oluşmaz.” sonucuna vardığını ve bu iki durumu birden savunmanın mümkün olmadığını söyledi.
Daha sonra kuantum teorisyenleri arasında önemli bir yere sahip olan Heisenberg’den bahseden Kabil, belirlenemezliğin Heisenberg tarafından “Momentum ve konumu aynı anda belirlemenin imkanı yoktur. Bu ikisinden birinin belirlenimi diğerini belirsizleştirir” cümleleriyle özetlenebilecek şekilde ifade edildiğini söyledi. Işığın parçacık mı yoksa dalga mı olduğu problemiyle ilgili olarak en iyi açıklamanın Kopenhag Yorumu ismiyle meşhur olacak tarzda Bohr tarafından yapıldığını zikretti. Tamamlayıcılık ilkesinden bahsettikten sonra sorunun kaynağı olarak parçacık hakkındaki gelişmiş ve detaylı gözlemlerin aynı gelişmişlikte bir kavram dünyasıyla desteklenmediğini, “momentum”, “konum”, “parçacık” ve “dalga” gibi kavramların klasik fiziğe ait kavramlar olmakla kuantum mekaniğini tasvir ederken kullanılamayacağını, fakat sadece fenomenlerin tasviri için kullanışlı olan bu kavramlardan daha ileri bir kavram dünyasına sahip olmadığımızdan kuantum mekaniğinin de mecburen bu kavramlarla anlaşılmaya çalışıldığını vurguladı.
Son olarak ölçüm problemine ve ölçüm aygıtlarının süperpozisyonda oluşu iddiasına, bilincin kendisini ölçebilen tek şey olması hasebiyle süperpozisyonda olamayacağı görüşüne ve çoklu dünyalar kuramına değinen Onur Kabil, bu tür iddiaların esasen doğrulukları sınanabilir olmakla birlikte henüz bunları sınamamıza imkan bulunmadığını ifade etti.

Kuantum Fiziğinin Felsefi İçerimleri SAÜ’de konuşuldu

Kuantum Fiziğinin Felsefi İçerimleri SAÜ’de konuşuldu

En Çok Aranan Haberler