Abd’ nin sadece onlarca kilometre uzaklığında olduğu halde korkmadan ona kafa tutabilen ve bağımsız kalmayı başarabilen insanların yaşadığı bu ülkede ilk akla gelen ve insanların rotalarını Küba’ya çevirmesini sağlayan 9 şey;
Bir efsaneye göre; “Her Küba purosu Kübalı bir kadının bacagında sarılır” fakat öyle değildir, ince bir tahta üzerinde elle veya sarma makinaları ile sarılır.
Küba’nın milli içkisi. Bizim milli içkimiz ayran gibi uyku getirmez, aksine mutluluk verir.
Karayipler’in en büyük ve canlı kenti olan Küba başkenti Havana, tüm Küba gibi büyüleyici, çekici, eğlenceli ve şaşırtıcıdır . Bu kent enerjisi, müziği, sürprizleri ve ruhuyla içinizi sarar. Buradaki 60 yıllık otomobiller meraklı koleksiyoncuların onardığı istisnalar değil, ekonomik gereksinimler sonucu kullanılan gerçek arabalardır.
Küba devrimi nedir?
Küba devrimi (1956-59), 26 Temmuz hareketiyle birlikte kovulan Fulgencio Batista rejimi yerine Fidel Castro önderliğinde yeni bir Küba hükümeti kurulmasıdır. Süreç 26 Temmuz 1953 Moncada Kışlası isyanıyla başlar, 1 Ocak 1959'da Batista'nın kovulması ve Santa Clara, Santiago de Cuba şehirlerinin Fidel Castro, Che Guevara, Raul Castro liderliğindeki isyancılar tarafından ele geçirilmesiyle son bulur. “Küba devrimi” terimi, aynı zamanda kısaca Batista'nın devrilmesi ve Marksist ilkelerin yeni Küba Hükümeti tarafından uygulanmasını da belirtir.
Müzik ve dans söz konusu olduğunda Küba bir efsane. Küba’da sokaklarda, kumsalda, evlerde, hiç bitmeyen partilerde, karnavallarda, rumba, mambo, ça-ça, salsa, bolero dansları ile canlılık ve neşe veren, duyguların akışında yaşanan tutku dolu bir hayat var. Küba'da aileler çocuklarını küçük yaşlarda dans ile tanıştırıyor, müzik ve dans kurslarına gönderiyor.
Küba'da araba sayısı çok azdır ve otostop çekmek çok yaygındır. Ülkede otostop noktaları bulunmaktadır, resmi araçlar dahil herkes otostop çekenlere yardımcı olur. Hatta Küba’da otostop çekeni almamak suçtur!
Fidel Castro, Küba Devrimi’nin önderlerinden olan Kübalı Marksist devrimci. Devrim sonrasında, 1959-76 arasında Küba başbakanlığı, 1976-2008 arasında da Küba devlet başkanlığı yapmıştır. 1961 ile 2011 yılları arasında da Küba Komünist Partisi Birinci Sekereterliği'ni yürütmüştür. Uluslararası alanda ise 1979-1983 ve 2006-2008 yılları arasında Bağlantısızlar Hareketi’nin Genel Sekreterliğini yapmıştır.
Asıl mesleği doktorluk olan ve sosyalizmin gelişmesine öncülük eden Che, 14 Haziran 1928 yılında Arjantin’in Rosario şehrinde dünyaya geldi. Sosyalist bir ailesi olduğu için sosyalist düşüncelerle küçük yaşta tanıştı. Lise yıllarında da Marksizme ilgi duymaya başladı. Che, 1944 yılında taşındıkları Buenos Aires’de üniversite eğitimine başladı.
Che, eğitimine son sınıfta ara vererek bir arkadaşı ile birlikte Güney Amerika’yı tura çıktı. Motoru ile pek çok yer gezdi, çok sayıda insanla tanıştı. Onu bu seyahatinde en çok sarsan açlık ve sefalet içinde yaşayan insanlar oldu. O zamanlar aklında adaleti sağlamak için devrim yapılması gerektiği düşünceleri oluştu. Yaklaşık bir yıl süren seyahatin ardından Buenos Aires’e dönerek eğitimini tamamladı. Kısa bir süre sonra Guatemala’nın sosyal devrimine katıldı. Ardından Küba’ya giderek gerillaların komutanı olan Fidel Castro ile tanıştı ve Küba devrimine öncülük etti. Bu başarısı onu daha da cesaretlendirmişti. Başka devrimci hareketlere katılmak için Küba’dan ayrılarak birkaç yer gezdikten sonra Bolivya’ya geldi. 9 Ekim 1967 yılında Bolivya ordusuna yakalandı. Yargı karşısına çıkarılmadan Bolivya cumhurbaşkanının emriyle öldürüldü.
ABD’'nin adadan çekilmesinin ardından Küba, 1902’de tam bağımsızlığına kavuşmuştur. Ancak ABD “gerekli gördüğü” hallerde Küba’nın iç işlerine karışmış, yönetimlere karşı girişilen isyan hareketlerinin bastırılmasına yardım etmiş, aynı zamanda yüksek miktarlarda ekonomik yatırımlar yapmıştır. Diktatör General Fulgencia Batista’ya karşı Fidel Castro tarafından 1953’te darbe girişiminde bulunulmuş, fakat başarı sağlanamamıştır. Castro’nun 1955’te başlattığı Temmuz Harekâtı adlı gerilla hareketi, 1 Ocak 1959’da Batista’nın ülkeyi terk etmesi ve Castro’nun Küba yönetimini ele geçirmesiyle sona ermiştir. Castro’yu Batista hükümetine silah ambargosu uygulayarak dolaylı yoldan desteklemiş olan ABD, yeni hükümeti derhal tanımıştır. Göreve başladıktan sonra Washington’a giden Castro, Nixon’la üst düzey görüşmelerde bulunmuştur. Birkaç ay süren bu kısa dönem iki ülke arasındaki ilişkilerin olumlu seyrettiği tek dönemdir.
Castro iktidara geldikten sonra toprak reformu projelerini önlemek için ABD Küba’dan aldığı şeker miktarını azaltma kararı vermiştir. Bunun üzerine Castro Küba’daki tüm özel arazileri, Amerikan şirketleri de dâhil tüm özel şirketleri devletleştirdikten sonra, ABD’de Eisenhower yönetimi tarafından Küba’ya yiyecek ve ilaç ürünleri dışında ticari ambargo uygulanmaya başlanmıştır. Sovyetler Birliği ile giderek yakınlaşan ilişkiler, ABD’nin Küba ile diplomatik ilişkilerini kesmesine ve 1961’den günümüze iki ülke arasındaki diyalogun İsviçre üzerinden sürdürülmesine sebep olmuştur. Bu dönemde 1961 yılında ABD’nin Castro’yu devirmek amacıyla isyancıları desteklediği Domuzlar Körfezi çıkarması ABD açısından büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu girişim Castro tarafından galibiyetle sonuçlanmış olsa da ABD’ye karşı SSCB’yle yakınlaşmak güvenliğini sağlamak açısından stratejik bir politika olarak benimsenmiştir. 1962’ye gelindiğinde ABD Küba’nın Amerika Devletleri Örgütü’nden çıkarılması için baskı yapmaya başlamıştır. Küba’nın komünist yönetimi benimsemiş olmasının örgütün çıkarları ve ilkeleriyle bağdaşmadığı öne sürülerek, üyeliği dondurulmuştur. Küba, örgüte üye olarak kabul edildiği halde, toplantılara katılamamaktadır. Latin Amerika devletleri Küba’nın örgüte tekrar aktif üye olarak katılmasını talep etmektedirler.